"Türkiye'yi yönetenler, kendilerine alternatif bir gerçeklik yarattı; o sanal dünyada doları dış mihrak yükseltiyor"

The Thirteenth Floor filminden...

Cumhuriyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, Türkiye'yi yönetenlerin kendilerine alternatif bir gerçeklik yarattığını anlattı. "O sanal dünyada, dolar yükselmiyor, ‘dış mihraklar’ yükseltiyor" diyen Aydıntaşbaş, ekonomini iyi yönetildiği, devlet hep vatandaşını kolladığının zannedildiğini söyledi.

Aydıntaşbaş'ın "Alis harikalar diyarında" başlığıyla (9 Ağustos 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Andrew Brunson krizi... Göstere göstere gelen ekonomik darboğaz... Doların erimesi... Medyanın zavallılığı... İktidarın kendi eliyle yarattığı tek adam rejiminin başarısızlığa mahkûm oluşu... Kurumların çöküşü... Hesapsızlık... Kalitesizlik... Türkiye’nin nefes alamaması... Muhalefetin havaya bakarak ıslık çalma halleri...  Bütün bu meseleler, birbiriyle ilintili ve birbirini büyüten sorunlar.  Türkiye demokrasiden bu kadar sapmasa, bu yönetim sistemine mahkûm olmayacak, Batı’yla arası bu derece kötü olmayacak, sürekli Deniz Yücel ya da Brunson krizi gibi vakalar yaşanmayacaktı.  Parti-devlet, bu kadar baskıcı olmasa, vatandaşının düşüncesinden, fikrinden, etnik kimliğinden, mezhebinden korkmayacak, bütün enerjisini sürekli hata yapan (ve yaptırtan) paranoyak bir güvenlik bürokrasisi inşa etmeye harcamayacaktı.  Tek adam sistemi yerine demokrasi olsa, medya bu kadar acıklı bir halde olmayacak, çok seslilik devam edecekti.  Devlet tek kişi değil kurumlardan oluşsa, daha istikrarlı ve sağlam olacak, bağımsız kurumların gücü sayesinde farklı fikirler tartışılabilecek, bu sayede en akılcı yol bulunabilecekti.  Demokrasi olsa, devlet sadakat değil liyakat esasına göre şekillenecek, bu sayede etrafta gördüğümüz kalitesizlik ve kan kaybı yerine, umut ve reform olacaktı. Devlette liyakat esas olsa, HSYK’den BBDK’ye kadar kurumsal çöküş yerine kalite yükselecekti.  Bütün bunlar olabilse, Türkiye daha sakin, daha akılcı ve daha müreffeh bir ülke olurdu. Daha istikrarlı, zengin, güçlü olurdu.  Kusura bakmayın. Buraya kadar anlattıklarımın zaten farkında olduğunuzu biliyorum. Ancak son dönemde o kadar toz-pembe ve yalan-dolanla bezenmiş bir dünya satmaya çalışıyorlar ki bize, bazen bildiklerimizi tane tane yeniden anlatmakta fayda var.  Bu zincirleme trafik kazası, hepimizin gözleri önünde gerçekleşti. Yıkımı, yavaş çekim, topluca izledik.  Güzel bir ülke vardı, sonra güzellikler yok oldu. Ülke kaldı ama insanları tedirgin ve huzursuz; bir umutsuzluğa boğuldu.  Haliyle bana “Dolar nasıl 5.31 oldu” diye soranlara “Nereden başlasam anlatmaya...” diye cevap veriyorum.  Dolar çıktı, çünkü demokrasi çöktü.  Burada sinir bozucu olan, iktidarın ısrarla ayan beyan ortada olan, gün ışığında herkesin camlara, balkonlara çıkıp da izlediği bu zincirleme kazayı ısrarla görmeyişi. Daha doğrusu, görüp de kabullenmeyişi.  Türkiye’yi yönetenler, kendilerine alternatif bir gerçeklik yarattı ve o sanal dünyada dolar yükselmiyor, ‘dış mihraklar’ yükseltiyor; demokrasi gerilemiyor, devlet ‘terörle mücadele’ ediyor; halkın yarısı seçimde yeni sisteme ‘Hayır’ demiyor, ‘içerideki odaklar karanlık senaryoları devreye sokuyor’.  O sanal dünyada nüfusun ciddi bölümü terörist ya da teröre meyilli. Rejim hiç hata yapmıyor, çok fedakâr. Ekonomi iyi yönetiliyor; devlet hep vatandaşını kolluyor.  Korkular, troller ve propagandadan oluşan bir akis odası var Ankara’da. İktidardakiler adeta orada hapis; sadece kendi seslerini duyabiliyor. Onların söylediği dizeleri, anında medyası, müsteşarı, valisi hep bir ağızdan bağıra bağıra tekrarlıyor.  Kimse ne olan bitenin farkında, ne de dünyanın. Paralel bir gezegende yaşıyor.  Bu da içinde olduğumuz durumu, katbekat daha vahim hale getiriyor.