T24- Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ekonomide iyileşme yoluna girildiğini, hükümetin de Türkiye'nin uluslararası piyasalardaki pozisyonunu sağlamlaştıracak yapısal reformları hayata geçirmesinin tam zamanı olduğunu bildirdi. Boyner, Türk-Fransız Ticaret Derneği (French Chamber of Commerce in Turkey) tarafından düzenlenen toplantıda, Türkiye’nin küresel mali krizden doğrudan etkilendiğini ancak 2001 krizi sonrasında yürürlüğe giren önemli reformlar sayesinde krize karşı ciddi bir direnç gösterdiğini, krizi iyi bir şekilde göğüsleyen Türkiye’nin gelişmekte olan diğer ekonomilere kıyasla 2010 yılında etkileyici bir büyüme performansı yakalamasının beklendiğini anlattı. 2001 bankacılık krizinin anıları halen zihinlerde olduğundan, kriz patlak verdiğinde şirketler ve hanehalkının, yatırımları ve tüketimi kısma yolunu seçtiğini, ancak yine de 2001 bankacılık krizinin sonrasında kabul edilen güçlü makro-ekonomik politika çerçevesinin Türkiye ekonomisine direnç kazandırdığı ve küresel krizden önce Türkiye ekonomisinin 2002 ve 2007 yılları arasında neredeyse yüzde 7’lik bir yıllık büyüme ortalamasını yakaladığını belirten Boyner, Türkiye’nin makro-ekonomik temelleri ve mali sisteminin geçtiğimiz on yılın başına oranla daha güçlü olduğunu vurguladı. Yine de 2008-2009 döneminde yaşanan derin mali krizin ülke üzerindeki etkileri ekonominin 2009’un ilk yarısında ciddi bir küçülme yaşanmasına neden olduğuna işaret eden Boyner, krizin kara bulutları Türkiye ekonomisi üzerinde belirmeye başlar başlamaz reel ekonominin belli başlı gelişmiş ekonomilerle sahip olduğu dış ticaret bağlantıları yüzünden ciddi bir darbe yediğini, bu esnada Türkiye’nin sanayi üretimi ve ihracat potansiyelinin de özellikle tekstil ve otomotiv sektörleri başta olmak üzere de dış talepteki gerilemeye bağlı olarak ciddi düşüş gösterdiğini söyledi. Artık bütün emarelerin ekonominin hızla toparlandığını ve bu yılın yanı sıra 2011’de de yeniden büyüme trendi yakalayacağını gösterdiğini dile getiren TÜSİAD Başkanı, uluslararası kurumların Türkiye ekonomisine dair büyüme tahminlerinin de yine aynı doğrultuda birkaç kez yukarı çekildiğini ve OECD ülkeleri arasında en yüksek oran olan yüzde 7,2’ye ulaştığını dile getirdi. Ümit Boyner, 2010’un ilk yarısında Türkiye’nin GSYH büyüme oranının yaklaşık yüzde 11 ile dünyanın en yüksek büyüme oranlarından biri olduğunu belirterek, küresel büyüme hızındaki olası düşüşler ve yerli talebin stabilize olma olasılığı hesaba katılacak olursak, yılın ikinci yarısında büyüme hızının azalabileceğinin tahmin edilebileceğini belirtti. İşsizlik"Bizler Türkiye’nin işsizlik sorununa da büyük önem atfediyoruz. İşsizlik oranı 2009 yılında tarihi seviyelere çıkmış olsa da istihdam koşulları artık iyileşmektedir. Ancak önümüzdeki aylarda zayıflayan dış talep koşulları yerli talepteki iyileşmeyi de kesintiye uğratabilir" diyen Boyner, Türk iş dünyası olarak mali kural oluşturmaya yönelik hazırlanan yeni yasa tasarısına büyük önem verdiklerini, yasanın zaman içerisinde Türkiye’nin mali performansına ciddi katkılar yapacağına, hem yurtiçinde hem de yurtdışında temel bir kredibilite çıpası olarak faaliyet göstereceğine inandıklarını kaydetti. Geriye dönüp bakıldığında yaşanan küresel mali kriz esnasında Türk Bankacılık Sektörünün hem yerel hem de küresel ölçekte son derece iyi bir performans gösterdiğinin herhangi bir şüpheye yer bırakmaksızın söylenebileceğini bildiren Boyner, KOBİ’lerin finansa kısıtlı erişimlerine işaret etti. Boyner, şunları söyledi: "Artık iyileşme yoluna girildiğine göre ve üstelik reel faiz oranlarının en düşük seviyeleri gördüğü şu günlerde hükümetin de Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki duruşunu sağlamlaştıracak yapısal reformları hayata geçirmesinin tam zamanıdır. Yeni istihdam oluşturma konusundaki kapasite sıkıntısının nedeni şüphesiz esnek olmayan iş piyasası düzenlemeleridir. Bu düzenlemeler aynı zamanda kayıt dışılığın da önünü açmakta ve üretkenliğin artmasını engellemektedir. Bilindiği üzere kayıt dışı faaliyet gösteren şirketlerin finansa erişimi daha azdır ve insan sermayesine daha az yatırım yaparlar. Bu nedenle bu şirketlerin üretkenlikleri kayıtdışı faaliyet gösteren şirketlere göre çok daha düşüktür. Son olarak yine çok önemli bir noktaya, Türkiye’nin AB üyelik sürecine değinmek istiyorum. Bizler bu sürecin halihazırda her iki taraftan da kaynaklanan bir enerji eksikliği ile karşı karşıya olduğunu düşünüyor, hem atılan adımların hem de kullanılan dilin canlandırılması gerektiğine inanıyoruz. Referandum sonuçlarına bakarak Türk halkının büyük çoğunluğunda sivil, 21’nci yüzyılın ihtiyaçlarını yansıtan ve tartışma yaratan siyasi konuları çözüme kavuşturan yeni bir Anayasa hazırlanması yönünde artan bir isteklilik oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu irade yepyeni bir reform sürecinin kapısını aralayabilir. Dünyanın büyüme alanlarındaki kayma Türk şirketlerinin AB şirketleriyle ortak ve katalizör olarak görev alabileceği piyasalarda yepyeni ticaret ve yatırım fırsatlarını beraberinde getirmiştir. Eksen kayması yönündeki bütün tartışmalara rağmen TÜSİAD olarak bizler Türkiye’ye en uygun değer ve yönetişim sisteminin Avrupa modeli olduğuna kuvvetle inanıyor ve AB üyeliği için yılmadan çalışmaya devam edeceğimizi yineliyoruz." Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Bernard Emie de iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin daha da geliştirilebileceğini vurgulayarak, Türkiye’nin Fransız ürünlerinin ikinci büyük tüketicisi, Fransa’nın da Türkiye’de ikinci en büyük yatırımcı olduğunu söyledi. Toplantıya katılan MEDEF-Türk Fransız İş Konseyi Başkanı Jean Lemierre ile Türk Fransız Ticaret Derneği Başkanı Olivier Guillavie ise yaptıkları konuşmalarda, Türkiye ile Fransa arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesinin önemine işaret etti.