Kriz derinleştikçe çalışma yaşamında insan haklarına aykırı uygulamalarda artış yaşandı. Patronlar artık işçilerinin ‘tuvalette geçirdiği zamandan’ da kazanmaya başladı. İşçilerin olabileceğin en üst seviyede üretim yapmalarını hedefleyen patronların ihtiyacını ‘Perkotek Personel Devam Kontrol Teknolojileri ve Güvenlik Sistemleri’ firması karşılıyor! İşyerine kurulan takip sistemleriyle ‘verimi’ artıran işverene Perkotek, “Üçün beşin hesabını yapmıyoruz demeyin. Biz yapıyoruz” diyerek yeni bir açılım sundu: “İşçinin tuvalette kaybettiği vakti kazanmak.” Tekstil sektöründe yaygınlaşan ‘tuvalet takip sistemi’yle işçilerin tuvalete gitme sayısı ve süresi kısıtlandı. Hekimler ve sendikalar ise uygulamayı insan haklarına aykırı buluyor. Perkotek Firması ortaklarından Cenk Yerlikaya’nın anlatımıyla “Personelin mesai saatleri içerisinde tuvalete gitmek bahanesi ile sigara içmesi, arkadaşları ile muhabbet etmesi ve işten kaytarmasını engelleyerek çalışma saatlerinin verimli geçirilmesini sağlamak” amacıyla oluşturulan sistem, patronların talebiyle iki yıl önce ortaya çıkmış. Patronlar, tuvaletteki bu zaman kaybının maddi zarara neden olduğunu ve işlerin yetişmediğini söyleyerek ‘ya acaba üçün beşin hesabı yapılır mı?’ diye firma yetkililerine sormuş. Pektotek bir hesap yapmış: Her personel tuvalette günde 20 dakika ekstra vakit harcasa 100 personelden, eder 2 bin dakika. 22 işgünü var desek, eder 44 bin dakika. İşçilerin bir saatlik ücreti ortalama 3 TL desek, eder 2 bin 199 TL. Patronlara “İşçilerin hakları olmadan sizden aldıkları zamanın para olarak size geri dönüşümü...” diye seslenen Perkotek, ‘tuvalet takip sistemi’ni pazarladı. Kim, kaç kere gitti? Şu anda ağırlıklı olarak tekstil sektöründe kullanılan, yavaş yavaş makine sanayiinde yaygınlaşmaya başlayan sistemin çalışması için tuvalet kapılarına bir cihaz takılıyor. İşçi, bu cihaza kartını ya da parmak izini okutarak tuvalete giriyor ve çıkıyor. Böylece sistemde kimin günde kaç kere tuvalete gidip, kaç dakika kaldığının kaydı tutuluyor. Her işletme tuvalet için kendi kurallarını koyuyor ama genelde günde üç kere 10’ar dakika tuvalet hakkı veriliyor. Bu sınırı aşan işçilerin maaşından kesinti yapılıyor. Sistem öyle herkese uygulanmıyor, beyaz yakalılar tuvalete dilediği kadar girebiliyor. Yerlikaya bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Beyaz yakalılar belirli bir duruma vakıf oldukları için, olayın ciddiyetinin farkında oldukları için olayın dışında tutuyorlar.” Ünlü firmalar da kullanıyor Yerlikaya, 1200 ile 3 bin TL’ye mal olan sistemin kendisini bir, iki ayda amorti ettiğini söylüyor. Türkiye’de şu anda 132 fabrikada kullanılan sistem, Kıbrıs, Arap ülkeleri, Mısır, Türki cumhuriyetler, Hollanda, Almanya ve İngiltere gibi ülkelere de şimdiye kadar 40 adet satılmış. Yerlikaya sistemi kullanan firmaların isimlerinin duyulmasını istemediklerini şu sözlerle ifade ediyor: “Çok tanınmış tekstil şirketleri de var. Aklınıza gelebilecek en fazla ismi duyulmuş markaları düşünün. Biraz rahatsızlık duyuyorlar bu konuda. Eskiden sigara odalarında da kullanılıyordu. Şimdi sigara içeride yasaklanınca o sistem bitti. Komple personelin içeri giriş çıkış saatlerinden tutun da, bölümler arasında geçirmiş oldukları zamana kadar her şeyi kurduğumuz firmalar var. İsimlerinin duyulmasından rahatsız olan firmalar var.” “Bu sistemimiz için tepkiler de aldık” diyen Yerlikaya şöyle devam ediyor: “İşçiler sabah 8’de işe başlıyor. 