Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Uluslararası İlişkiler Direktörü Dr. Bahadır Kaleağası, Amerikan Merkez Bankası FED'in faiz politikasının gelişmekte olan ülkeleri vurduğunu belirterek Türkiye açısından çok yakın bir zamanda yatırım yapmak isteyen veya fon yöneten insanların, "ABD bonosu mu alayım, Türk Devleti bonosu mu alayım" biçiminde önünde iki türlü seçenek olacağını söyledi. Kaleağası, "İkisinin arasında zaten çok az bir faiz farkı var. Belki 1 puanlık bir fark var. O zaman konjonktüre bakıp tabi ki Amerika'ya doğru bir eğilim içinde olabilirler" uyarısında bulundu.
Dr.Bahadır Kaleağası, Bahadır Kaleağası, Rusya'nın Sesi'ne verdiği demeçte G20 Zirvesini değerlendirirken G20'nin, dünya ekonomisinin yüzde 90'ını yönetmesine rağmen ekonomik yapılarındaki farklılıklar nedeniyle üye ülkelerin temel konularda uzlaşamadıklarına dikkat çekerken G20'nin bir "dünya ekonomisi hükümeti" haline gelemediği görüşünü dile getirdi.
Kaleağası, ABD'nin faiz politikasındaki değişikliğin, özellikle gelişmekte olan ülkeleri vurduğunu belirtirken de "Amerika Birleşik Devletleri'nin Merkez Bankası FED, son faiz politikası hızla gelişmekte olan ülkelerdeki büyümeyi durduracak etkiler yaratıyor" dedi. Kaleağası şöyle devam etti: "Türkiye açısından çok yakın bir zamanda yatırım yapmak isteyen veya fon yöneten insanların önünde iki türlü seçenek olacak. "Amerika Birleşik Devletleri bonosu mu alayım, Türk Devleti bonosu mu alayım.' İkisinin arasında zaten çok az bir faiz farkı var. Belki 1 puanlık bir fark var. O zaman konjonktüre bakıp tabi ki Amerika'ya doğru bir eğilim içinde olabilirler."
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini de değerlendiren Bahadır Kaleağası, "Muazzam bir potansiyel var fakat taraflar adım atmıyor" eleştirisinde bulundu.
Kaleağası, Çin ekonomisinin yavaşlaması, Brezilya'nın kendi iç sorunlarının yeniden başlaması gibi faktörlere dikkat çektikten sonra Türkiye-AB ilişkileri için şunları söyledi:
"Ekonomik olarak, siyasi işbirliği açısından muazzam bir potansiyel var. Fakat hem Kıbrıs sorununa hem de Türkiye'deki reform sürecinin yavaşlamasına takılmış durumda. İki taraftan bir tarafın daha hızlı hareket etmesi gerekiyor. Ulusal çıkarlar açısından bakıldığı zaman, Türkiye'nin başkalarının hareketine çok bağlı olmayacak şekilde kendisi için gereğini yapması gerekiyor."