Taraf gazetesi yazarı Prof. Taner Akçam, Ortaöğretimde okutulacak Tarih kitabında 1915 olaylarına ilişkin, devletin Ermenilerin can güvenliğini Ermeni çetelerin tehdit ettiği tezinin savubulduğunu ve tehcirin bu gerekçelere dayanak olarak gösterildiğini yazdı. Akçam, "Türkiye’nin Ermenileri mi? Onlara tek sorum var: Bu ülkede nasıl yaşıyorsunuz? Gerçekten bunu nasıl başarıyorsunuz?" dedi.
"Ermeniler ders kitapları ile düşman olarak tanımlanıyorlar" diyen Akçam, "Geleceğimizi teslim edeceğimiz genç beyinler, “kışkırtılmaya açık, ülkemizi bölmek isteyen, düşmanla işbirliği yapmış” Ermeni imajı ile eğitiliyorlar. Soykırım iddiası ise zaten kim oldukları belli olan bu Ermenilerin emellerine ulaşmak için uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir" ifadelerini kullandı.
Taner Akçam’ın Taraf’ta “Yeni Türkiye’nin ders kitapları (III)" başlığıyla yayımlanan (17 Eylül 2014) yazı dizisinin üçüncü bölümü şöyle:
Onuncu sınıflar için yazılmış Ortaöğretim Tarih kitabına, 1915 konusunda yazılanlarla ilgili olarak bakmaya devam ediyorum.
Kitapta, gülseniz mi ağlasanız mı bilemeyeceğiniz bir tez var. Tehcir Ermenilerin güvenliğini sağlamak için yapılmış! Şaka değil, ciddi bir tez olarak ileri sürülüyor bu; tehcir, “Ermeni halkın can güvenliğini de sağladı.” Peki, Ermenilerin can güvenliklerini tehdit edenler kimler? İnanmayacaksınız ama gene Ermeniler! Yani devletimiz, Ermenileri Ermenilerden korumak için tehcir kararı almış; niye mi “çünkü bu [Ermeni]çeteler terör eylemine ve isyana katılmayan Ermenileri de öldürüyorlardı.”
Ermeni çetelerinin saldırı ve katliamları nedeniyle, hayatları tehlikeye düşen Ermenilerin, vatandaşını koruma bilincine sahip devletimiz tarafından daha güvenlikli olan yerlere taşınması eylemi olarak tehcir...
Her şey aklıma gelirdi ama bu asla... Herkesi, Yeni Türkiye’cilerin hayalimize bile sığdırmaya başaramayacağımız derin vizyonlarının eseri olan bu muazzam teorileri karşısında şapka çıkarmaya davet ediyorum!
Sıkıntı veriyor biliyorum! Ama unutmayalım ki bilgi diye sunulan bu deli saçmalıklarını çocuklarımıza okutacaklar ve okutuyorlar.
Kitaptan bilgileri aktarmaya devam ediyorum: Osmanlı Devleti, yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerin nakli sırasında ağır savaş şartlarına rağmen olağanüstü gayret göstermiş! “Dahiliye Nezareti yayımladığı yönetmeliklerle göçün nasıl yapılacağını en ince ayrıntılarına kadar” planlamış. Örneğin, “Yaşlılar, güçsüzler, körler, dul ve yetimler tehcire tabi tutulmamış”; “göç ettirilen Ermenilerin yerleştirilecekleri yerlerde tarım arazilerinin verimli olmasına dikkat edilmiş yine buralarda güvenliklerini sağlamak için karakollar kurulmuş...gittikleri yerlerde eski meslek ve işlerini yapmalarına imkân sağlanmış.”
Bunları okuyunca insanın, sürgün edilen Ermenilerin şanslı oldukları sonucunu bile çıkartması, hatta keşke onlarla birlikte ben de sürülseydim demesi bile mümkün. Hem güvenliğiniz sağlanıyor hem de o zor koşullara rağmen her türlü imkân tanınıyor! Daha ne istiyoruz değil mi?
Kitabın sürgün ve ölümlere ilişkin verdiği rakamlar da çok ilginç. Yusuf Halaçoğlu’nun tüm tehcir sırasında 30.000 Ermeni’nin hayatını kaybettiği tezine biraz zam gelmiş gözüküyor; “tarafsız araştırmacıların verdiği rakamlara göre savaş ve hastalıklar dahil 300 bin Ermeni hayatını kaybetmiştir” deniyor. Ama Ermenilerin öldürdüğü ve göçe zorladığı Müslüman sayısı bunun çok ötesinde imiş. Ermeniler, 600.000 Türk öldürmüşler; “Rus resmî belgelerine göre sadece Erzurum, Erzincan, Trabzon, Bitlis ve Van’da Ermeniler yaklaşık 600 bin Türk’ü katlettiler ve 500 binini de göçe zorladılar.”
