DW: Ağır suç işleyen mülteci sınır dışı edilebiliyor. Bu esasen ülkesine geri gönderilmesi anlamına geliyor. Ancak, hakkında sınır dışı etme kararı alınmış olmasına rağmen Almanya'yı terk etmeyenler de var. Suçlular neden iade edilemiyor?
Heiko Habbe: Güçlük çoğu zaman gerekli evrakın bulunmamasından kaynaklanıyor. Canını kurtarmak için savaş ve kriz bölgesinden kaçan bir insan herhalde önce emniyete başvurup pasaport çıkartmaya çalışmaz. Fas, Tunus ve Cezayir gibi ülkelerin iade edilen vatandaşlarını ülkeye almamasının nedeni gerekli belgelerin bulunmayışı olabilir. Söz konusu devletler kimliksiz kişilerin uyruğundan emin olunamadığı için, ‘niçin kabul edelim?' diyebiliyor.”
DW: Almanya hükümetinin mülteciler koordinatörü ve başbakanlık müsteşarı Peter Altmaier yurduna dönmesi mümkün olmayan sabıkalı mültecilerin örneğin Türkiye gibi, savaş, işkence ve idam cezasının olmadığı güvenli ülkelere gönderilmesini önerdi. Bu formülün gerçekleşme şansı var mı?
Heiko Habbe: Sosyal problemleri sınır dışı ederek çözmenin uygun bir yol olmadığını düşünüyorum. Uygulanabilmesi, üçüncü ülkenin yabancı uyrukluyu kabul etmeye hazır olmasına bağlı. Bunun için devletler hukukuna uygun bir anlaşmanın olması gerekir. Türkiye ile suçluların iadesi kararlaştırıldı ve anlaşma yıl ortasında yürürlüğe girecek. Anlaşmada Türkiye'nin mültecileri hangi şartlarla kabul edeceği de belirtiliyor.
DW: Bu şartlar hangileridir?
Heiko Habbe: Geri kabul anlaşması sadece Türkiye üzerinden Avrupa'ya geçenler için geçerli. Türkiye'nin, İtalya üzerinden Avrupa'ya geçenleri kabul etme mecburiyeti bulunmuyor.
DW: Bu, Türkiye üzerinden geldiği kanıtlanabilir olanların sınır dışı edilmesi önünde herhangi bir engelin bulunmadığı anlamına mı geliyor?
Heiko Habbe: Kimliği meçhul bir şahsı kendi ülkesine gönderemiyorsam, muhtemelen üçüncü bir ülkeye de gönderemem. Çünkü üçüncü ülke, ‘kim olduğunu bile bilmiyor ve bizim ülkemizden geçerek Avrupa'ya geçtiğini kanıtlayamıyorsanız, biz neden alalım?', diyecektir. Bu nedenle Peter Altmaier'in önerileri örtme ve saptırma girişiminden başka bir şey değildir. Bu öneri sadece kızışan siyasi tartışmaların hararetini düşürmek için yapılmıştır.
DW: Mültecilere yardım örgütleri ayrıca Türkiye'nin güvenli ülke olmadığını da öne sürüyor. Almanya'nın sınır dışı ettiklerini göndermek istediği ülkenin hangi şartları yerine getirmesi gereklidir?
Heiko Habbe: Bir hükümet, haklı olarak korunması gereken bir şahsı sınır dışı edecekse, devreye Cenevre konvansiyonu girer. Mülteciler konvansiyonuna göre, kimse tehlikeyle karşılaşabileceği bir ülkeye sürülemez. Aynı zamanda kimsenin devletten devlete devredilip sonunda kendini ülkesinde bulmasına da izin verilmez. Türkiye Suriyelilere Cenevre Konvansiyonu'nu uygulamıyor. Bu da Almanya'da iltica başvurusu kabul edilmiş olan bir yabancının Türkiye'ye gönderilemeyeceği anlamına gelir.
DW: Türkiye'nin Almanya'da suç işleyenleri kabul etmekteki çıkarı ne olabilir?
Heiko Habbe: Karşılığında Türkiye'ye vize kolaylığı gibi bazı avantajlar teklif ediliyor. Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili görüşmelere de yeniden başlandı. Söz konusu anlaşmanın ağırlıklı konusu suç işleyen sığınmacının sınır dışı ya da iade edilmesi değil. Konu, Türkiye üzerinden gelen ve Avrupa'da ikamet izni olmayan mülteci adayının Türkiye tarafından geri kabul edilmesi. Suç unsuru sonradan Başbakanlık Müsteşarı Altmaier tarafından ortaya atıldı.
DW: Bu öneriyi siyası bakımdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
Heiko Habbe: Mülteci adayı olarak ülkeye gelen ama korunmaya muhtaç olduğu kanıtlanmamış ve aynı zamanda suçlu durumuna düşmüş küçük bir gruptan söz ediyoruz. Bu grup, Almanya'ya gelen sığınmacıların çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Bu bakımdan bu grubun tartışmaya açılmasını talihsizlik sayıyorum. Tabii bu insanlar için de bir çözüm bulunması gerekiyor. Ancak önceliği, mülteci kabulünü insani bir çerçeveye oturtup Almanya'ya uyumlarının sağlanmasına vermemiz gerekir. Onlara gelecek kazandırabilirsek, sosyal problemler de uzun vadede ortadan kalkar.
Heiko Habbe iltica, oturum hukuku ve ayrımcılık yasağı konularında uzmanlaşmış bir avukat.