TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, darbe girişiminde sonra ilan edilen OHAL'le kapsamında devam eden yönetimi eleştirerek "Bazı OHAL uygulamaları özellikle Anadolu'da ticari hayatı kötü etkiliyor. OHAL'in bir an önce kaldırılması, KHK ile yönetimin sonuna gelinmesini bekliyoruz. Toplumsal mutabakkalanat zemininin oluşturulması, birleştirici söylemlerin hayata geçirilmesini istiyoruz" dedi.
Toplantıya katılan Başbakan Binali Yıldırım'a seslenen Cansen Başaran Symes, "Batı'dan kaynaklanan ancak hemen toplumlarda ideal veya gerekli değerler olarak kabul edilen hukukun üstünlüğü, erkler arası güç dengesi, yargıın bireysel hak koruması, yargılamanın insan onuruna uygun şekilde yapılması AB'nin ortak paydalarıdır. Türkiye'nin bu konularda yıllar önce verdiği kararından dönmemesi gerekir. İdam cezası tartışmalarını bu bakımdan sakıncalı buluyoruz" diye konuştu.
Türkiye - Avrupa Birliği ilişkilerine de değinen Symes, "Muhataplarımızı duygusal tepkilere itecek bir dille eleştiri yöneltmek, ülkemizin çıkarları doğrultusunda değildir. AB ekonomi çerçevesinden çıkan bir Türkiye'nin kalkınma hedefleri sekteye uğrayabilir" dedi.
Symes, "Kurdaki hızlı yükseliş elbette yalnızca Türkiye'den kaynaklanmıyor, ancak en fazla değer kaybeden para biriminin TL olması üzerinde düşünmeliyiz. Ekonomimiz borçlarını ödeyebiliyor ama devamlılığı bize güç gözüküyor. Vatandaş ortak hafızasında ekonomik dalgalanmalar hep derin krizlerle örtüşüyor" görüşünü dile getirdi.
"Terörle mücadeleyi toplumsal bütünlüğümüzü, ülkemizi ilgilendiren Kürt meselesinden ayırmalıyız" görüşünü savunan TÜSİAD Başkanı Symes, "Yaşanan çatışmalar, toplumda huzursuzluklara neden olmaktadır. Teröre başvuranları tecrit edici bir söylem geliştirmesiyiz" dedi.
Orta Doğu'da devam eden çatışmalara da değinen Symes, çatışmaların uzun süre devam edeceğini belirterek "Orta Doğu uzun süre yaralarını saramayacak durumdadır, bunun panzehiri bellidir, o da laikliktir. 90 yıl önce kazandığımız bu önemli avantajımızı yitirmemiz, tersine üzerine titrememiz gerektiğini düşünüyorum" görüşünü savundu.
Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan Başaran Symes'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Elbette dolar karşısında son iki ay karşısında yüzde 10 değer kaybeden paramızdan bahsetmek zorundayım. Ülkemizin çağdaş dünyada ön sıralarda yer alması için çalışan bir firma olmamızın bize bu sorumluluğu yüklediğini düşünüyoruz. Vergilerin önemli bir bölümünü ödüyoruz, kayıtlı sigortalı çalışanların yarısını istihdam ediyoruz. Çıkarlarımız ülkemizin gelişmesiyle birebir örtüştüğünden yapıcı eleştirilerimizde devlete yardımcı olmak istiyoruz. İş dünyası ile tesis edilen istişare ve diyalog ortamını faydalı buluyoruz. Sayın Başbakanım, ekonomi konusundaki yatıştırıcı beyanlarınızı dikkatle izliyoruz ancak zamanıon giderek daha kısıtlı hale geldiğini görmemiz gerekiyor. Ekonomimiz potansiyelin çok altında ilerliyor, yatırım ilerlemiyor, veriler ekonomide daralmayı işaret ediyordu. Sanayi üretimi gerilerken, ABD'den esen rüzgar Kurdaki hızlı yükseliş elbette yalnızca Türkiye'den kaynaklanmıyor, ancak en fazla değer kaybeden para biriminin TL olması üzerinde düşünmeliyiz. Ekonomimiz borçlarını ödeyebiliyor ama devamlılığı bize güç gözüküyor. Vatandaş ortak hafızasında ekonomik dalgalanmalar hep derin krizlerle örtüşüyor.
