Türkiye'nin Rusya'dan satın almak için anlaştığı S-400 füze savunma sistemi hakkında bilinmesi gereken her şey

Türkiye'nin Rusya'dan satın almak için anlaştığı S-400 füze savunma sistemi hakkında bilinmesi gereken her şey

Türkiye, S-400 füze savunma sisteminin satın alınması için Rusya ile anlaşma imzaladığını ve kapora yatırdığını açıkladı.

Çeşitli kaynaklarda, anlaşmanın toplam maliyetinin 2,5 milyar dolar olarak hesaplandığı belirtiliyor.

Sistemin teslim edilmesi halinde, Türkiye, S-400 kullanan ilk NATO üyesi olacak. ABD, daha önce bu anlaşmadan endişe duyduğunu açıklamıştı.

S-400 füze savunma sistemi hakkında merak edilenleri derledik:

Şu anda dünyada kullanımda olan en iyi hava savunma sistemlerinden biri olarak gösterilen S-400, Rusya'nın Soğuk Savaş döneminde geliştirmeye başladığı füze savunma sisteminin dördüncü neslini temsil ediyor.

S-400'ün geliştirilmesine 1993 yılında başlandı. Ancak, özellikle Soğuk Savaş sonrası savunma sanayine uygulanan bütçe kesintileri nedeniyle tamamlanması oldukça uzun zaman aldı ve ancak yeni bir teknoloji olarak değil, eski sistemin devamı olarak geliştirilebildi.

Bu nedenle mevcut sistemde kullanılan teknolojinin yüzde 70 ile 80'i bir önceki model olan S-300'den alındı. Bunlar arasında füze depolama sandıkları, fırlatma rampaları ve radarlar bulunuyor.

Sistemin testlerine 1999 sonunda başlandı ve 2007 yılında faaliyete alındı.

Bu sistem, insanlı ya da insansız her türlü hava aracının yanı sıra hem seyir (cruise) hem de balistik füzeleri imha etme kapasitesine sahip. Azami menzili 400 kilometre, ulaşabildiği en yüksek irtifa da 30 kilometre.

Ayrıca, her hedefe iki füze kilitleyerek, eşzamanlı olarak 80 hedefi vurabiliyor.

En fazla 3 bin 500 kilometre uzaklıktan fırlatılan orta menzilli balistik füzeleri imha etme kapasitesine sahip.

Sistemin içinde yer alan bir füzenin ağırlığı 1,8 ton, uzunluğu sekiz metre ve çapı da yaklaşık 50 santimetre. Ayrıca 145 kilograma kadar savaş başlığı taşıyabiliyor.

S-400 sistemi ilk olarak 2007 yılında başkent Moskova'nın savunulmasında kullanılmak üzere devreye alındı.

Ancak daha sonra, özellikle Rusya'nın uyguladığı dış politikaya paralel olarak, bazı kritik noktalarda da konuşlandırıldı.

Bunların başında Suriye'nin Tartus kentinde bulunan Rus hava üssü geliyor. Rusya, 2015 yılında hem kendi hem de Suriye hükümetine ait donanma ve hava unsurlarını korumak amacıyla S-400 savunma sistemi yerleştirdi.

Moskova yönetimi, Kasım 2016'da Baltık Denizi kıyısında Rusya'ya ait olan ancak anakarayla bağlantısı bulunmayan Kaliningrad'a füze savunma sistemi ve İskender füzeleri konuşlandırdı. O dönem, ABD bu kararı, "Avrupa'yı istikrarsızlaştırmaya dönük bir adım" olarak eleştirdi.

Rusya'nın ayrıca Ukrayna'dan ilhak ettiği Kırım'da da S-400 savunma sistemi bulunuyor.

Son dönemde Rusya, çeşitli ülkelerle bu füze savunma sistemini satmak üzere anlaşmalar da yapmaya başladı. Rusya, 2015 yılında Çin'e altı tabur, 2016'da da Hindistan'a 6 milyar dolar karşılığında beş tabur satılması konusunda anlaşma imzalandı. Bir tabur, sekiz fırlatıcıdan oluşuyor.

Türkiye, uzun bir zamandır kendisine ait bir hava savunma sistemi kurmak istiyor. Bunun için de daha önce çeşitli girişimlerde bulundu.