1915 konusundaki iddiaların en sonuncusu, bir komedinin son perdesi gibidir; “Osmanlı Devleti’nin Ermenileri yok etme gibi bir niyeti olsaydı göç sırasında ve sonrasında bu kadar önlem alması mümkün olabilir miydi? Kaldı ki öldüğünü iddia ettikleri insanların toplu mezarları nerededir?” Burada, Mardin’de bir mağarada bulunan ve bir toplu mezara ait kemiklerin, Yusuf Halaçoğlu tarafından kaşla göz arasında yok edilmesi hikâyesi aklıma geldi... Ama galiba en doğrusu, hükümete, toplu mezarlara ilişkin serbest kazı yapma iznini vermesi için başvuruda bulunmak...
Kitabın saçmalıkları burada da bitmiyor. Sürgüne giden Ermenilerin geri döndükleri, eski mallarını ve mülklerini geri aldıkları vb. de iddialar arasında yer alıyor. ASALA’nın Türk diplomatlara yönelik siyasi cinayetleri ve Diaspora’nın soykırımın kabul edilmesi için gösterdiği faaliyetler de kitapta özel olarak ele alınan konular arasında.
Kitaba göre, hem ASALA hem Diaspora tüm eylemlerini “Dört T” planı çerçevesinde yaptı ve hâlâ da yapıyorlar... Bu “Dört T” şu; Tanıtım, Tanınma, Tazminat veToprak. Ve kitap Ermenilerin bu çabalarına karşı mücadele edilmesi gerektiğini anlatıyor. Türk hükümetlerinin yaptığı faaliyetler sıralanıyor. Bu faaliyetler arasında sayılanlar şunlar; “Ermenilerin soykırım iddialarına karşı Türkiye 2001 yılı sonunda Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Koordinasyonu Kurulu’nu oluşturdu. Bu kurul Ermeni iddialarının asılsızlığı konusunda bilimsel çalışmalara başladı. Ayrıca Ermeni sorunu okulların müfredat programlarına alınarak gençlerin bilinçlendirilmesi süreci başlatıldı. Yine Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Türk-Ermeni İlişkileri Milli Komitesini kurdu.”
Anladığım kadarıyla bu değerli kurumlar hâlâ faaliyette ve çalışmalarını sürdürüyor. Okutulan ders kitaplarının da bu değerli kurumlarımızın katkısı ile yazılmış olabileceği ihtimali de oldukça mümkün gibi geldi bana...
Burada aktardıklarım, iki kitapta yer alan deli saçması fikirlerin sadece 1915 ile ilgili olanları. Bu bilgilerden hareketle söylenebilecek şudur: Her cennet cehennemini tanımlamak zorundadır. Her güzel geleceğe davet, kötü karşıtının ne olduğunu anlatarak yapılmak zorundadır. Geleceğe ilişkin her vizyon sahibi, bu vizyonuna engel olacak düşmanını tanımlama ihtiyacını duyar. Ders kitaplarında Ermeniler üzerine yazılanlardan çıkartılacak sonuç şudur; Yeni Türkiye’nin bir düşmanı da Ermenilerdir.
Ermeniler ders kitapları ile düşman olarak tanımlanıyorlar. Geleceğimizi teslim edeceğimiz genç beyinler, “kışkırtılmaya açık, ülkemizi bölmek isteyen, düşmanla işbirliği yapmış” Ermeni imajı ile eğitiliyorlar. Soykırım iddiası ise zaten kim oldukları belli olan bu Ermenilerin emellerine ulaşmak için uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir.
AKP’nin Yeni Türkiye vizyonuna inananve ona dört elle sarılan aydınlara naçizane bir önerim var: eğer gücünüz varsa, hükümetin bu kitapları geri çekmesini sağlayın! Bu kitaplarda resmedilen Ermeni imajından dolayı ve Ermeni meselesini Ulusal Güvenliğe yönelik tehdit olarak tanımlandığı için hükümetin özür dilemesini sağlayın!
Yardıma mı ihtiyacınız var? Elimden bir şey gelmez ama istediğiniz yardım olsun! Yeter ki bu iğrençlik son bulsun, bu iğrençliği yazan veya yazılmasına onay veren kafayla kurucu unsurolma muhabbeti üzerine konuşmaya gerek görmüyorum... O sizin sorununuz!
Türkiye’nin Ermenileri mi? Onlara tek sorum var: Bu ülkede nasıl yaşıyorsunuz? Gerçekten bunu nasıl başarıyorsunuz?