Ekonomik aktörler arasında ciddi bir güven bunalımı var. Terörle mücadele ve darbecilere son verme konusunda güvenlik kaygılarımız arttı. Bazı OHAL uygulamaları özellikle Anadolu'da ticari hayatı kötü etkiliyor. OHAL'in bir an önce kaldırılması, KHK ile yönetimin sonuna gelinmesini bekliyoruz. Toplumsal mutabakat zemininin oluşturulması, birleştirici söylemlerin hayata geçirilmesini istiyoruz.
Ülkemizde yargıya güvensizliğin son seviyede yüksek seyretmesinde ve bu bağlamda üzerine giderilmesi gereken bir soruna işaret ediyor. Özgürlük ve mülkiyet güvenceleri korunmadan, adil bir düzen kurulmadan piyasa ekonomisini hakkıyla işletmek mümkün değildir. Acilen toplumun tü kesimlerini içine katacak bir yapıyı oluşturmamız lazım. Her ne kadar dünyada esen bu dalga, siyasete anti küreselleşme döneminin başladığına işaret ediyorsa da küreselleşme durmayacak. Bugünkü krizden çıkarılabilecek dersler çıkarılırsa, raya oturtmak güç olsa da imkansız değildir.
ABD seçimleri tüm dünyada hem derin bir şok yarattı hem de bu konular üzerinde ciddi bir şekilde düşünülmesi gerektiğini gösterdi. Bizim açımızdan bu seçimin sonuçlarını doğrudan hissettiğimiz ilk alan dolar Ticaret anlaşmalarının patlaması halinde başlayacak korumacılık savaşlarından çekinmemiz gerek. Batı ittifakının bir tarafı ABD ise diğer tarafı da ciddi bir kimlik krizi yaşadığımız AB'dir. Karar vermede zorluklarının olması, içindeki dayanışmanın kırılması, AB'nin dünya ekonomisinden silinip atılacak bir unsur olduğu anlamına gelmez. AB ile müzakere sürecinin uzun sürmesinden dolayı Türkiye'nin yıpranması doğaldır. Muhataplarımızı duygusal tepkilere itecek bir dille eleştiri yöneltmek, ülkemizin çıkarları doğrultusunda değildir. AB ekonomi çerçevesinden çıkan bir Türkiye'nin kalkınma hedefleri sekteye uğrayabilir. Batı'dan kaynaklanan ancak hemen toplumlarda ideal veya gerekli değerler olarak kabul edilen hukukun üstünlüğü, erkler arası güç dengesi, yargıın bireysel hak koruması, yargılamanın insan onuruna uygun şekilde yapılması AB'nin ortak paydalarıdır. Türkiye'nin bu konularda yıllar önce verdiği kararından dönmemesi gerekir.
Orta Doğu uzun süre yaralarını saramayacak durumdadır, bunun panzehiri bellidir, o da laikliktir. 90 yıl önce kazandığımız bu önemli avantajımızı yitirmemiz, tersine üzerine titrememiz gerektiğini düşünüyorum
İdam cezası tartışmalarını bu bakımdan sakıncalı buluyoruz. AP tavsiye kararı toplumumuzda sert bir tepkiyle karşılandı, bizce de amacının tersi sonuçlar verecek bir tutumdu. Bu söylediklerimiz ışığında iki hafta sonra toplanacak AP'de ilişkilerdeki krizi aşması yönünde çağrıda bulunuyoruz. Sayın Başbakanım, değerli üyeler, Türkiye 2011 yılındaki Arap başkaldırısına ciddi destek verdi.
Terörle mücadeleyi toplumsal bütünlüğümüzü, ülkemizi ilgilendiren Kürt meselesinden ayırmalıyız. Yaşanan çatışmalar, toplumda huzursuzluklara neden olmaktadır. Teröre başvuranları tecrit edici bir söylem geliştirmesiyiz. Bu kapsayıcı siyaset anlayışını canlandırmak gerekir. Mensuplarından biat talep eden FETÖ'nün devlete sızmanın bedelini çok ağır bir şekilde ödüyorduk. Ancak, FETÖ ile mücadelenin çok ötesine geçen tutuklamaların da ülkemiz için kötü bir örnek teşkil ettiğini düşünüyoruz.
Güvenlik önlemlerinin de toplumsal güveni zedeleyici boyuta ulaşmamasını arzu ediyoruz.