TUSİAD, Anayasa çalışmasının detaylarını anltattı

TUSİAD, Anayasa çalışmasının detaylarını anltattı
T24 - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), 22 akademisyen ve kanaat önderi tarafından hazırlanan  yeni anayasa çalışmasının detaylarını Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'da anlattı, TUSİAD'ın Anayasa çalışmasında, cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılması, nüfus kağıtlarından din hanesinin çıkarılması, din dersinin zorunlu ders olmaktan çıkarılması Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması' gibi öneriler yer aldı. TÜSİAD, Atatürk’ün şahsına ve tarihi rolüne saygı ifadesi ile yetinilmesi gerektiği belirtiliyor. Milliyet gazetesinde yer alan haber şöyle:Toplantıda konuşan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, hazirandaki seçimlerin ardından oluşacak meclisin, yeni anayasayı yapacağını umut ettiklerini söyleyerek “Bu seçimlere kabul edilemeyecek yükseklikteki seçim barajını değiştirmeden, siyasi partilerimizi daha katılımcı ve demokratik kılacak bir siyasi partiler yasası hazırlamadan, seçmeni, kendisini değil parti başkanını temsil eden vekiller seçme sıkıntısından kurtaracak değişiklikler yapılmadan gittiğimizi görmezden gelmek mümkün değil” dedi. Boyner, yine de seçimler sonrasındaki gündem üzerine konuşulması gerektiğini belirtti. Boyner, TÜSİAD’ın, Türkiye’nin bir demokrasi açığı bulunduğunu, bunun giderilmesi için kapsamlı bir demokratikleşme girişimi bağlamında, birey odaklı, ayrıcalıklara yer vermeyen, kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli olduğu, çoğulcu ve parlamenter sistemi esas alan yeni bir anayasa yapılması gereğini uzun zamandır dile getirdiğini ifade etti. Katılımcı ve uzlaşmacı bir süreçle hazırlanacak yeni anayasanın, Türkiye’yi bölen sorunları birer birleştiren haline dönüştürmeye de hizmet etmesi gerektiğini söyleyen Boyner, yeni anayasa yapma heyecanını yitirmemeyi çok önemsediklerini kaydetti. Boyner, “Yeni anayasayı, genel seçim sonrası gündemimizin baş maddesi olarak görmek istiyoruz” dedi. ‘DAHA UZUN ÇALIŞIRIZ’ Ümit Boyner yaptıkları çalışmayla bir anayasa metni ortaya koymayı değil, bir anayasa metnine gidecek sürecin ilk adımını atmayı istediklerini vurgulayarak, bu kapsamda Türkiye’yi böldüğünü düşündükleri konuları geniş bir platformda tartışmayı amaçladıklarını belirtti. Çalışmada farklı görüşlerden ve ekollerden hocaların yanı sıra akademik kariyeri olmayan, ancak kanaat önderi sayılan katılımcıların da yer aldığına işaret eden Boyner, anayasanın hayati bir konu olduğunu, Türkiye’nin bu defa darbeden sonra olmayan bir anayasa yapacağını söyledi. Bu konuda çalışmaya devam edeceklerini ifade eden Boyner, siyasi partilere bu katılımcı süreci anlatmanın ve onlarda da bu bilinci oluşturmanın şart olduğunu kaydetti. Bu çalışmanın ne kadar etki yaratabileceğine ilişkin bir soru üzerine Boyner, TÜSİAD’ın Türk Ticaret Kanunu için bir sene çalıştığını, anayasa için gerekirse daha uzun çalışacağını ve daha fazla katkıda bulunacağını belirtti. ‘VİCDANLARI RAHATSIZ EDİYOR’ Boyner, dünkü toplantıda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki olayları da değerlendirdi. Boyner’in güncel gelişmelere ilişkin görüşleri şöyle: Gazetecilerin tutuklanması: Ümit Boyner, “Görünürdeki suçları mesleklerini icra etmek olan ve bu uğurda bir hayli risk de üstlenen gazetecilerin neyle suçlandıklarını bilmeden tutuklanmaları, tutuklama işleminin giderek cezanın bir parçası haline gelmesi vicdanları rahatsız etmektedir” dedi.  