Türkü Turan: Artık İstiklal'de mini etekle yürüyemiyorum

Fotoğraf: Muhsin Akgün

Oyuncu Türkü Turan, "Ben 12 sene önce çok daha özgürdüm. Artık İstiklal’de mini etekle yürümek çok daha zor. Bunu deneyimlediğim için söylüyorum" diye konuştu. Hürriyet'ten Hakan Gence'ye konuşan Türkü Turan, "Bizi bu noktaya getiren ne?" sorusuna "Eğitim sistemi. İnsanların aşırı muhafazakârlıklarının çok kıymetliymiş gibi gösterilmesi. Herkesin dinini çok ortada yaşayıp bununla reklam yapması. Aslında din ve ahlak içimizde olan bir şey. Siz ahlaklıysanız, başkalarının ahlakını sorgulamazsınız" yanıtını verdi.

Bu hafta vizyona giren filmi ‘Saklı’da arkadaşının babasına âşık, genç bir kadını oynayan Türkü Turan, oyuncuların işlerini kaybetmekten korktuğu için siyaset konuşamadıkları iddiasıyla ilgili olarak "Konuşmayan oyuncuların çoğunun aslında bir köşe yazısını açıp okuduğunu ya da gündemi takip ettiğini sanmıyorum. Fikir sahibi olmadıkları için de konuşamıyorlar. Bir de zaten para kaybetmekten o kadar çok korkuldu ki bu hale geldik. Kimse bir şey söylemiyor. Öyle olunca kötülük de her geçen gün büyüyor" dedi.

Hakan Gence'nin Türkü Turan'la yaptığı söyleşinin bir bölümü şöyle:

Saklı’da kendinden yaşça çok büyük bir adamla aşk yaşayan bir kadını canlandırıyorsunuz. Film, Türkiye’deki ahlak kavramı üzerine bize yeni ne söylüyor?

- Ahlak kavramının ikiyüzlülüğü üzerine, gerçek bir kesit sunuyor.

Filmde canlandırdığınız karakterin babası namus takıntılı biri ama o da eşini aldatıyor. Ahlaki olarak toplum da böyle bir ikiyüzlülük içinde mi?

- Günümüzde herkes fazlasıyla ahlaktan bahsediyor. Ama o ahlaktan çok bahsedenlerin en çok ahlaksızlığı yapanlar olduğunu görüyoruz.

Ahlak demişken... Filmle ilgili her şey bir yana bırakıldı, İlhan Şeşen’le sevişme sahneniz gündem oldu... Ülkede hâlâ cinselliği olağanlaştıramadık mı?

- Cinselliğin içgüdüsel olarak çocuk sahibi olmak ve aşk için yapılan bir şey olduğunu bir türlü anlayamadık. Sanki özel hayatında kimse öpüşmüyor, sevişmiyor. Ne kadar bastırılırsa bastırılsın, bu, herkesin içinde var. Ama bastırılmışlık yüzünden bir filmde veya dizide öpüşen, sevişen birini görünce herkesin aklı çıkıyor.

O halde sansür ‘istendiği gibi’ bizi daha ahlaklı bireyler yapmıyor mu?

- Yapmıyor. Çünkü bir şeyi ne kadar saklarsan, o kadar merak ediliyor.

Bir tweet’inizde “13 yaşımda İstiklal’de gezerken annem huzursuz olmazdı. Şimdi 31 yaşımdayım, artık ‘İstiklal’e gitme’ diyor” yazmışsınız. Özgürlükler konusunda geriye mi gidiyoruz?

- Kesinlikle. Ben 12 sene önce çok daha özgürdüm. Artık İstiklal’de mini etekle yürümek çok daha zor. Bunu deneyimlediğim için söylüyorum.

Bizi bu noktaya getiren ne?

- Eğitim sistemi. İnsanların aşırı muhafazakârlıklarının çok kıymetliymiş gibi gösterilmesi. Herkesin dinini çok ortada yaşayıp bununla reklam yapması. Aslında din ve ahlak içimizde olan bir şey. Siz ahlaklıysanız, başkalarının ahlakını sorgulamazsınız.

Günümüzde birçok oyuncu iş kaybetme korkusuyla fikirlerini söylemeye korkuyor. Yaratıcı insanların susmayı seçmesi ne kadar sağlıklı?

- Konuşmayan oyuncuların çoğunun aslında bir köşe yazısını açıp okuduğunu ya da gündemi takip ettiğini sanmıyorum. Fikir sahibi olmadıkları için de konuşamıyorlar. Bir de zaten para kaybetmekten o kadar çok korkuldu ki bu hale geldik. Kimse bir şey söylemiyor. Öyle olunca kötülük de her geçen gün büyüyor. 

Bütün bu konuştuklarımızdan sonra günümüz Türkiye’sinde sizi en çok sinirlendiren şeyler neler?

- Sistem. Bir partiden bahsetmiyorum, toplu olarak siyasilerin düşünce biçimindeki yanlıştan bahsediyorum. Ben oy veriyorum ve hangi parti başta olursa olsun, hesap sormak gibi bir sorumluluğum var.

Hürriyet'te yayımlanan söyleşinin tamamını okumak için tıklayın