T24 - Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın bir yıl erken bıraktığı Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanlığı'na tek aday olan Ümit Boyner seçildi. Boyner, “Türkiye'nin sadece istihdam açığı, cari açığı bulunmadığını, demokrasinin de açık verdiğini, darbe anayasası ile yönetilmek istemediklerini” söyledi. TÜSİAD'ın “bir çıkar grubu değil baskı grubu olduğunu” vurgulayan ve işsizlik ile büyümeden iş dünyasının sorumlu olduğununun altını çizen Boyner, konuşmasında bir Kızılderili hikâyesi de anlattı. Boyner, “Kızılderili ve bir beyaz adam ata biner ve dört nala gitmeye başlarlar. Sonra Kızılderili aniden durur. Beyaz adam sorar 'neden durduk.' Kızılderili 'Çok hızlı gittik ruhlarımız geride kaldı' diye cevap verir” dedi. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç da, “ekonomi, siyaset ve sosyal alanda konu özelinde taraf olduklarını, etkili olma ölçütlerinin hükümete yakınlık veya muhalefet olmadığını” vurguladı. Koç; “Düşünce, inanç, ve girişim özgürlükleri konusunda işimiz artık bitti diyebilirmiyiz? Laik hukuk devleti konusunda içimiz rahat mı? Yüksek standartlı katılımcı bir demokrasiye sahip miyiz?” sorularını yönelterek, Türkiye'nin bu alandaki eksikliklerine vurgu yaptı.
TÜSİAD'ın 40. Genel Kurulu'nda, eşi Cem Boyner'in 1989-1990 döneminde üstlendiği TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine Ümit Boyner seçildi.
Genel Kurul Toplantısında ilk önce Başkanlık Divanı oluşturuldu. Sedat Aloğlu başkanlığındaki divan heyetinde Mehmet Ali Berkman Başkan Yardımcısı, Esin Güral Argat ve Feryal Menemenli kâtip üye olarak yer aldı.
Toplantıda, geçirdiği deniz kazası nedeniyle Genel Kurula gelemeyen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç'un konuşması banttan yayınlandı.
Koç: Saman zaman konuşmamız engellenmek istendi
Mustafa Koç, özetle şu görüşleri dile getirdi:
"Zaman zaman hükümetlerler ters düştük. Şimşekleri üzerimize çektik. Her zaman spotların altında olduk, takdir ve eleştiri başa baş bir biçimde çabalarımıza eşlik etti... Hemen her hükümet, övgü ve takdirlerimizi memnuniyetle karşılarken, gerektiği zaman yönelttiğimiz eleştirilerimizden ise fazlasıyla rahatsız olmuş, hatta zaman zaman konuşmamızı engellemek için demokrasilerde olmamaması gereken tarzda polemikler yaratmış, baskılar uygulamıştır. Ön cephede genellikle derdeğin başkanı gözüktüğü için kimi başkanlarımız kişisel olarak da hedef tahtasına oturtulmuştur. TÜSİAD ülkemizde kurumsal yapısını yerleştirmiş nadir sivil örgütlerden birisidir. Hiçbir başkan kişisel görüşlerini TÜSİAD'a mal etmez, etmemiştir. Başkanlarımız kurumsal sözcülerdir, yönetim kurulunun iradesini temsil ederler ve ağızlarından çıkan her sözün arkasında dernek organlarının çalışması vardır.”
'Biz konu özelinde tarafız'
“Biz ekonomide, siyasette, sosyal alanda tartışılan konularda görüşlerimizi söyleriz, bunu yaparak da o konu özelinde taraf oluruz. Ama biz tarafımızı kimin, neyi savunduğuna göre seçmeyiz. Ülke yararını hangi tezde gördüğümüze bakar, bunları ortaya koyarız. Bir görüş ortaya atmışsak bunun arkasında mutlaka bir çalışma, araştırma, analiz olmasına özen gösteririz. Bunu yapamamışsak susup otururuz.”