Libya’daki gelişmeler:  Boyner, Türkiye’nin bölge ülkeleri açısından model olup olmayacağı tartışmaları konusunda ise şöyle konuştu: “Türkiye’nin de bir model olmaktan çok deneyiminden yararlanılabilecek bir örnek oluşturacağına inanıyorum.” AB süreci: Türkiye-AB ilişkilerinin kaygı verecek derinlikte bir kriz içinde olmasının, kamuoyunda bu projeye yönelik heyecanı düşürdüğünü söyleyen Boyner, “Hükümetin çatışmacı bir söylemi tercih etmemesi gerektiğine inanıyoruz. Başka diyarlarda, çok farklı hesapları olan ülkelerin aralarındaki sorunlarını çözmek için harcadığımız gayretin ve enerjinin bir kısmını başta Kıbrıs sorunu olmak üzere AB ile ilişkilerimizi kilitleyen konularda da göstermeliyiz” dedi. Nükleer Santral: Ümit Boyner, nükleer santral kurulmasına ilişkin karar sürecinin şeffaf, dayatmacılıktan uzak bir şekilde yürütülmesinin şart olduğunu kaydetti. Kutuplaşma: Ümit Boyner, her şeyden önce ülkeyi sürekli germekten, kutuplaşmaları artırmaktan kaçınılması ve herkesin temel özgürlükleri, hakları ve özlemleri için mücadele etmenin öğrenilmesi gerektiğini ifade etti. İlk ve orta öğretimde örtü olmaz... TÜSİAD’ın anayasa çalışmasında öne çıkan bazı önemli başlıklar: Vatandaşlık tanımında Türklük kavramı yer alması. Yeni anayasa devlet odaklı değil birey ve insan odaklı bir felsefeyle kaleme alınmalıdır. Yeni anayasa milliyetçiliğe yer vermemeli çoğulcu bir felsefeye sahip olmalı ve farklı kimliklere hak temelli yaklaşmalıdır. Vatandaşlık tanımlamasında Türklük kavramına yer verilmeden vatandaşlık bağı devletle birey arasındaki anayasal bir ilişki olarak tanımlanmalıdır. Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlansın Yüksek komuta kademesinde atamalar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin göstereceği belli sayıda aday arasından sivil otorite tarafından gerçekleştirilmelidir. Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır.  Milli Güvenlik Kurulu anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalı, yeniden yapılandırılmalı, üye kompozisyonu değiştirilmeli ve görev alanı net çizgilerle belirlenmelidir. Parlamenter sistem benimsenmeli Yeni anayasada parlamenter sistem benimsenmelidir. Cumhurbaşkanı bugün parlamenter sistemin özelliklerine uygun olmayan bir biçimde geniş yetkilere sahiptir. Bu yetkiler sınırlandırılmalıdır.  Cumhurbaşkanının rolünün parlamenter sisteme uyarlanması çerçevesinde Devlet Denetleme Kurulu kaldırılmalıdır.  Ana dilde eğitim için  tedbir alınmalı Anadilde eğitim ve anadilin öğrenimi konularında adım atılması için gerekli toplumsal ve pedagojik (öğretmen yetiştirilmesi, müfredat hazırlanması...) altyapının oluşturulmasına ilişkin tedbirler alınmalıdır. Başörtülü milletvekili olabilir Yeni anayasa başörtüsü ile ilgili görüş ayrılıklarının çözüme kavuşturulmasında bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Üniversite öğrencilerinin, milletvekillerinin, öğretim üyelerinin ve belli kurallar dahilinde, kamu görevlilerinin başörtüsü kullanmalarına engel bir gerekçe bulunmamaktadır.Bununla birlikte hakim, polis, savcı, asker gibi devletin egemenlik yetkisini doğrudan kullanan ve tarafsızlığın öne çıktığı meslekleri icra eden kamu görevlilerinin, çocukların etkiye açık olmaları nedeniyle okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretimde görev yapan eğitimcilerin, reşit olmamaları sebebiyle üniversite öncesi eğitim alan öğrencilerin din veya inancı belli eden simgeler taşıması uygun değildir. Anayasa yapımı süreci için üç öneri Anayasa Meclisi kurulması Yalnızca yeni anayasanın taslak metnine odaklanacak, burada çalışacak kişilerin seçimle geldiği bir yapı. Bu organın hazırlayacağı taslak metin olağan yasama aşamalarından geçerek kabul veya reddedilecek. Yürürlüğe girmesi için referanduma gidilecek. Mevcut yöntemlerle yapılması Mevcut anayasal yöntemlerle yapılır. Ancak daha düşük bir ülke barajı hatta bir defaya mahsus barajsız seçim yapılarak temsil gücü yükseltilir. Kurucu Meclis  Olağan yasama meclisinden bağımsız temsil kabiliyeti yüksek bir kurucu meclis kurulmalıdır. 