"Türkiye’nin teröre karşı mücadelesine NATO’nun hiçbir itirazı olamaz"

"Türkiye’nin teröre karşı mücadelesine NATO’nun hiçbir itirazı olamaz"

NATO Genel Sekreter Yardımcısı Tacan İldem, "Türkiye'nin teröre karşı mücadelesine NATO'nun hiçbir itirazı olamaz" dedi. Cerablus operasyonun hakkında da konuşan İldem "Türkiye’nin Suriye kaynaklı terör saldırıları karşısında kendini koruma amaçlı almakta olduğu tedbirlerin gayet meşru olduğunu kabul etmemiz lazım" ifadesini kullandı.

Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan İldem'in cevapları şöyle::

15 Temmuz’da cuntacıların NATO envanterinde yer alan birtakım unsurları harekete geçirmeye çalışması riski var mıydı? Bunlar kullanılmaya çalışılsaydı nasıl durdurulacaktı?

NATO komuta kontrol düzenlemeleri buna imkan tanımaz. Bu kalkışmanın içinde olan TSK unsurlarıydı. NATO’nun herhangi bir unsurunun bu işin içinde olmasına imkan yoktu. NATO yönünde öyle bir endişe söz konusu değildi. Öte yandan gece boyunca Genel Sekreter Stoltenberg, Avrupa Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı (SACEUR) ile doğrudan temas halinde NATO birliklerinin durumu, güvenliği ve NATO operasyonlarına etkisine ilişkin bilgi aldı. Türkiye’de bulunan İspanya’ya ait bir Patriot bataryası var, İtalyanların karadan havaya füze sistemi mevcut. Bunların da güvenlik durumu ve faaliyetleri hakkında sürekli bilgi aldı. 

ABD aleyhtarlığı ve buna paralel bir NATO karşıtlığının 15 Temmuz sonrası Türkiye’de yükselişte olduğunu görüyoruz. NATO’nun Türkiye’de bir imaj problemi var mı sizce ve bununla ilgili bir şey yapmayı düşünüyor mu? 

Nisanda NATO Genel Sekreteri Türkiye’yi ziyaret etti. Nisan ayında bir kamuoyu araştırması yapılmış olsaydı Türk kamuoyunda NATO’ya desteğin hayli yüksek olduğu görülebilirdi. Fakat 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Amerikan karşıtlığında koşut NATO karşıtı bir hissiyatın izlerine rastlayabilmekteyiz. Basında da yer alan bazı yorumlarda NATO’nun adeta Türkiye’nin içinde yer almadığı, Türkiye’ye yabancı bir entite olarak görüldüğüne tanık oluyoruz. Oysa ki NATO’nun çalışma usulleri kararların oybirliğiyle alınmasını gerektirir. Her üye ülkenin eşit ağırlıkta oy gücü vardır. Her müttefik ülke kendi ulusal çıkarına uymayan birtakım girişim ve düşünceleri bloke etme imkanına sahiptir. NATO’nun bir müttefik ülkenin onayı olmadan bir işe kalkışması ya da destek olması düşünülemez.

Her türlü kınamayı hak eden bu darbe girişiminin üzerinden henüz kısa bir zamangeçti. Travma olarak nitelendirebileceğimiz hislerin yoğun olduğu bu dönem elbette aşılacaktır. Ben inanıyorum ki, Türkiye’de NATO’nun değeri ve zor zamanlarda Türkiye’nin yanında olduğu inancı zamanla ihya olacaktır.   

TSK yeniden yapılanıyor, büyük bir temizlik var, kritik pozisyonlarındaki birçok isim değişti. Türk ordusunun geçirdiği bu travma NATO açısından güvenlik zafiyetine neden olabileceği endişesi yaratıyor mu?

NATO üyesi ülkelerde bu tür darbe girişimleri olmuştur. Yunanistan’da 1967’de, Portekiz’de 1974’de olduğu gibi. Tabii her hadiseyi o ülkenin koşulları içinde değerlendirmek gerekir. Onlar ne ölçüde travma yaşadılar onu söylemek zor. Ama bunun Türkiye’de TSK bakımından bir travma yaratmış olduğunu kabul etmek gerekir.

Ancak TSK son derece güçlü, NATO içinde saygınlığı olan ve katkısı büyük bir kuvvettir. Bu darbe girişimine katılmış suçlu kişilerin adalet önüne çıkartılmasını beklemek o ülke makamları ve halkı bakımından gayet doğaldır. NATO da bunu saygıyla karşılar. Şimdiye kadarki değerlendirmeler NATO’nun sürdürmekte olduğu operasyonlar bakımından herhangi bir etkinin olmadığını gösteriyor. NATO’da hâkim inanç ve beklenti başlamış olan bu ayıklama ve suçluların adalet önüne çıkartılması sürecinin Türkiye’nin kendi anayasal ve yasal düzenlemeleri ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde ilerletilip sağlıklı bir sonuca ulaştırmasıdır.

