NATO üyesi Türkiye'nin, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın alması konusunda Moskova ile anlaştığı resmen duyurulmuştu. Ayrıca müzakere sürecinde Türkiye'nin beklentisi S-400 sisteminin yerleştirilmesi dışında teknoloji transferi ve ortak üretime geçilmesiydi.
Ancak bu konuda Moskova tarafından iyimser bir açıklama olmadı. Ayrıca ortaya atılan bir iddiaya göre Rusya Türk ordusuna, söz konusu füzelerin kodlarını ve iç düzeneğine erişim hakkını vermeyecek. Rus haber sitesi Gazete.ru’ya açıklama yapan bir Rus yetkili, "S-400 sistemlerine ait elektronik kodların hepsini ve iç düzeneği onlara (Türkiye'ye) vermeyeceğiz" dedi.
İki ülke arasında yapılan S-400 görüşmelerine yakın olduğu belirtilen ismi gizli yetkili, anlaşmaya göre S-400'ün bakımını sadece Rusya'nın yapacağını Türk askeri personelin sistemin içini açamayacağını vurguladı. Türkiye'nin sisteme erişim hakkında ısrar ettiği ve kodları istediğini belirten yetkili ancak bunun Moskova tarafından reddedildiğini ifade etti. Yetkili ayrıca sistemin içine bir cismin kimliğini yani hangi ülkeye ait olduğunu belirleyen radarın da Rus uzmanlar tarafından kurulacağını söyledi.
Peki farklı ülke orduları arasında yapılan bunun gibi silah satın alma anlaşmalarında, alıcı tarafın milyarlarca dolar ödediği sisteme erişim izni olmaması normal mi? Sistem bu durumda nasıl çalışacak? Kontrol Rus ordusunda mı olacak? DW Türkçe'ye konuşan savunma analisti Dr. Can Kasapoğlu hem bu sorulara açıklık getirdi hem de Türkiye ile Rusya arasındaki savunma işbirliğinin boyutunu ve geleceğini değerlendirdi.
Stratejik silah sistemlerinde üst düzey teknoloji transferinin istisnai bir durum olduğunu belirten Kasapoğlu, Türkiye'nin beklentisinin gerçekçi olmadığını ifade etti.
Kasapoğlu, "Türkiye, örneğin, konvansiyonel bir kara harbi platformu olan Altay Tankı projesine ilişkin geleneksel müttefiklerinin tavırlarından şikayet edebilir ve bu haklı bir serzeniş olacaktır. Ancak, S-400 gibi sistemlerde birkaç senelik olumlu diplomatik retoriğin ardından teknoloji transferinde sakınca görülmeyen stratejik ortak muamelesi görmeyi beklemek gerçekçi değildir" dedi.
Kasapoğlu, Rusya'dan gelecek S-400 sisteminin teknik özellikleriyle ilgili medyada yer alan bilgilerin çok fazla spekülasyon içerdiğini ifade etti. Sistemin menzilinin 400 kilometreye çıkmasının ancak 40N6 füzeleriyle mümkün olduğunu vurgulayan Kasapoğlu, "Bunların hangi sayılarda hazır olduğu, ihraç modellerinin tamamlandığı ve kısa sürede teslim edileceği, açıkçası hep muamma durumunda. Dolayısıyla yaklaşık 250 km menzilli bir hava ve füze savunma sisteminden söz ediyoruz. Kaldı ki, bir ağ mimarisine bağlanmadan kullanılacağı için füze savunma niteliği de kısıtlı olacak" dedi.
Türk ordusunun S-400'ü milli IFF (dost-düşman tanıma) sistemi ile belirli teknik sınırlar içinde istediği gibi kullanabileceğini belirten Kasapoğlu, ancak Türk savunma sanayinin S-400'lerden bu koşullarda öğrenebileceği derslerin kısıtlı olduğunu söyledi.
Kasapoğlu ayrıca, Türkiye'de NATO müttefiklerinin Ankara'yla siyasi nedenlerle savunma işbirliğine yanaşmadığına dair bir hava oluşturulduğunu diğer yandan da Rus savunma sanayinin önerebileceklerinin de gereğinden fazla abartıldığının altını çizdi. Kasapoğlu, savunma sanayini geliştirmekte NATO müttefiklerinden umduğunu bulamayan Ankara'nın Moskova ile adım attığı savunma işbirliğinin geleceğiyle ilgili ise şu öngörüde bulundu:
"Rusya Savunma Sanayi'nin Batılı ülkelere göre daha esnek olduğu bir gerçek. Ancak Su-24 olayından sonra yalnızca iki yıl içinde Türk - Rus savunma işbirliğinin Rusya-Hindistan düzeyine ulaşacağını düşünmek de hele Türkiye'nin NATO kimliği de hesaba katıldığında, açıkçası dünyadaki savunma sanayi ilişkilerinin dinamikleriyle bakıldığında sadece bir hayal."
Rusya ve Hindistan arasındaki savunma işbirliği Türkiye'ye kıyasla daha ileri düzeyde. S-400 anlaşmasının dışında iki ülke arasında ortak silah üretim anlaşması ve teknoloji geliştirme programı var.