Üç kardeş; biri dağda, biri askerde, biri mezarda!

Üç kardeş; biri dağda, biri askerde, biri mezarda!
T24 - Heybet Güngen, daha 13 yaşında amcasının 14 yaşındaki kızı Emine ile birlikte PKK'ya katıldı. 15’inde, doğum gününde dağdan cenazesi geldi. Hem Heybet’in hem de Emine’nin ağabeyi şu an asker. Kızı dağda oğlu da askerde olan anne Tayyibet Güngen Erdoğan'a çağrıda bulunarak, "Çocuklarımız ziyan oluyor. Bu ateşi ancak siz söndürürsünüz. Asker de başkası da ölmesin. Yeter artık" dedi.Türkiye gazetesinden Osman Sağırlı ve Adem Demir imzalı haber şöyle:13 yaşında dağa çıktıHeybet Güngen, daha 13 yaşındaydı. Amcasının 14 yaşındaki kızı Emine ile birlikte terör örgütüne katıldı. 15’inde, doğum gününde dağdan cenazesi geldi. Hem Heybet’in hem de Emine’nin ağabeyi şu an asker...Edê Bese(*)Evlatları için endişelenen Tayyibet-Reşit Güngen çifti, Başbakan Erdoğan’dan yardım istedi: ”Biz Türk vatandaşıyız, Türk bayrağı altında yaşıyoruz. Çocuklarımız ziyan oluyor. Bu ateşi ancak siz söndürürsünüz. Asker de başkası da ölmesin. Edê Bese! (*Yeter Artık)Başbakan Erdoğan’dan başkası çözemezHakkârili Cevahir Kaçar’ın acısı çok büyük. Çünkü Kaçar’ın bir oğlu Kandil’de, diğeri askerde, ötekisi ise, cezaevinde bir diğeri de, sık sık gözaltına alınıyor. Olup bitenler karşısında ne yapacağını şaşıran anne şunları söylüyor; “Bu kanı Başbakan Erdoğan’dan başkası durduramaz. Ona sesleniyorum: Lütfen yeter! Biz annelerin gözyaşını durdurun. Bittik, tükendik.”Kürt meselesi neticesinde ortaya çıkan PKK kaynaklı çatışma ortamı yıllardır sürüyor. Bu süre zarfında birçok ocağa ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Acının en büyüğünü ise bölge halkı yaşıyor. Zira bölge insanı iki güç arasında eziliyor. PKK’nın saldırıları ise hep bölge insanının canını yakıyor. Halkın acıları her geçen gün katmerleniyor. Gerek dağdaki militan cenazelerinin gelmesi gerekse şehit haberleri bölge insanını fazlasıyla endişelendiriyor. Çünkü Şırnak, Hakkâri, Batman, Siirt, Van, Diyarbakır gibi illerde bir çocuğu askerde diğeri de dağda olan çok sayıda aile var. Özellikle de Şırnak ve Hakkâri’de buna benzer örnekler çok. Bunların çoğunluğu da fakir aileler. Zira hem PKK’nın insan kaynağı hem de silah altındaki askerler genellikle bu tür ailelerin çocukları. Bölgede kimin kapısını çalsanız karşınıza yüreğinin her iki yanı acıyan annelerin çıkma ihtimali oldukça yüksek. Bizde Şırnak ve Hakkâri’de yani şiddetin en yoğun olduğu iki kentte acılı ailelerin kapısını çaldık, dertlerini dinledik. Hepsinin ortak temennisi ise barışın bir an önce bu topraklara gelmesi.Başka cenazeye dayanamamTayyibet-Reşit Güngen, 9 çocuk sahibi fakir bir çift. Şırnak’ta genellikle köyleri boşaltılan ailelerin oturduğu bir mahallede yaşam mücadelesi veriyor. Ailenin 20 yaşındaki çocukları Salih Güngen Ankara’da askerliğini jandarma er olarak yapıyor. Salih’in kız kardeşi Heybet ise PKK saflarında yer alıyordu. Ancak Heybet artık yaşamıyor. Geçtiğimiz günlerde Şırnak’taki baba evine cenazesi geldi. Baba Reşit Güngen’in verdiği gibilere göre Heybet 1996 doğumluydu. Yaklaşık bir buçuk yıl önce PKK’ya katıldı. Örgüte gittiğinde henüz 13 yaşındaymış. 