"Türkiye'nin Suriye'de işbirliği yaptığı bazı gruplar, Trump yönetiminin hedefi olabilir"

"Türkiye'nin Suriye'de işbirliği yaptığı bazı gruplar, Trump yönetiminin hedefi olabilir"

Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, "Trump yönetiminin 'FETÖ' konusunda Obama yönetimine kıyasla ikna olmaya ve işbirliğine daha açık" olduğunu ileri sürdü. Zeyrek, "Hamas ve Müslüman Kardeşler ile Türkiye’nin Suriye’de işbirliği yaptığı bazı gruplar Trump yönetiminin hedefi olabilir ve bu da Ankara ile gerginlik konusuna dönüşebilir" diye yazdı. 

Deniz Zeyrek'in "Trump’lı günlere hazır mıyız?" başlığıyla yayımlanan (23 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Donald Trump göreve başladı.

Türkiye’de iktidarıyla muhalefetiyle herkes Trump döneminde ABD ile ilişkilerimizin nasıl seyredeceğini merak ediyor.

Önce Obama’nın ‘NATO müttefiki’, ‘stratejik ortak’, ‘model ortaklık’ gibi tanımlarla anılan Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl devrettiğine birkaç örnek vererek bakalım:

- Türkiye, PKK ve IŞİD ile mücadele ediyor. ABD, IŞİD’e karşı Fırat Kalkanı operasyonunu sürdüren Türkiye’den hava desteğini bile esirgerken, PYD/YPG’ye her türlü desteği veriyor.

- Türkiye FETÖ ile mücadele ediyor; FETÖ’nün yönetim merkezi ABD topraklarında faaliyetlerini sürdürüyor.

- Obama yönetimi, Türkiye’yi açıkça ‘temel insan hakları ihlalleriyle ve demokrasiden uzaklaşmakla’ suçluyordu.

Trump düzeltecek mi?

Trump ve kabinesinin Türkiye ile nasıl bir ilişki yürüteceğini öncü açıklamalardaki ipuçlarından çıkarabiliriz.

Trump, seçilmeden önceki bir söyleşisinde “I’m a fan of the Kurds (Ben Kürtlerin hayranıyım)” ifadesini kullanmıştı. Yardımcısı Mike Pence, Ulusal Güvenlik Danışmanı emekli general Michael Flynn, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Savunma Bakanı James Mattis, Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi ile doğrudan ve yakın ilişkisi olan isimler. Pence, 3 Aralık’ta Mesut Barzani’yi aradı. Flynn’in Ortadoğu yeniden şekillenirken Suriye’nin bölünebileceğini söyledi ve Bağımsız Kürdistan fikrine açık.

Diğer taraftan, Trump’ın ilk Oval Ofis mesajı “IŞİD’i ve diğer radikal İslamcı terör gruplarını yenmek önceliğimiz olacak. Bu grupları yok etmek için, atak müşterek ve koalisyon operasyonlarını gerektiğinde yürüteceğiz” oldu. Bugünlerde Washington’da, Suriye’ye PKK orijinli YPG/PYD’nin kontrolündeki Kürt bölgesine 4-5 bin asker gönderme planları konuşuluyor.

Yani Trump yönetiminin, Irak ve Suriye’de Kürtlerle ‘müşterek’ operasyonlarını sürdüreceği kesin ve Trump, bunun Türkiye’yi rahatsız edeceğini biliyor. New York Times ile adaylığı sırasında yaptığı söyleşideki “Kürtlerle Türkleri bir araya getirebileceğime inanıyorum...” ifadesi, Trump’ın Suriye ve Irak’ta Kürtlerden de Türkiye’den de vazgeçmeyeceğini gösteriyordu.

- Trump kabinesi ‘radikal İslam’ı tehdit olarak görüyor. Dışişleri Bakanı Tillerson, “Radikal İslam, yeni bir ideoloji değil, nefret dolu, ölümcül ve İslami düşüncenin gayrimeşru anlatımıdır” derken, bununla mücadelede en büyük müttefikin ‘ılımlı Müslümanlar’ın olacağına işaret ediyor. CIA’in yeni direktörü Mike Pompeo da ‘radikal İslam’ hassasiyetiyle tanınıyor. Bu çerçevede, Türkiye’nin en büyük sınavı, yeni Washington yönetimini FETÖ’nün ‘ılımlı’ değil, ‘radikal’ bir yapılanma olduğuna inandırmak olacak. Genel olarak Trump yönetimi FETÖ konusunda Obama yönetimine kıyasla ikna olmaya ve işbirliğine daha açık. İkna süreci, örgütün lideri Fetullah Gülen’in iade edilmesi gerektiği konusunda en net tavrı sergileyen Flynn ile başlayabilir.

Bu arada küçük bir not: Hamas ve Müslüman Kardeşler ile Türkiye’nin Suriye’de işbirliği yaptığı bazı gruplar Trump yönetiminin hedefi olabilir ve bu da Ankara ile gerginlik konusuna dönüşebilir.

- Obama yönetimi, insan hakları ve demokrasi konusunda Türkiye’yi doğrudan ve ağır eleştirmekten kaçınmıyordu. Trump ise New York Times’tan David Sanger’in Türkiye’de insan hakları ve demokrasi konusundaki sorularını yanıtlarken, “Müttefiklere ihtiyacımız var, sınırları içerisinde yaptıklarıyla ilgili ders vermeye hakkımız var mı bilmiyorum” demişti. Türkiye ile çalışmak istediklerini ifade edenRex Tillerson da Türkiye’ye ‘demokrasi ve insan hakları’ gibi değerlerin şart koşulamayabileceğini açıkça vurgulamıştı. Bunlar, işbirliği yaptığı sürece, insan hakları ve demokrasi konusunun ABD tarafından Ankara’nın önüne çıkarılmayacağına yorulabilir.

***

Özetle, ilişkilerde çok fazla sorunlu ve hassas alan varlığını sürdürüyor. ABD’yi yeniden büyük yapma hedefindeki Trump’ın, Ankara’dan giden ‘Rusya’nın, Şanghay 5’lisinin ABD’ye alternatif olacağı’ mesajlarından ve kafa tutmalardan hazzetmeyeceği kesin. İşin anahtarı, kurulacak güçlü ve samimi bir ikili diyalog olabilir.