10.00 -10.30 arası çay paydosu, 12.00 - 13.00 arası yemek, 16.00 - 16.30 arasında da yine çay paydosu var. Bu molalar süresince sistem otomatik olarak devreden çıkıyor. Kişiler limitsizce ihtiyaçlarını gideriyorlar. Sıkıntı mesai saati içinde sürekli gitme olayı. Hak ve özgürlüklerini kısıtlayan bir unsur değil.” ‘Çin’le rekabette zorlanıyoruz’ Sistemi kullanan firmalardan biri olan Sema Tekstil İdari İşler Müdürü Sedat Aydın sistemi bir buçuk yıl önce kullanmaya başladıklarını söylüyor ve şunları anlatıyor: “Çin’le rekabette zorlanıyoruz. Bu yüzden kâr edemiyoruz. Bu sistemi kurmadan bir hafta önce aldığımız işi vaat ettiğimiz zamanda yetiştiremediğimiz için 72 bin TL ceza yedik. Personellerimizin sorumsuz davranışları yüzünden firmamız ciddi zarara girdi. Şu an personelimiz mesai saatleri içerisinde iki kere tuvalate girme hakkına sahip. Zaten sabah çayı, öğle yemeği ve akşam çay molalarında sınırsız kullanabiliyorlar. Günde beş kere tuvalete girilmesinin de yeterli olacağını düşünüyoruz. Pek rahat ettik. 220 personelimizden aylık toplam 3 bin TL civarında fazla tuvalet kullanmalarından dolayı kesinti yapılıyor. Bu paraları yine işçiler için kullandık.” Madalyonun bir de öteki yüzü var. Yani işçiler. Tekstil işçisi Ayşe, eski iş yerinde bant sistemiyle çalıştıklarını, bu bantların her birinde yaklaşık 15 işçi olduğunu belirtiyor: “Her bantta bulunan bir liderde tuvalet kartı vardı. İşçiler ancak liderden kartı alarak tuvalete gidebiliyordu. Aynı anda iki işçi tuvalete gidemiyordu. İşe başlamadan ve paydostan yarım saat önce tuvalete gitmek yasaktı. Ben böbrek hastasıyım. Doktor günde 15 bardak su içmemi tavsiye etti. Tuvalete daha sık gitmemek için o suyu içmiyordum. Hakaret ediyorlardı.” Başka bir tekstil işçisi Gül ise “Sistemden önce de iş yetişsin diye kimse tuvalete bile gitmiyordu” diyor ve yaşadıklarını şöyle özetliyor: “Hastayken çok sık tuvalete giden birisiydim. Bağırıp çağırıyorlardı. Kendimi sıkıyordum paydosa kadar. Böyle çok arkadaşımız vardı. Sürekli hakaret vardı. Bir keresinde yine hastaydım çok gittim diye maaşımdan 10 TL kesmişlerdi. Tuvallette biri kalınca lider kapıda bekliyordu. ‘Çık’ diyordu.” ‘Kabul edilemez, insan hakkı ihlali’ Hekimler bu uygulamaya karşı çıkıyor. Ankara Tabip Odası Başkanı Prof Dr Gülriz Ersöz “Sadece patalojik durumlarda değil, fizyolojik farklılıklar nedeniyle de insan farklı zamanlarda tuvalet ihtiyacı hissedebilir. Uygulama kabul edilebilir değil” derken Türk Tabibleri Birliği İşyeri Hekimliği Komisyon Başkanı Mustafa Tamyürek şöyle diyor: “İnsani değil. Eğer ortada bir sorun varsa, bu insani ihtiyaçların engellenmesiyle, tuvalet kapısına kilit vurarak engellenemez. İşçiler bu kadar çok tuvalete gidiyorlarsa, ‘çok mu uzun oturuyorlar, birbirleriyle özel bir şey mi paylaşmak istiyorlar, neden burası amacının dışında kullanılıyor’ diye sormak gerekir. Böbrek, akut bağırsak, kadın hastalığı gibi nedenlerle işçiler beş, altı kereden fazla tuvalet ihtiyacı duyabilir. Mantıklı bir yöntem değil, hukuk açısından da geçerli değil.” Tekstil-Sen Genel Sekreteri Beycan Taşkıran ise sistemin özellikle tekstil sektöründe kullanıldığı belirterek, “Tekstil atölyeleri Hitler’in toplama kampları gibi. Patronlar artık her bir saniyeyi kullanıyorlar. Bu insan hakları ihlalidir. İnsan bedeni ihtiyaçlarını hiçe saymaktır. Arjantin’de çalışan kasiyer kadınlara tuvalete gitmesinler diye çocuk bezi taktırmışlardı Yakında ülkemizde de böyle şeyler yaşanacak.”