HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Sevr Anlaşması’na ilişkin olarak söylediği sözlere “Lozan’ı yetersiz olarak gören siyasi aklın şimdi ‘Sevr’in pozisyonuna düşeceğiz’ iddiası nasıl bir tarihi hafızaya dayanıyor? Uyarıyoruz; durmazsanız bu ülkeyi Sevr’den daha kötü, Sevr’i arar bir pozisyona sürükleyeceksiniz” diyerek tepki gösterdi.
Bilgen, Türkiye’nin Suriye politikasında yanlış yaptığını ifade etti ve “Önce IŞİD ile pazarlık yapıldı, öfkeli kalabalık olarak tarif edildi. IŞİD’le ilgili uluslararası tepkiler yükselince El Nusra ile ilişkiler devam ettirildi” dedi.
Partisinin genel merkezinde basın açıklaması yapan Bilgen’in ifadeleri şöyle:
Suriye politikası başından beri yanlıştı ve o yanlışın bedelini ödüyor Türkiye. Önce IŞİD ile pazarlık yapıldı, öfkeli kalabalık olarak tarif edildi. IŞİD’le ilgili uluslararası tepkiler yükselince El Nusra ile ilişkiler devam ettirildi. Milletvekillerimiz, El Nusra ile kurulan ilişkinin Türkiye’ye pahalıya mal olacağını Meclis'te defalarca ifade etti. Nusra Rusya’da terör örgütü olarak görülmeye başlandı ancak devlet yetkilileri, Nusra’yı böyle görmediklerini belirten ifadeler kullandı. ÖSO’nun ne kadar ılımlı muhalif olup olmadığını tüm dünya biliyor. ÖSO olarak tarif edilen yapının içinde daha önce El Kaide ile bağlantılı faaliyet yürütmüş gruplar olduğunu, ÖSO yapısı altındaki yapıların da terör örgütü olarak ifade edileceğini yakında göreceğiz.
300 bin nüfuslu bir şehrin kontrolünü elinde tutan bir yapıdan bir şehri almak için, yüzlerce cenazenin Türkiye’ye gelmek zorunda kalabileceğini Türkiye siyasetçilerinin kamuoyuna söylemesi gerekiyor. ÖSO daha önce alınan köyleri bile koruyamadı ve geri teslim etti! El Bab’ı kim yönetecek? Bir köyü bile elinde tutamayan ÖSO mu, TSK mi? “El Bab mutlaka alınmalı” diyen muhalefet lideri bu iddianın Türkiye’yi diplomatik platformlarda ne duruma düşüreceğini düşünemiyor mu? Yoksa bu politikaların sürmesi için dayatmada mı bulunuyor?
Bir taraftan Moskova ve Tahran’la Suriye’de siyasi çözüm deklarasyonu imzalayıp, bir taraftan Suriye’de askeri operasyonun tarafı olmanın hiçbir izahı olamaz. Sadece bedelleri olur. Bu politika uluslararası taraflarca onaylanıyor mu?
IŞİD’i şimdiye kadar besleyenler şimdi bunu temizleme işini adeta mayın temizleme görevi gibi TSK’ya vermişler. Irak politikası nasıl sonuçlar doğurduysa Suriye politikası da yanlış sonuçlar doğuracak. Eğer birilerine şehadet şerbeti içmek düşmüşse bunun sebebi Türkiye’yi yönetenlerin baldıran zehri içmekten vazgeçmiş olmalarıdır.
Suriye halklarının tümüyle barışarak diyalog içerisinde, onların kazanımlarını tehdit olarak görmeden bir siyaset yürütmek mümkünken, süreç hala askeri operasyonlarla tehlikeli bir biçimde yönetilmeye çalışıyor. Bir ülke düşünün ki, Lozan’ı tartışırken 1 - 2 ay sonra “Sevr’e döneriz” diye tehdit içerisinde olsun. Lozan’ı yetersiz olarak gören siyasi aklın şimdi “Sevr’in pozisyonuna düşeceğiz” iddiası nasıl bir tarihi hafızaya dayanıyor? Uyarıyoruz; durmazsanız bu ülkeyi Sevr’den daha kötü, Sevr’i arar bir pozisyona sürükleyeceksiniz.
Önce imza atıp sonra anayasa içeriğini tartışmaya başlayan AKP milletvekillerine de “günaydın” diyoruz. Biz “metni gördünüz mü imzalamadan önce” dediğimizde önemi yok diyorlardı. Şimdi yeni yeni parti kurullarında tartışıyorlar. İsterseniz önce Genel Kurul’a getirin 330’u tamamlayın, ondan sonra komisyonda tartışılmaya devam eder! Ya da önce referandum yapılsın, sonra Genel Kurul’da tartışılsın. Bütün ilkeler tersinden yapılıyor!
Yedek milletvekilliği konusu bir yemdir. Parlamentonun kendisi yedek pozisyonuna düşürülüyor. Parlamentonun kendisi yedek duruma düşmüşken, milletvekillerinin yedekliğe düşürülmesi tartışılıyor. İki kelime değiştirerek paketi müzakere ile hazırlanmış gibi göstermeye çalışacaklar.
KESK’in emek için gerçekleştirmek istediği yürüyüş engellenmek isteniyor. Yol TV’nin yayını, Cumhurbaşkanı'na hakaret gerekçesiyle durduruldu. Partimize dönük hakaretlere hiçbir ceza vermeyen RTÜK’ün ne kadar tarafsız olduğu da görülmektedir. Haklarında kesinleşmiş hüküm bulunmamasına rağmen, gazetede yazıp maaşını alan insanların, terör örgütüne yakın durarak gelir elde ettiği iddiası, muhalefeti cezalandırma operasyonudur.
Pervin Buldan evinden zorla alınarak ifadesi alınmak üzere götürüldü. Sayın Buldan’ın 50’nin üzerinde fezlekesi var. Bazı arkadaşlarımızın 100’ün üzerinde fezlekesi var. Her seferinde zorla ifade alıp bıraksanız da bu siyasi çalışmaları engellemeye dönük bir operasyon olarak görülecek. O yüzden bu yanlıştan derhal dönün. Kendinizi teselli etmeye çalışacağınıza çözüm arayın. Eğer hiçbir sorunu çözemiyor ve HDP milletvekillerini tutuklatarak halka çözüm sunacağınızı düşünüyorsanız, kendinizi aldatırsınız. Halk ölümlerin durmasını istiyor. Siz halka böyle teselli veremezsiniz.