'Güç değil, diyalog ve konsensus peşindeyiz'
“Samimi olarak TÜSİAD'ın güç ve etki kaybettiğini düşünen ve bundan endişe duyan dostlarımıza da şunları söylemek isterim: Güç bizim tercih ettiğimiz bir kavram değil. Biz demokrasilerde güç kullanmaya değil, konsensusa, uzlaşmaya inanan bir topluluğuz. Etkili olmak ise, elbette görüş sahibi olan herkesin arzu ettiği bir şeydir. Bu etki bazen bağırarak, bazen fısıldayarak, bazen duruşunu bozmadan sabırla tekrar ederek sağlanabilir.”
'Etkili olma ölçütümüz hükümete yakınlık veya muhalefet değil'
“Bizim etkili olma ölçütümüz hükümetlere yakın olmak değil. Diyalog kanallarının açık olması, ülke çıkarlarını savunduğumuzun anlaşılması yeterli... Bizim etkili olma ölçütümüz iyi muhalefet yapmak da değil. Bu bizim işimiz değil. Biz, konumların değil, konuların savunucusuyuz. Herkes kendi işini doğru yaparsa bunlara ihtiyaç kalmaz.”
'Özgürlük ve laiklik konusunda içimiz rahat mı?'
“Hatırlayacaksınız, AB müzakereleri başladığında, TÜSİAD'ın misyonununu tamamladığı yolunda görüşlerde ortaya atılmıştı. AB üyeliği ile ilgili durum ortada. Peki misyon olarak benimsediğimiz diğer gelişme alanları, tüzükteki amaç maddesinin ana bileşenleri ne durumda?
İnsan Hakları Evrensel ilkelerinin egemenliğini sağlamış durumdamıyız? Düşünce, inanç ve girişim özgürlükleri konusunda işimiz artık bitti diyebilirmiyiz? Laik hukuk devleti konusunda içimiz rahat mı? Yüksek standartlı katılımcı bir demokrasiye sahip miyiz? Liberal ekonominin, rekabetçi piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını, geri dönülmez bir biçimde yerleştirebildiğimizi söyleyebilir miyiz? Sürdürülebilir bir çevre dengesi bilincini oluşturabildik mi?
Bu sorulara gönül rahatlığıyla 'evet' diyemiyorsanız, TÜSİAD'ın ne misyonunun tartışılmasına gerek vardır, ne de daha yıllarca yönetim kurullarımız program ve etkinlik sıkıntısı çekecektir.”
Yalçındağ: Toplumsal ve siyasal huzura kavuşmuş değiliz
TÜSİAD Başkanlığı görevini Boyner'e devreden Arzuhan Doğan Yalçındağ da, görev yaptığı 3 yılın, Türkiye'de köklü siyasi değişikliklerin yaşandığı, dünya ekonomisinin derin bir kriz yaşadığı döneme denk geldiğini, sıkıntıların ya da yaşanan çalkantıların sona erdiğini söylemenin mümkün olmadığını ifade etti.
Ancak bu çalkantılardan sonra ortaya çıkacak tablonun herkes açısından sağlıklı ve ümit verici olacağından şüphe etmediğini dile getiren Yalçındağ, dünyanın ekonomik ve siyasal olarak, benzeri ancak büyük yapısal dönüşüm dönemlerinde görülen bir değişimden geçtiğini, 1930'lardan bu yana yaşanan en derin ekonomik krizin ortaya çıkardığı tabloda küresel ekonomik gücün sanayileşmiş batı dünyasından BRIC ülkelerine doğru kaydığını anlattı.
Ekonomide tanık olunan bu güç kaymasının bir sonucu olarak kalkınmakta olan ülkelerin dünya siyasetinde daha fazla söz sahibi olmak istediğini belirten Yalçındağ, şunları söyledi:
"Dünyada yeni bir güç dağılımı ve dengesi şekillenirken BM'nin örgüt yapısının da daha katılımcı ve demokratik bir yönde bugünün gerçeklerine uyacak şekilde yeniden düzenlenmesi gündemde... Türkiye bu tablo içinde öne çıkan bir ülkedir. G20 üyesi ve bölgesel bir güç olarak profili yükselen bir devlettir. Merkezinde bulunduğu hepsi de sorunlu, çevre bölgelerin ekonomik dinamosu konumundadır. Batı'ya açık, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmasından dolayı Türkiye'nin yumuşak gücüyle etrafını etkileyebilen bir ülke haline geldiğini görüyoruz.”