100 veya 150 kişilik kurucu meclis doğrudan halk tarafından hiçbir baraj içermeksizin nispi temsil sistemi ile yapılacak bir seçimle belirlenmelidir. Seçim her bir siyasi partinin ülke çapında aldığı oy oranında temsilci bulundurması esasına dayanmalıdır. Kurucu meclis iki yılda Anayasayı tamamlamalıdır. Yeni anayasa kurucu mecliste üçte iki oranında kabul edilmelidir. Anayasa meclisinin demokratik meşruiyeti olduğundan bu Meclis’te kabul edilen anayasa metninin yeniden olağan yasama meclisi tarafından kabulune gerek yoktur. Başörtülü vekil olur Nüfus kâğıdında din hanesi bulunmasın Nüfus kâğıtlarında din hanesi bulunmamalıdır. Bunun uygulamada gerçekleşmesi için Anayasa’daki mevcut hükmün doğru olarak yorumlanması yeterli olduğu halde, yasama ve yargı organları tarafından bu şekilde yorumlanmamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığına ve yapısına ilişkin görüşler farklılık göstermekle birlikte, katılımcıların tamamı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevcut konumunu, laiklik ilkesine ve din ve vicdan özgürlüğüne aykırı bulmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde temsil edilmek istemeyen inanç gruplarının da paralel kuruluşlar kurmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.  Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilköğretim okullarında zorunlu ders olarak yer alması hükmü yeni anayasada yer almamalıdır. Atatürkçülüğe ideolojik anlam yüklenmemeli  Yeni anayasanın başlangıç metninde Atatürk’ün şahsiyetine ve tarihi rolüne saygı ve şükran içeren bir ifadeyle yetinilmeli ve Atatürkçülüğe ideolojik ve hukuki anlamlar yükleyen referanslardan kaçınılmalıdır. Bölgesel idare   Yerel yönetim reformu kapsamında yerel birimler nüfusun sosyolojisi ve coğrafi dağılımı göz önünde bulundurularak birkaç ilin birleşmesinden meydana gelecek bölgeler şeklinde düzenlenebilir.  Bölgelerin gelirleri kısmen merkezi bütçeden ayrılacak fonlarla kısmen de söz konusu bölgenin vergilendirilmesiyle elde edilecek gelirlerden karşılanabilir. Sağlık, eğitim, bayındırlık, kültür gibi bir çok hizmet uluslar arası örneklerden hareketle belirli ölçülerde bölge idaresine bırakılabilir. Demokrasinin yerel düzeyde güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım, yerel yönetimlerin etkinlik ve verimliliğini artıracağı gibi, özellikle Güneydoğu’ya hakim olan Kürt sorununun ve diğer kimlik sorunlarının çözümüne katkı sağlayabilecektir. Yerelleşmenin artırılması koşuluyla üniter yapının güncel ihtiyaçlara cevap verebilmesi mümkün olsa da üniter devlet ilkesinin esnetilmesi ile ortaya çıkan bölgeli devlet yapısı da tartışılabilir. Ulus kavramı hukuki nitelik taşımadığından, Anayasa’da “Türk Milleti” veya milliyetçiliğe atıf yapan ifadeler ve etnik çağrışımı olan vurgular yer almamalıdır. ‘Cumhuriyet dışında değiştirilemez madde olmasına kesinlikle karşıyız’ TÜSİAD’ın yeni anayasa çalışmasını gerçekleştiren akademisyen ve kanaat önderleri arasında yer alan Prof. Dr. Ergun Özbudun, cumhuriyet geleneğinin bir devamı olarak, 1924 ve 1961 Anayasalarındaki gibi devlet şekli olarak cumhuriyetin değişmezliği dışında bir değiştirilemez madde olmasına karşı olduklarını söyledi. Özbudun, “Temelinde şu tespit yatıyor; Hiçbir kuşak, hiçbir neslin gelecek kuşakları ebediyen bağlama konusunda ne ahlaki bir hakkı vardır, ne hukuki ne siyasi hakkı vardır” dedi. Özbudun, çalışmada din ve vicdan hürriyeti konusuna değinirken, temel hareket noktalarının Türkiye’de laikliğin evrensel anlamına uygun biçimde tanımlanması olduğunu dile getirerek, “Evrensel anlamda laikliğin demokrasinin olmazsa olmaz şartı olduğu konusunda kimsenin kuşkusu yoktur, bizim de