29 Eylül’de Beytüşşebap’ta yaşanan çatışmada öldürüldü. Heybet yaşamış olsaydı bugün 15’ine girecekti. Heybet’in taziyesi hala sürüyor. Güngen Ailesi’nin ziyaretçisi çok. Gelenler “asker”, “militan” ayrımı yapmıyorlar. ‘Neticede ölen insandır’ anlayışıyla anne babaya taziyelerini sunuyorlar. Acılı baba Güngen söze “Allah, bu ateşe bir su serpsin ve akan kanı durdursun” dua ve temenniyle başlıyor. Sonrasında ise “Kızım gittiğinde bir çocuktu. Bir buçuk sene sonra kapıma cenazesi geldi. Kapıma bir cenaze geldi ikincisi gelsin istemem” diyor.Ciğerimizin iki yanı da yanıyorBaba sürekli birlik ve beraberlikten bahsediyor. Barış kelimesini çok tekrarlıyor. Anadolu topraklarına barışın gelebilmesi içinde Türk’ün ve Kürt’ün birlikte hareket etmesi gerektiğini vurgulayarak şunları söylüyor: “Bizim gibi ailelerin ciğerlerinin her iki yanı da yanıyor. Bu çatışma ortamında en fazla zarar görenler biz fakirleriz. Bizim gücümüz ne Devlete ne de PKK’ya yetiyor. Ancak “yeter artık” çağrısında bulunabiliyoruz. Kimin haklı ya da haksız olduğuna bakmadan bu ateşin sönmesi ve kanın durması gerektiğini haykırıyoruz.” Anne Tayyibet Güngen ise asker cenazelerinin de kendisini kahrettiğini belirtiyor. Yüreği yanık anne duygu ve düşüncelerini şöyle dile getiriyor: “Fark etmiyor. Her iki taraftaki çocuklar da bizim. Bir oğlum askerde. Belki yakında çatışmaların yaşandığı yere gönderilir. Bilemiyorum. Kızım dağa giderken ciğerimi yaktı. Cenazesi geldiğinde bir başka yandı yüreğim. Telefon çaldığında kötü bir haber gelir diye cevap vermek istemiyorum. Yetti arttık. Bu kan hepimizi boğacak duruma geldi. Bunun için hem operasyonlar hem de PKK saldırıları olduğunda içimiz kan ağlıyor. Sadece dağdakiler değil, askerler, polisler korucular hep bizim memleketimizin çocukları. Bunların ne günahları var ki öldürülüyorlar. Bizim ciğerimiz yandı başkasının ki yanmasın.”Emine Güngen de bir çocukMevlide-Selim Güngen çiftinin hikâyesi de üsteki aileninkine benziyor. Bu ailenin dağa çıkan kızı da henüz çocuk yaşta. Üstelik cenazesi Şırnak’a gelen Heybet Güngen’in amca kızı. Adı Emine Güngen. 1995 doğumlu. Emine, 2010 yılının başında örgüte katılıyor. Emine, kuzeni Heybet’ten şimdilik daha şanslı. Çünkü yaşıyor. Onun dağda olması ailesini perişan etmiş durumda. Ağabeyi Ramazan ise 1991 doğumlu. Şu anda Konya’da askeri görevini yerine getiriyor. Güngen Alesi iki taraftan da tedirgin. Bir yandan asker olan evlatlarının derdine diğer taraftaysa sürekli hayatlarında endişe duydukları kızları Emine’nin içinde bulunduğu çıkmaza kahroluyorlar. Anne Mevlide Güngen, “Birçok açıdan çaresiz. Türk ve Kürt anneleri sorunun özümü için birlikte hareket etmelidirler” diyor.Uçaklar her havalandığındaUçaklar her kalktığında yüreğinin yerinden sökülecek gibi olduğunu belirten Mevlide Güngen, “Kalbimin her iki tarafı da yanık. Cenazesi gelen askerlerin, Konya’da askerlik görevini yapan oğlumdan bir farkları yok. Onların cenazeleri geldiğinde yüreğim yanıyor. Neden insanlar öldürülüyor? Bazı hakların verilmesi için birilerinin ölmesi veya öldürülmesi şart mıdır?” diye konuşuyor. “Türkçe bilmiyorum” diyen Mevlide Güngen sözlerini şöyle noktalıyor: “Ben isteyerek mi Kürt doğdum. Tercih ettiğim için mi Kürtçe dışında bir dil bilmiyorum? Hepimiz insanız. Dillerimiz, ırklarımız farklı da olsa bu vatanın çocuklarıyız. Acı çekenler yalnız Kürt anneleri değil. Türk anneleri de büyük acılar çekiyorlar yıllardır. Onların çocukları da öldürülüyorlar. Nasıl yüreğim yanıyorsa onları ki de yanıyor. Onlara sesleniyorum: Lütfen bizlere destek verin. Bu ateşi hep beraber söndürelim.” Baba Selim Güngen ise PKK’nın silahlarını susturmasını ve operasyonların durmasını istiyor. Selim Güngen sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hem dağdaki kızımın olumsuz bir haberini alma hem de askerdeki evladımın karşılaşabileceği zorlukları düşündükçe kahroluyorum. PKK’lıların askerlere ve polislere yönelik eylemler yapmasını istemediğim gibi, askerlerin de dağdakilere operasyon yapmasını arzu etmiyorum.”'Gözpınarları kurumuş'Cevahir Kaçar’ın karşılaştığı acılaraysa yüreklerin dayanabilmesi mümkün değil. Onun hikâyesi çok trajik. Üç kız, beş erkek evlat sahibi olan Kaçar’ın bir oğlu dağda, biri askerde, biri cezaevinde. Biri de sık sık gözaltına alınıp bırakılıyor. Çocuklarının başına gelenleri anlatırken kelimeler boğazına düğümleniyor Cevahir Kaçar’ın. Ancak ağlayamıyor. Yaşadıklarından artık neredeyse göz pınarları kurumuş gibi. Dertli anne şunları söylüyor: “Recep’im okuyordu. Kendisini geliştirmişti. Spor müsabakalarında hakemlik yapıyordu. 