İlk olarak, 2015 yılında uzun menzilli füze savunma sistemi satın almak için bir ihale açtı. İhaleyi, 3,4 milyar dolar ile Çinli bir şirket kazandı ve şirket aynı zamanda Türkiye'ye teknoloji transfer etmeyi de kabul etti.

Ancak, o dönemde ABD ve NATO'nun tepki gösterdiği bu ihale daha sonra iptal edildi.

İhalenin iptal edilmesinin ardından Türkiye, farklı ülkelerle füze savunma sistemi için görüşmeler yapmaya başladı.

O dönemde ABD savunma şirketi Lockheed Martin ve Avrupa füze ortak girişim grubu MBDA tarafından geliştirilen Orta Menzilli Hava Savunma Sistemi (MEADS) satın alması gündeme geldi. Kasım 2016'da Rusya ile S-400 için görüşmeler yapıldığı açıklandı.

Eski Savunma Bakanı Fikri Işık, Nisan 2017'de yaptığı açıklamada, Türkiye'nin "acilen" hava savunma sistemine ihtiyacı olduğunu ve NATO üyesi olarak öncelikle ittifak içerisinde bu ihtiyacını gidermeye çalıştığını ancak bunun mümkün olmaması üzerine farklı arayışlara gidildiğini söyledi.

Işık, NATO üyesi ülkelerin "mali açıdan etkili bir teklif sunmadıklarını" da ifade etti.

Türkiye'nin ayrıca kendi füze savunma sistemini geliştirme planı da bulunuyor.

Çeşitli kaynaklarda, söz konusu anlaşmanın toplam maliyetinin 2,5 milyar dolar olabileceği belirtiliyor.

Yerli ve yabancı basın organlarında çıkan haberlerde, hava savunma sisteminin balistik ve seyir füzeleri de dahil hem kara hem de havadaki hedefleri yok etme kapasitesine sahip olacağı ifade ediliyor.

Türkiye'nin satın alacağı sistemin 24 batarya ve 96 uzun menzilli füzeden oluşması ve ilk teslimatın da 2019 yılında yapılması bekleniyor.

Türkiye'nin satın almayı planladığı sistem, NATO'nun savunma sistemleriyle uyumlu değil. Ayrıca, NATO, Türkiye'ye uyguladığı savunma alanında bazı kısıtlamalar da uyguluyor.

Bu kısıtlamalar arasında, Türkiye'nin bu tarz füze sistemlerini Ermenistan ve Yunanistan sınırlarına yakın bir noktaya konuşlandırmaması da yer alıyor.

Rusya'nın Türkiye'ye bu tarz bir kısıtlama getirmesi ise beklenmiyor.

Şu anda elinde S-400 füze sistemi olan bir NATO üyesi bulunmuyor. Türkiye'ye bu sistemin konuşlandırılması halinde, bu açıdan bir ilk olacak.

Bununla birlikte, Yunanistan'ın elinde bir önceki versiyonu olan yine Rus yapımı S-300 füzeleri var. Yunanistan, bu füzeleri NATO üyesi olmayan Güney Kıbrıs'tan satın almıştı.

ABD ve diğer başka NATO üyeleri, bu anlaşmaya iki açıdan karşı çıkıyor. İlk olarak askeri açıdan, bu sistemin NATO sistemleriyle uyumlu olmayacağı ve bunun da pratikte bazı sıkıntıları beraberinde getirebileceği uyarıları yapıyor.

Uzmanlar, NATO'nun birbirine entegre hava savunma sisteminin bulunduğunu ve Türkiye'nin S-400'ü satın almasının maliyet, nitelik ve teknoloji transferi gibi birçok teknik sorunu beraberinde getirebileceğini ifade ediyor.

Ayrıca, NATO sistemleriyle ilgili bazı teknik detayların Rusya'nın; Rusya'nın savunma sistemiyle ilgili bazı bilgilerin de NATO'nun eline geçmesinden endişe ediliyor.

Yapılan itirazın ikinci nedenini ise siyasi gerekçeler oluşturuyor. Bu alımın tamamlanması halinde bunun Türkiye'nin NATO ile ilişkilerini yeniden tanımlamak adına attığı bir adım olarak yorumlanabileceği de belirtiliyor.

ABD Savunma Bakanlığı'ndan Ağustos ayında yapılan açıklamada, bu anlaşmadan "endişe duyulduğu" ve NATO müttefiklerinin ittifakı daha ileriye götürecek şeylere yatırım yapmasının beklendiği ifade edilmişti.