Üç kurumdan maaş aldığını iddialarıyla gündeme gelen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, "Dertleri, halkın yumuşak karnı olan 'maaş, yolluk, para' gibi konular ama hiçbir iddia doğru değil" açıklamasını yaptı.
Şahin, "Gerçeği bilmelerine rağmen anayasal bir kurum olan RTÜK'ü, başkanını ve üyelerini yıpratmak için yürütülen bir kampanya bu. Hep aynı odaklar bu işi alevlendirmeye çalışıyor. Ülkemizdeki 2 bine yakın yayıncıyı düzenleyen ve denetleyen RTÜK'ün pozitif icraatlarıyla ilgilenmiyorlar. Milletten yana aldığımız kararları tartışamıyorlar, eleştiremiyorlar. Dertleri, halkın yumuşak karnı olan 'maaş, yolluk, para' gibi konular ama hiçbir iddia doğru değil. Kendileri de biliyor. Hemen gerekli açıklamalarımızı yapıyoruz ama akılda kalan maalesef iftiralar ve olumsuzluklar oluyor" dedi.
Haftalık Üst Kurul toplantılarında alınan kararların tartışıldığını, Kurul üyelerinin basına ayrı ayrı açıklamalar yaptığını aktaran Şahin, "Çok ilginç, kurul toplantılarında daha sakinler. Ama medyada bazı üyelerimiz daha agresif olabiliyor. Tebessümle takip ediyorum. 'Kurulda neden söylemiyorsunuz ya da Üst Kurulda eleştirinizi belirtmeniz yetmiyor mu?' diye söylüyorum. Eleştirilerine gerekli cevabı yüzlerine söyleyince tatmin olmuyorlar ve çıkışı medya röportajlarında arıyorlar. RTÜK hep ceza mı veriyor? Hayır. Oturup konuşabildiğimiz yayıncılarla çok sorun yaşamıyoruz. Hassasiyetlerimizi anlayan ve yasaya aykırı yayın içerikleriyle ilgili olarak gereğini yapanlar ceza potasına dahil olmuyor. 'Hatayı giderin' deyince sorunu çözenlere teşekkür bile ediyoruz. Ama iletişime kapalı, kulaklarını tıkayanlara karşı cezadan başka yaptırımımız bulunmuyor. 'RTÜK'ü tanımam, dikkate almam' diyenlere gereken müeyyide uygulanıyor. Meslek birlikleriyle, yayıncılarımızla, film sektörünün önemli oyuncularıyla sürekli temas halindeyiz. Medya buluşmaları toplantıları adında zincir toplantılar düzenliyoruz. Karşılıklı iyi niyet çerçevesinde pek çok sorun ya da eksiklik diyalogla gideriliyor. Bu aralar online toplantılar yapıyoruz. Yasa ihlallerini rapor aşamasına gelmeden sözlü olarak muhataplarına aktarıyoruz. Çoğu resmi süreçler yaşanmadan gideriliyor." diye konuştu.
Sayıştay'ın RTÜK raporunun da çok tartışıldığı, personelin yemek giderleri ve harcırahlarının gündem olduğunun hatırlatılması üzerine Şahin, Sayıştay raporlarının denetçiler tarafından yazıldığını ve idarenin savunmasını sunduğunu, daha sonra da ilgili Sayıştay Dairesinin yargılama sürecini tamamlayıp, Temyiz Kurulu'nun da nihai incelemeyi yaptığını söyledi. "Biz kesinleşmemiş süreçler üzerinden kurumların yıpratılmalarının hatalı olduğunu ifade ediyoruz." diyen Şahin, "Elbette herkes gibi bizim de mali denetim birimi olan Sayıştay işlemlerine saygımız var. Yapılan iftira haberlerinden geriye yalanlar, gerçek olmayan olumsuz iddialar... Akılda kalan bunlar oluyor maalesef. Personelimizin yemek giderleri, bütçe kaleminde 'kâr amacı gütmeyen kuruluşlara transfer olarak görünüyor.' Bunun doğrusunu bildikleri halde sanki bir yerlere bağışta bulunmuş gibi kullanmaya kalkıyorlar. Alnının teriyle görev yapan memurların yemek ödemelerini bile kullanmaktan geri durmuyorlar." değerlendirmesini yaptı.