20 gün kendisinden haber alamadım. Bir de baktım ki ANF’de gerilla olduğu yazıyor. Şok oldum, kahroldum. Gurur duymuyorum. Bir yıldır aç susuz dağlarda. Orada olmasını istemiyorum. Yeter diyorum.” Diğer çocuklarının başından geçenleri Kaçar şu sözlerle dile getiriyor: “Çocuklarımın en küçüğü Recep dağa gitti. Şu anda 20 yaşında gideli bir yıl oldu. Cezaevinde olan Önder 22 yaşında. Askerde olan 24 yaşında ve şu anda Muğla Marmaris’te. Gideli 4 ay bitti. Onun ismini vermekten korkuyorum. Lise öğrencisi olan oğlumu da gözaltına alıp bırakıyorlar. Anlayacağınız artık mimliyiz. Hakkâri’de olay oldu mu polisler evimi basıyor. Askerdeki oğlumun tırnağına zarar gelirse ölürüm.”Acılar, Cevahir Kaçar’ı olgunlaştırmış. Okumadığı halde oldukça bilinçli. Kelimeleri inci gibi diziyor. Daha soru sormadan Türkiye’nin karşı karşıya olduğu şiddetin ateş düşürdüğü ocaklar için yüreğinin parçalandığını söylüyor. Kaçar sözlerini şöyle sürdürüyor: “Asker, polis ölüyor. Bunu duyduğum zaman içim yanıyor. Onlar da insandır. Benim oğlum asker onun için daha çok ağlıyorum. Gerilla dağa çatışmaya gitmiş ölmeye gitmiş. Asker ölmeye gitmemiş ki! Ben daha çok askere yanıyorum. Hiç kimsenin ölmesini istemiyorum. Vatani görevini yapmaya giden askerin ne günahı var? Sadece asker oğluma değil herkese ağlıyorum. Bir asker öldürüldüğünde sanki oğlum ölmüş gibi perişan oluyorum. Bu olayda Türk-Kürt fark etmiyor.”'Her cenazeyi oğlum sanıyorum'“Televizyon bir asker ölmüş diye gösterdiğinde ölmeyi tercih ediyorum” diyen Kaçar, “Dağdakinin bir resmini gösterdiklerinde ya da bir cenaze geldiğinde oğlum diyerek titriyorum. Haberleri izlerken fotoğrafı verinceye kadar benim oğlum korkusuyla dizlerimin bağı çözülüyor. Her taziyeye gittiğimde beni hastaneye kaldırıyorlar. Dayanamıyorum artık” diye konuşuyor. “Tek çareyi Erdoğan’a çağrı yapmakta buluyorum” diyen Kaçar sözlerini şöyle noktalıyor: “Erdoğan barış getirmezse başkası getiremez. Türkiye’nin başbakanıdır. Her tarafa koşturuyor, başka ülkelerdeki ateşi söndürmek için çabalıyor. Ona sesleniyorum burayı da görsün. Buradaki ateşi de söndürsün. Biz Türk vatandaşıyız, Türk okulunda okuyoruz, Türk bayrağı altında yaşıyoruz. Türkiye’nin maaşını alıyoruz. Ama çocuklarımız ziyan oluyor. Edê Bese!. Asker de başkası da ölmesin. Benim iki oğlumdan biri ölebilir. Cezaevindeki de perişan. Ben aylık 100 TL ona gönderiyorum. O da Van’da ama ben onlara para yetiremiyorum. Artık ona da gidemiyorum. Para kalmadı. Ben hangisine göndereyim. Okuyana mı, askerdekine mi cezaevindekine mi? Artık tükendik, bittik! Lütfen bir çare bulun.”'Çözüme birlikte ulaşabiliriz'Mevlide-Selim Güngen çiftinin kızları Emine dağda, oğulları Ramazan ise askerde. Aile, “Ölen herkes anne baba kuzusu. Türk anneler de büyük acılar yaşıyor. Birçok açıdan çaresiziz. Türk ve Kürt anneleri problemin çözümü için birlikte hareket etmelidirler” diyor.'Kimsenin kapısına cenaze gitmesin'Şırnak’taki Tayyibet-Reşit Güngen çifti, 13 yaşında dağa çıkıp PKK’ya katılan 15’inde ise ölüm haberini aldıkları kızlarının cenazesini kapılarında gördüklerinde neye uğradıklarını şaşırmış. Barış ve kardeşlik çağrısında bulunan acılı çift, “Kapımıza bir cenaze geldi. Başkasının kapısına gitmesin” diyor.