Yalçındağ, “gelecek dönemin uluslararası dinamikleri, enerjinin jeopolitiği ve ekonomisinin Türkiye'yi uluslararası sistemde daha öne çıkaran bir rol oynamaya neredeyse ittiğini, ancak bu potansiyelin hayata geçirilmesi için gereken toplumsal ve siyasal huzur, mutabakat zemini ve dayanışma ruhuna henüz ulaşılmadığını kaydetti.
'Başörtülü öğrenciler için yöntem yanlışlığı yapıldı'
Arzuhan Doğan Yalçındağ, şu görüşleri dile getirdi:
"Dünya, ekonomik ve siyasal olarak benzeri ancak büyük yapısal dönüşümlerde görülen bir değişimden geçiyor. Türkiye etrafını etkileyen bir ülke haline geldi. Türkiye yeniden büyüyebilmek için ne yapmalıdır? Birinci öncelik verimlilik tabanlı mikro yapısal uyumdur. Bu da dış kaynak enjeksiyonu ve AB uyumudur. Türkiye böylece potansiyel büyüme oranlarına yaklaşabilecektir. Önümüzdeki dönemde doğrudan mevcut işsizlere yönelik aktif işgücü politikası yürütülmeli. Orta vadeli programı gerekli bulmakla birlikte tek başına yeterli değil.
Geçtiğimiz üç yıl Türkiye'de sert siyasi tartışmalara tanık olduk. Hükümet anayasa değişikliği yapmak istediğinde böyle bir açılıma destek vermek istedik. Başörtülü öğrencilerin üniversitelere girememesinin yaşattığı etik problemin yumuşak bir geçişle çözülmesini istiyorduk. Yöntem yanlışlığı genel bir anayasa yenilenmesinin önünü tıkadı. AB üyelik süreci son üç yılda neredeyse donma noktasına geldi. Siyasi partiler ve seçim yasası değişmeli. Yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı tam anlamıyla sağlanmalı. Bunlar gerçekleşmeden adil bir temsile kavuşmamız söz konusu olamaz. AB süreci tekrar canlandırılmalı.”
'Kadınların durumu içler acısı'Eğitim ve kadınların işgücüne ve siyasete katılımının önemini de vurgulayan Yalçındağ şöyle devam etti:
"Yıllardır gündememizde olan iki konu vardı: Eğitim ve kadın. Eğitim sistemimiz yendiden kurgulanmalı, yeni bir işlev kazandırılmalıdır. Kadın konusu; ülkemizde kadınların eğitimi, iş gücü ve siyasete katılım açısından içler acısıdır.Kadının enerjisini değerlendirmeyen hiçbir toplum başarı gösteremeyecektir. Türkiye'deki değişimin ne denli sert geçeceği konusunda başlangıçta zorlu süreç yaşamam geleceğe olan ümidimi kırmadı. Yeni yönetim kuruluna başarılar diliyorum."
Yalçındağ, oğullarına da seslenerek "Annelerini 3 yıldır TÜSİAD'la paylaşmak zorunda kalan Doğan ve Alihan'a teşekkür ederim" dedi.
Boyner'in Kızılderili hatırlatması
Yeni TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner seçilmesinin ardından yaptığı konuşmada şunları söyledi.
