Üç ay önce 'oyum tereddütsüz CHP'ye' diyen Şahin Alpay: Tek çare HDP

Üç ay önce 'oyum tereddütsüz CHP'ye' diyen Şahin Alpay: Tek çare HDP

Bundan üç ay kadar önce (20 Ocak 2015) "oyumu tereddütsüz CHP'ye vereceğim" diyen Zaman yazarı Şahin Alpay, kararını değiştirirerek "Tek çare HDP" sloganıyla 7 Haziran'da oyunu HDP'den yana kullanacağını açıkladı.

Üç ay önce kaleme aldığı bir yazısında "Bu seçimde HDP’ye mi oy vermeli?" sorusuna yanıt arayan Alpay, "AKP’ye, daha doğrusu Türkiye’yi bir tek–parti, tek–adam rejimine doğru götürülmesine karşı en kararlı direnişi CHP temsil ediyor" gerekçesiyle oyunu CHP'ye vereceğini açıklamıştı. Alpay, kararını değiştirmesinde etken rol oynayan gerekçeleri ise şu sözlerle ifade etti:

"Erdoğan’ın, bir şekilde başkan olmayı başarırsa ülkeye verebileceği zararları düşünmek dahi istemiyorum. Erdoğan’ı durdurabilmenin tek yolu, tek çare HDP’nin barajı geçmesi ve Meclis’te temsil olunması. Eğer Erdoğan’ın ihtirasını gemlemek istiyorsanız, bu hiç içinize sinmese bile, tek çare HDP’ye oy vermek. Evet, taktik oylar HDP’nin barajı geçmesine yetmeyebilir; HDP’nin asıl AKP seçmeni Kürtlerden oy alması gerekir. Demokrasiyi savunanlar açısından HDP’den başka çare yok."

Alpay'ın Zaman'da "Tek çare HDP" başlığıyla yayımlanan (11 Nisan 2015) yazısı şöyle:

Bundan üç ay kadar önce çıkan, “Bu seçimde HDP’ye mi oy vermeli?” sorusunu yanıtlayan bir yazımda şöyle yazmıştım: “Bu seçimde de oyumu tereddütsüz CHP’ye vereceğim.

Gerekçelerim şunlar: AKP’ye, daha doğrusu Türkiye’yi bir tek–parti, tek–adam rejimine doğru götürülmesine karşı en kararlı direnişi CHP temsil ediyor. Evet, CHP saflarındaki askeri vesayetçilerin, kökten laikçilerin sayıları hayli kabarık. Ama bugünkü CHP’de demokrasiyi ve hukuk devletini savunanlar daha büyük ağırlıkta. Gelecek Meclis’te ağırlıklarının daha da artacağını umuyorum.” (Zaman, 20 Ocak 2015) Artık öyle düşünmüyorum.

Bunun tali nedeni şu: Aday listelerinden demagojik değil gerçek anlamda sosyal demokratların hemen tamamen silindiği, askeri vesayetçilerin doluştuğu bir CHP’ye oy verilemez. Asıl nedeni ise şöyle: Anayasayı bekleme odasına aldığını fütursuzca ilan eden, şimdiden kendini başkan gibi gören Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AKP üzerindeki hegemonyasını tam olarak kurduğunun, öngörülebilir bir gelecekte buna parti içinden hemen kimsenin itiraz etmeyeceği aday listeleriyle birlikte iyice anlaşıldı. Erdoğan’ın “Türk usulü başkanlık” adı altında demokrasinin ve hukuk devletinin köküne kibrit suyu ekme ihtirasının gemlenmesi, Türkiye’nin tartışmasız bir numaralı meselesi haline gelmiş bulunuyor.

Türkiye, askeri darbe dönemlerinde çok kötü günler geçirdi. O dönemlerde en azından, askeri yönetimin geçici olduğunu, bir süre sonra yeniden eksikli–kusurlu da olsa bir tür demokrasiye dönebileceğimizi biliyorduk. Şimdiden, hiçbir yetkisi olmadığı konumda muhalif herkesi “paralel, ajan, vatan haini” ilan edebilen, milleti sürü kendisini milletin çobanı sayan Erdoğan’ın, bir şekilde başkan olmayı başarırsa ülkeye verebileceği zararları düşünmek dahi istemiyorum. Seyfettin Gürsel’in analizinin çok ikna edici bir şekilde gösterdiği gibi, Erdoğan’ı durdurabilmenin tek yolu, tek çare HDP’nin barajı geçmesi ve Meclis’te temsil olunması. (“Genel seçim senaryoları”, Zaman, 9 Nisan.) Bu takdirde, AKP tek başına iktidarı korusa bile, anayasayı değiştirmek için gerekli asgari 330 sandalyeyi kazanması imkânsız hale gelecek.

Bunun başka yararları da olacak: Her şeyden önce HDP’nin Meclis dışı kalması gibi temsili demokrasiyi temelden yaralayacak, Kürt siyasi  hareketini Türkiye siyaseti dışında davranmaya itecek bir durum önlenecek. Kürt milliyetçi hareketi Türkiye içinde silahları terk etmek ve siyasi–demokratik mücadeleye odaklanmak imkânı bulacak. AKP’ye bile yararı olacak; tek başına iktidarı korusa bile, kendini Erdoğan’a mecbur hissetmeyecek. Süngüsü kaçınılmaz olarak düşecek olan Erdoğan, mevcut anayasa çerçevesinde davranma zorunluluğuyla baş başa kalacak.

HDP’nin muhafazakâr Kürtlerin oylarını da kazanmaya yönelik aday listesiyle, Kürt siyasi hareketinin niyetinin Meclis dışı kalmak olmadığı anlaşıldı. Evet, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın tekrarlanan “Seni başkan yaptırmayacağız!” taahhüdüne rağmen, yarın ağız değiştirmek zorunda bırakılabileceğini, Saray ile İmralı arasında örtük bir al–ver anlaşması olduğunu düşünenler var. Böyle bir anlaşmanın gerçekten olup olmadığını sınayabilmenin yegane yolu da, HDP’nin barajı aşıp Meclis’e girmesi. Diyelim ki, böyle bir anlaşma var. O takdirde bile, HDP kendi koşullarını dayatma imkânına sahip olacağından, başkanlık olsa bile Erdoğan’ın istediği “Türk usulü başkanlık” olmayacaktır.

Bütün yukarıdaki nedenlerle, eğer Erdoğan’ın ihtirasını gemlemek istiyorsanız, bu hiç içinize sinmese bile, tek çare HDP’ye oy vermek. Evet, taktik oylar HDP’nin barajı geçmesine yetmeyebilir; HDP’nin asıl AKP seçmeni Kürtlerden oy alması gerekir. Demokrasiyi savunanlar açısından HDP’den başka çare yok.