elbette yoktur” dedi. Soruları da yanıtlayan Özbudun, tutukluluk konusunda azami bir sınır konulmasının yararlı olduğunun ve Anayasa’da tutukluluk nedenlerinin belirlendiğinin altını çizerek, “Maalesef yargımız, tutukluluğu esas, tutuksuzluğu istisna kabul eden bir anlayış içinde. Burada kanundan ve Anayasa’dan değil, yargının tutumundan kaynaklanan bir problemle karşı karşıyayız. Kanunen burada bir düzenleme yapılmalı” dedi. Özbudun, değiştirilemez maddelere ilişkin bir soru üzerine, şunları söyledi: Başkanlık rejimi  “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda bugün mevcut olan değiştirilemez maddeler, 2. ve 3. maddeler zaten bundan evvelki anayasalarımızda da mevcut olmayan, üstelik de değişik yorumlara fevkalade açık hükümlerdir. Bunların değiştirilemez hükümler olarak muhafazası kanaatimce çok sakıncalıdır.” Prof. Dr. Turgut Tarhanlı da, çalışma heyetinin, parlamenter rejimin yeni anayasaya da hakim olması gereken temel bir ilke olduğunu görüşünü dile getirerek, “Başkanlık rejiminin, Türkiye demokrasisini geliştirme yönünde bir ileri adım olmayacağı kanaatindeyiz. Bu konuda heyetimizde görüş birliği yer aldı ve raporda mevcut” dedi. Anayasa taslağını hazırlayan ekibin başındaydı TÜSİAD’ın 12 Eylül 2010 tarihli Anayasa Referandumu ardından başlattığı ve akademisyenler ile kanaat önderlerinin katıldığı “Yeni Anayasa Yuvarlak Masa Toplantıları Dizisi”nin sonuçlarını Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Dr. Turgut Tarhanlı açıkladı. 1937’de Ankara’da doğan Prof. Dr. Ergun Özbudun lisans ve doktorasını Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Şu anda Bilkent Üniversitesi Öğretim üyesi olan Budun, Ak Parti’nin sivil anayasa ismini verdiği anayasa taslağını hazırlayan akademisyenlerin başkanı oldu. TÜSİAD’ın yeni anayasa taslağını hazırlayan heyette yer alan Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ise 1956 İstanbul doğumlu. Tarhanlı, çalışmalarını özel olarak uluslararası insan hakları hukuku, barış ve güvenlik hukuku alanlarında sürdürüyor. ‘Değişiklik yapıldı ama baskıcı ruhu değişmedi’ TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu, ifade özgürlüğü, adil yargılama, kuvvetler ayrılığıyla ilgili birçok temel demokratik kavramın uygulanmasında bugün ciddi yetersizliklerle karşı karşıya olunduğunu söyledi. Siyasetin kendi yapısıyla ilgili reformların yapılamadığını söyleyen Erkut Yücaoğlu, şunları kaydetti:“Yani seçim sistemi, temsili adaleti sağlayacak şekilde değiştirilemedi. Yüksek baraj seçmenin iradesini parlamentoya yansımasını engelliyor. İller arasındaki sandalye dağılımı da temsili adaleti zedeliyor. Bir de çok büyük olarak tarif edilen seçim bölgelerinden dolayı seçmen ile seçilen arasındaki bağ... En güzel örnek İstanbul. Oyunuzu verdikten sonra siz, sizi kimin temsil ederek parlamentoya gittiğini bilmiyorsunuz. Böyle demokrasi olmaz. Böyle temel konularda adımlar atmamız lazım.”Diğer bir konunun da Siyasi Partiler Yasası olduğunu söyleyen Yücaoğlu, parti içi demokrasinin güçlenmesi ve dokunulmazlıkların kaldırılması konusunu anımsattı.Yücaoğlu, “Maalesef bu konularda parlamentomuzun itibarını çok ciddi şekilde artıracak olan bu uygulamalara siyasilerimiz bir türlü yanaşmadılar” dedi. İfade özgürlüğü, adil yargılama, kuvvetler ayrılığıyla ilgili birçok temel demokratik kavramın uygulanmasında da bugün ciddi yetersizliklerle karşı karşıya olunduğunu belirten Yücaoğlu, bunları Türkiye’nin bir an evvel ele alması gerektiğini vurguladı. Anayasa’da birçok değişiklik yapıldığını anımsatan Yücaoğlu, “Fakat Anayasa’nın baskıcı ruhu değiştirilemedi” dedi. Cem Boyner’den çarpıcı çıkış ‘İnsanlarının mutluluğu, ülkenin bölünmesinden daha önemli’  Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, Türkiye’deki insanların özgürlüğünün, onurunun, haklarının ülkenin bölünmesinden, devletin kendisinden daha önemli olduğunu, devletin insanları mutlu etmek için var olduğunu belirtti. Boyner, şunları söyledi: “Çok önemli bir test var, kendimize sormamız gereken. ’Evrensel doğrular, ilkeler tamam da hocam, bunlar bize uyar mı?’ Türkiye’den duyulacak ses budur. ’Dört yanımız düşmanlarla çevrili, Türkiye’nin gerçeklerine uymaz. Türkiye’nin gerçeklerine uyması için bunları biraz tıraşlayalım. Öyle özgürlükler filan, bunlar bizi bozar’. Alınacak reaksiyon budur. Bilmiyor değilsiniz, ama bunu sert bir şekilde söylemek istiyorum: Bu kadar özgürlük bizi böler. İki tane örnek vermek istiyorum. İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca kendi dillerinde eğitim veren okullar var, ama Kürtlere yok. Kim onlar? Kendi vatandaşın. Niye vermem ki? Bölerler, bölünür Türkiye. Ya bu kafayla gidecek Türkiye, ya hocalarımızın yaptığı bu çalışmayı kendimize uyduracağız, abuk sabuk alaturka bir hale getirileceğiz, o zaman tamamen boşu boşuna çalışmış olacaksınız. Ya da bu ilkelere sıkı sıkı sarılacağız.” ‘Altından kalkamazsınız’ Amerika’nın, İngiltere’ye karşı verdiği bağımsızlık savaşının altında, temsil olmadan vergilendirme diye çok önemli bir prensip olduğunu belirten Boyner, sözlerini şöyle tamamladı:“Bütün Türkiye’nin vatandaşlarından, Aleviler dahil topladığınız vergileri, Sünnilere hizmet vermek için Diyanet İşleri vasıtasıyla dağıtıyorsunuz. Bu, ülkenin varoluş nedenine aykırıdır. Vergi veriyorsan hakkından da istifade edersin. Benden topladığın vergileri bir başkasına harcayamazsın. Bu ilkesel duruşlarda sizler nerede duracağınızı çok dikkatli düşünmek zorundasınız. Gece yastığa başınızı koyduğunuzda, bu gece yarın, tarafınızı belli etmek zorundasınız. İnsanlarımızın özgürlüğü, onuru, hakları ülkenin bölünmesinden daha önemlidir, devletin kendisinden daha önemli. Devlet insanları mutlu etmek için var. Anayasa da aramızdaki bir sözleşme. Beğendiğin ülkenin sözleşmesine girersin, beğenmediğine gitmezsin. Bunun için yapıyorsun bu sözleşmeyi, devlet devam etsin diye yapmazsın. Devlet beni korusun, beni eğitsin, düşmanlarıma karşı korusun, geleceğimi garanti altına alsın diye yaşarsın bu ülkede... Tekrar ediyorum: “Türkiye’nin insanlarının mutluluğu, onuru, haysiyeti -bir kısmının değil tümünün birer birer- bu ülkenin bölünmesinden daha önemlidir’ diyebiliyorsanız, doğru yoldayız, bu işin sonunda güzel bir şey çıkar. Eğer, ’yok hayır bu bize fazla gelir diyorsanız’ Sayın Başkan tavsiyem, bu işi kısa yoldan kesin altından kalkamazsınız.” ‘Birey her şeyin üzerinde gelir’ Yeni Anayasa çalışmasını ve Cem Boyner’in açıklamalarını değerlendiren işadamlarının görüşleri şöyle:Mustafa Koç: Devletten çok birey önemli. Nitelikli bir anayasasının evrensel boyutlarda tekrar düzenlenmesi gerek. Yeni bir anayasanın hazırlanması elzem. Bugün bulunduğumuz durumdan çok daha iyi bir konuma gelmesi ve demokratikleşme önemli. Birey her şeyin üzerinde gelir.Feyyaz Berker: Bu fikirlerin masada kalacağına inanıyorum. Keşke tartışılsa. Türkiye’de bazı konularda katı düşünceler var. Anayasa’nın değişmez maddelerini ise halka sormak lazım. Çünkü öncelikle halkın benimsemesi önemli. Tuncay Özilhan: Üzerine düşünüleceğini ve birçok platformda da tartışılacağına inanıyorum. Türkiye’ye en uygun en modern anayasanın hazırlanması için geniş platformlarda tartışacağız. Bu yolla katkıda bulunacağız.  Halis Komili: İnsan hak ve hürriyetlerinin her zaman ön planda olması gerekir. Yapılan bu çalışma 1997 yılında başlattığımız anayasa çalışmasıyla aynı unsurları taşıyor. Dünyada her şey değişiyor. Mühim olan toplumların refahını artıracak bir çalışma olması. Her şeyi tabu olarak görmemek lazım.