Bugünden itibaren geleceğe bakmak TÜSİAD'ın gelecek yıllar ile ilgili planlamalarını yapmak zorundayız. TÜSİAD üyesi olmak bir kalkınma sürecine üye olmaktır. Türkiye'yi dünya ekonomisi bir güç olarak entegre etmektir. TÜSİAD gücü ve dinamizmi ile sadece kendi ile yarışıyor. - Şubat ayında sunacağımız program ile saydam ve somut, hesap verebilen bir yapıyla hizmet vereceğiz. Bir önceki dönemlerde başlayan programlaraı geliştirmeyi hedefliyoruz. Ekonomik ve sosyal olaylarda Türkiye'yi içeride ve dışarda temsil etmeye devam edeceğiz. - Hem ekonomide hem siyasette son yıllarda TÜSİAD'ın savunduğu tüm konular hayata geçti. Rekabetçi gücümüzü artırmayı odaklanmış vfe işsizliği azaltmaya odaklanmış bir politika izleyeceğiz. - 2014 AB hedefinin neredeyse dalga geçilir bir halde değerlendirilmesini tasvip etmiyoruz. AB hedefinin Türkiye gündeminde gündemin gerisine düşmesini istemiyoruz. AB'nin gündemde ön sıralara taşımak için çalışyoruz. - Hani biz bir köprüydük? Avrupalı liderlerin popülist yaklaşımları sayesinde AB hedefinden uzaklaşmamalıyız.
- Kızılderili ve bir beyaz adam ata biner ve dört nala gitmeye başlarlar. Sonra aniden kızılderili durur ve beyaz adam sorar neden durduk. Kızılderili cevap verir, "Çok hızlı gittik ruhlarımız geride kaldı.".
'Demokrasimiz de açık veriyor'- Korkularından, şüphelerinden sıyrılmış bir Türkiye istiyoruz, özlüyoruz. İnatla çözmediğimzi sorunlar var. Sorunlarımız çözmeden koşmaya çalışıyoruz.
Sadece cari açık, istihdam açığı vermiyoruz. Demokrasimiz de açık veriyor. Biz bu coğrafyanın zenginliğini hak edeceğiz. 'Darbe anayasası ile yönetilmek istemiyoruz'
Hâlâ darbe anayasaısı ie yönetilmek istemiyoruz. Yüzde 10'luk barajın kalkmasını istiyoruz. Demokrasimizin güçlemmesini ve bunula birlikte refah seviyemizin yükseltilmesini istiyoruz.- Türkiye'nin tüm etkin sivil toplum örgütleri ilie iletişim kurabileceğimizi düşünüyoruz. Bu hedeflere yönelik çalışırken herkesin desteğine ihtiyacımız var.
'Öbür tarafta da kuracağız teşkilatı'
Genel Kurul'da söz alan İbrahim Bodur, “TÜSİAD'ın 9 kurucusundan 4 kişi hayatta kaldık” dedi.
TÜSİAD'ın ilk başkanı Feyyaz Berker de, “Evet azalıyoruz. Öbür tarafa gittiğimizde orda da kuracağız teşkilatı” esprisini yaptı.
Başkan yardımcıları Koç ve Sabancı grubundanTÜSİAD'ın yeni seçilen yönetim kurulu üyeleri yaptıkları ilk toplantı ile görev paylaşımında bulundu. Başkan yrdımcılıklarına Sabancı grubundan Haluk Dinçer ile Koç grubundan Kayfun Beyazıt getirildi. Yeni yönetim kurulu şu isimlerden oluştu:Nazlı Ümit Boyner (Yönetim Kurulu Başkanı)Haluk Dinçer (Parlamento İşleri Komisyonu Başkanı)Tayfun Bayazıt (Ekonomik ve Mali İşler Komisyonu Başkanı)Cansen Başaran Symes (Sayman üye, Şirket işleri komisyonu Başkanı)Lucien Artas ( üye, Yurtdışı İletişim Komisyonu Başkanı)Mehmet Ali Aydınlar (Sosyal İşler Komisyonu Başkanı)Erman Ilıcak (Bilgi Toplumu ve Yeni Teknolojiler Komisyonu Başkanı)Ali Kibar (Sanayi Hizmetler ve Tarım Komisyonu Başkanı)Volkan Vural (Dışişleri ve AB Uyum Komisyonu Başkanı)Muharrem Yılmaz (Meslek Örgütleri ile İlişkiler ve Bölgesel Gelişme Komisyonu Başkanı)Zafer Ali Yavan (Genel Sekreter)YEDEK ÜYELERMurat özyeğin, Osman Boyner, Alican Ulusoy, Mustafa Fethi Gürbüz, Metin Akman, Zeynep Gülin Silahtaroğlubaykal, Davut Doğan, Tarkan Kadooğlu, Oya Narin, Elif Bilgi Zaparoli