Türkiye’nin geçen hafta başlattığı Fırat Kalkanı Operasyonu’nu nasıl değerlendirdiniz?

Gayet kapsamlı ve zor bir harekât olduğu anlaşılıyor. Harekâtın şu ana kadarki başarısı TSK’nın az önce de ifadeye çalıştığım, karşılaştığı sıkıntıları geride bırakarak üstlendiği görevleri en iyi şekilde yerine getirebilme kabiliyetini muhafaza ettiğini göstermektedir.

NATO’nun Suriye’den kaynaklanacak bir tehdit ve saldırıya karşı Türkiye’yi koruması ne ölçüde mümkündür? İttifakın Türkiye’ye karşı yükümlülüğü nedir?

Suriye NATO’nun güneydoğu sınırlarında bulunan bir ülkedir. Oradaki istikrarsızlık hemen yanı başında komşusu olan NATO üyesi Türkiye bakımından birebir bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. NATO, Suriye’de DAEŞ’e karşı mücadele etmemektedir. Bu mücadele Küresel Koalisyonca yürütülmektedir. NATO müttefiklerinin tümü ise bu koalisyonun üyeleridir. NATO son olarak Varşova Zirvesi’nde AWACS uçaklarıyla bilgi paylaşımında bu koalisyon güçlerine destek verme kararı almıştır. İttifak yükümlülükleri açısından bakıldığında, ortak savunmanın NATO’nun kurucu belgesi niteliğindeki Washington Antlaşması’nın kalbinde olduğunu görürüz. Buna göre bir müttefike yapılan silahlı saldırı tümüne yapılmış sayılır.

- Türkiye’nin Fırat Kalkanı kapsamında YPG güçlerini de hedef alması konusuna NATO’nun bakışı nedir?

Türkiye’nin Suriye kaynaklı terör saldırıları karşısında kendini koruma amaçlı almakta olduğu tedbirlerin gayet meşru olduğunu kabul etmemiz lazım. Terörizmden çok çekmiş bir müttefik olan Türkiye’nin teröre karşı mücadelesine NATO’nun hiçbir itirazı olamaz. Öte yandan pek çok masum insanın kaybına neden olan Türkiye’de gerçekleştirilen tüm müessif terör saldırılarını NATO anında lanetlemiş ve Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu ortaya koymuştur.

Küresel koalisyondaki ülkelerin YPG ile işbirliği devam ederken NATO’nun YPG’ye ilişkin bir pozisyonu yok mu?

Türkiye kamuoyunda 15 Temmuz’u Batı’ya, CIA’ye, hatta NATO’ya mal etme eğilimi hayli yüksek. Ancak bugün bu komplo teoriler bu ülkenin en üst düzey generalleri – NATO’da görev yapmış olanlar dahil - tarafından bile aynı bu şekilde dile getiriliyor.

NATO’da çalışmış görev yapmış kişilerin NATO’nun çalışma şekli hakkında asgari bilgilerden yola çıkarak böyle varsayımların geçerli ve gerçekçi olmayacağını bilebileceklerini düşünüyorum. NATO hükümetler üstü bir kuruluş değil. Müttefik ülkelerin rızası ve bilgisi olmadan, kararlarda ortaklığı olmadan herhangi bir eylemi söz konusu olamaz. Türkiye NATO içinde ağırlığı olan bir müttefiktir. Dolayısıyla bizim önce kendimize güven duygusu içinde bu örgütteki katkımızın değerini iyi idrak etmemiz gerekir. NATO’nun Türkiye’ye rağmen ve Türkiye dışında bir karar alması mümkün değil. O kararı alıp bize dayatacağını ya da Türkiye’nin aleyhine bir takım eylemlerin arkasında olacağını düşünmeye imkan yoktur. Özgüveni olan bir müttefik bu tür senaryolara itibar etmez. 

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin 15 Temmuz sonrasında insan hakları vurgusu yaparken NATO’nun demokrasilerden oluşan bir ittifak olduğunu ve idam cezasının geri getirilmesi gibi konular nedeniyle Türkiye’nin NATO üyeliğinin tartışılabileceğini söylemesinin NATO içinde bir karşılığı var mı?

Atıfta bulunduğunuz beyan şayet doğru hatırlıyorsam Washington Post Gazetesinde çıkmıştı. Anılan gazete daha sonra bir düzeltme yayınlayarak Kerry’nin bu ifadeleri kullanmadığını açıkladı. Şu ana kadar Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını tavsiye ya da telkin eden herhangi bir devlet yetkilisi çıkmamıştır. NATO’nun gündeminde de böyle bir şey yoktur. 10 Ağustos tarihinde de NATO, Sözcüsü vasıtasıyla bunu net bir şekilde ortaya koymuş ve Türkiye’nin güvenilir bir müttefik olduğu vurgusuna yer vermiştir.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın