Türk Sanayici ve İş insanları (TÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu toplantısı, ciddi bir kalabalık var... Pandemi sebebiyle bir süre uzaktan yapılan toplantıların özlemiyle açıklanabilecek bir durum değil bu. Derneğin ‘Geleceği İnşa’ adlı çalışmasının getirdiği merak-heyecan bu.
Türkiye’nin ve dünyanın önümüzdeki yıllarına iş insanları ya da diğer bir tanımla ‘burjuvaları’ nasıl bakıyor-ne bekliyor-nasıl bir yol haritası öneriyoru göstermesi açısından önemli. Bir diğer önemi; Hüsamettin Onanç yönetiminde, Bekir Ağırdır’ın katkılarıyla 2.5 yılda ortaya çıkan yol haritası özellikle TÜSİAD’ın ‘genç-yeni ekibi tarafından’ fikirsel olarak desteklendi, ortaya çıkmasında önemli rol aldılar.
TÜSİAD toplantısında yöneticilerin yaptığı konuşmadan rapora özellikle son 3 yıldır Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile kronik hale gelen adalet yoksunluğundan özgürlüğe her alanın eleştirisi ve kendi bakış açılarından çözüm önerisi vardı.
TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan ‘demokrasi ve laikliğe’ vurgu yaptı:
Nasıl ki modern dünyanın ortaya çıkmasında, sanayi devriminin koşullarının hazırlanmasında demokrasi asilzadelerin ayrıcalıklarına son vermişse, laiklik de ruhban sınıfının toplum üzerindeki kıskacını ortadan kaldırmış, özgürlük ve eşitliğin önünü açmıştır. Türkiye’nin de modernleşme sürecinde laiklik adeta ülkenin ve demokrasinin çimentosu olmuştur. 100 yıl önce cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ve arkadaşlarının modern dünyanın üyesi olmak doğrultusunda atmış oldukları geri dönülemez kararlı adımda en önemli ilke laikliktir.
Özilhan, adını anmasa da ‘tek adam’ yönetiminin yarattığı sıkışmaya alternatif bir yol da önerdi:
"Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanması çerçevesinde devletin tüm işlemlerinde hukukla bağlı olması ve etkin hak arama özgürlüğünün güvence altında olması gerekir.Kuvvetler ayrılığını güçlendirmek için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi önemlidir."
Özilhan denge denetlemeden hesap verilebilirliğe ülkede ne yoksa onu saydı aslında.
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski de demokrasi, yargı konularının altını kalın çizgilerle çizdi ama benim önemli diye not aldığım ‘kurumsuzlaşma’ ile ilgili bölümdü:
Çoğulcu demokrasi ve kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir bir kamu yönetimi, denetleyici ve düzenleyici kurumların özerkliği, bizi kurumsuzlaşma girdabından koruyacaktır. Kurumsuzlaşma Türkiye’nin cezbedebileceği ve ihtiyaç duyduğu yatırım sermayesinin gelmemesinin sebeplerinden biridir. Kurumsuzlaşma ülkemizin en hayati dış ilişkilerinde erime, hatta kopmalar ile sonuçlanmaktadır.
Merkez Bankası’ndan yargıya hemen tüm kurumların dengesinin bozulduğu (uzun süredir) toplumda bilinse de, konuşulsa da bu konuların uzun bir aradan sonra TÜSİAD tarafından bu kadar net dile getirilmesi önemli idi. Şu anki krizi de ‘ekonominin içinde bulunduğu istikrarsızlık girdabı da kurumsuzlaşmanın bir sonucudur’ diye tarif etti.
Geleceği İnşa raporundan altını çizdiğim notlara gelince:
-Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı için devletin tüm işletmelerinde hukukla bağlı ve yargısal denetime tabi olmasını, bireylere her düzeyde hak arama imkanını sağlarsak,
-Çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi güçlendirir, bütün bireyler için tüm hak ve özgürlük alanlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında geliştirir, siyasette ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleri ile mücadele edersek,
-Kuvvetler ayrılığını güçlendirir, bunun için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimi etkin kılar, şeffaf hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışını yerleşik hale getirirsek,
-Dış politikada kazanımların pazarlıklarla belirlendiği yaklaşım yerine ilkeler ve kurallara dayalı bir yaklaşımı esas alır, işbirliği ve kurallara dayalı küresel sistemin mevcut aksaklıklarının giderilmesi ve güçlendirilmesi için çalışan ülkelerle hareket eder, uluslararası hukuka bağlılığı korur ve AB entegrasyon sürecini kararlılıkla sürdürürsek,
-Yatırım ortamının iyileştirilmesi için düzenleme hazırlıklarında katılımcılığı ve düzenleme kalitesini geliştirir, denetleyici ve düzenleyici kurumların özerkliğini artırırsak,
-Yoksullukla mücadele ve farklı düzlemlerdeki gelir adaletsizliğini azaltmak için vergi politikalarını gözden geçirir, ayni ve nakdi transferleri sosyal amaçlarla da ilişkilendirerek uygularsak,
-İstanbul Sözleşmesine geri dönersek,
-Bölgelere, sosyo ekonomik özelliklere ve cinsiyetlere dayalı farklılıkları giderecek, eğitimin tüm kademelerinde kaliteyi yükseltmeye odaklanacak ve öğretmenlerin gelişimini ve güçlenmesini destekleyecek şekilde eğitime ayrılan kaynakları artırabilir ve etkin kullanırsak, gelişmiş, saygın, adil ve çevreci Türkiye’yi inşa etmek mümkün olur.
Toplantının belki de kısa bir özetini rapor için uzun süredir iş insanlarıyla yakın çalışan Bekir Ağırdır yaptı: TÜSİAD bu raporla "Biz dönüşmeye hazırız ya siz?" diyor.
Benim özetim ise şu: TÜSİAD bugünkü sistemin-iktidarın siyasi ömrünü tamamladığını düşünüyor. Yeni oluşacak Türkiye ve belki de yeni iktidar için kendi çözümünü, yol haritasını ortaya koyuyor. Bunu yaparken ‘elinden geldiğince’ sadece iş insanlarının değil; toplumun daha geniş kesimlerinin; yoksulların, bölgesel eşitsizlikle geri bırakılmışların Suriyeli çocukların, tüm çocuk işçilerin (rapor sayfa 35) haklarının da korunduğu bir öneri serisinde bulunuyor. Ben Geleceği İnşa raporu ve toplantısından bunu anladım. Toplantının yapıldığı mekandan çıkarken dilimde genelde solun attığı slogan vardı: Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.
TIKLAYIN | TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Özilhan: Merkez Bankası'nın bağımsızlığı tartışma dışı olmalı
TIKLAYIN | Simone Kaslowski'nin TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi açılış konuşmasının tam metni
TIKLAYIN | Tuncay Özilhan'ın TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi açılış konuşmasının tam metni