Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı muhafazakâr Avrupa Halk Partili Elmar Brok, “Tagesspiegel” gazetesine yaptığı açıklamada, Türkiye'ye tam üyelik perspektifi verilmesi yerine orta vadede Norveç modelinin benimsenmesinin daha doğru olup olmayacağı üzerine düşünülmesi gerektiğini söyledi.
Norveç, Avrupa Birliği üyesi olmamakla birlikte, Avrupa Ekonomik Alanı'na dâhil. Brok, bu tür bir çözümün gelecekte olası bir AB üyeliğini de ortadan kaldırmayacağını dile getirdi.
Almanya'da iktidarın büyük ortağı Hrıstiyan Demokrat Birlik'ten de benzer açıklamalar geldi. Partinin Meclis Grup Sözcüsü Philipp Mißfelder, NATO üyesi olan Türkiye ile ilişkilerin ‘zorlu' olduğunu söyledi. Bir yandan Türkiye'ye ‘önemli bir müttefik' olarak ihtiyaç duyulduğunu belirten Mißfelder, diğer yandan ise ülkedeki gelişmelere karşı kayıtsız kalınamayacağını vurguladı. Kardeş parti Hrıstiyan Sosyal Birlik partisi CSU da daha önce üyelik müzakerelerinin askıya alınması çağrısı yapmıştı.
'Hata olur'
Ancak söz konusu açıklamalara tepki Yeşiller'den geldi. Yeşiller Birlik/90 partisi Meclis Grup Başkanı Katrin Göring-Eckardt, CDU ile CSU'nun refleksi andıran bir şekilde Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması yönündeki taleplerinin bir ‘hata' olduğunu söyledi. Göring-Eckardt, Türkiye'nin Avrupa'ya giden yolunun seçim sonuçlarından sonra biraz daha uzadığı yorumunda bulunurken, üyelik müzakerelerinin Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti ve ifade özgürlüğü gibi konularda gelişmeler gösterilmesi için kullanılması gerektiğini kaydetti.
Almanya'da koalisyonun büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Sol Parti ise bu konuda ilk etapta sessiz kalmayı tercih etti. SPD'li Rolf Mützenich, yalnızca bir gazeteye yaptığı açıklamada, Başbakan Erdoğan'ın muhalefete yönelik tehditlerinin modern Türkiye imajı ile örtüşmediğini ifade etti.