Şahin, "Diğer bir konu, RTÜK üyeleri 703 Nolu KHK ile en yüksek devlet memuruna denktir. Özlük hakları buna göre hesaplanır. Hukuki metinlerde açıkça geçen bu durumu görmezden gelerek zorunlu olarak ülkemizi temsil için gittiğimiz yurt dışı görevlerimizde ödenen (konaklama ve yemek bedeli) yolluklarımızın devleti zarara uğrattığını pervasızca dile getirebiliyorlar. Ne diyeyim, aziz milletimize havale ediyorum." ifadesini kullandı.
Üst Kurul'un İstanbul Gayrettepe'deki Bölge Temsilciliği hizmet binasındaki makam odasının özel tasarım mobilyalarla döşendiğine dair haberlerin anımsatıldığı Şahin, bu konuda şaşkınlık içerisinde olduğunu söyledi.
"Basındaki dostlarımızı yanlış yönlendirenler böylesi haberlere neden oluyor." diyen Şahin, aslında deprem raporu bulunan İstanbul'daki binanın yenilendiği bilgisini aktardı.
Başka bir kurumun çatısı altında (Rekabet Kurumu İstanbul Müdürlüğü) çalışma zorunluluğunu aştıklarını, RTÜK'ün aziz milletin vergilerle oluşturulan bütçesini çarçur etmeyeceğini anlatan Şahin, "Buna, vicdanımız da kültürümüz de yasalarımız da müsaade etmez. TOKİ tarafından bize teslim edilen binamız, bodrum dahil 9 katlı bina ve 1800 metrekare genişliktedir. Binanın tefrişatı için Kamu İhale Kurumu mevzuatı çerçevesinde ihaleye çıkıldı. Bütün bu alımlar mevzuata uygun bir şekilde gerçekleşmiştir. Bir kısım medyanın eski ve köhneleşmiş alışkanlıklarıyla ürettiği yalan haberlerinden ve karalama kampanyalarından artık vazgeçmelerini arzu ediyoruz." dedi.
RTÜK'ün isteğe bağlı yayınları denetleme yetkisine sahip olduğuna söyleyen Şahin, Netflix başta olmak üzere ulusal ve uluslararası bütün platformların düzenlemeye razı olduğunu, bu düzenlemeyi bütün dünyanın uyguladığını belirtti.
Türkiye'nin yayıncılık alanında yaptığı modern düzenlemelerle birçok Avrupa ülkesinden ileride olduğuna iddia eden Şahin, şunları kaydetti:
"Hep söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanımızın öngörüsü ve Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirisidir bu. Hangi alanda yayıncılarımızın lehine bir düzenleme eksikliği varsa hemen talimat verilmiş ve gereğinin yapılması sağlanmıştır. Bu düzenlemelerle kendilerini çok ileride gören Batılı gelişmiş ülkeler geride bırakılmıştır. Müzakereyle kırmızı çizgilerimizi anlatıyoruz. Onlar da çoğunu kabul ediyor. Netflix son dönemde bütün uyarılarımızı dikkate aldı. Örneğin yetişkin içeriklerine PIN kodu istedik yerine getirdiler. Dünyada bir ilk. Bunları görmek lazım. Haklı taleplerimizi kabul etmediklerinde elimizdeki yaptırım gücünü devreye sokuyoruz. Bilinen adıyla 'Minnoşlar' yayını hakkındaki kararımız... Aldığımız kararla film Türkiye kataloğundan çıkarıldı. Yine 'sansürcü' ilan edildik ama dünyada bu filme tepkiler çığ gibi. Yapım Amerika'da dava edildi. Biz sorumluluğumuzun gereğini yaparak dünyadaki emsallerimizin önünde karar alabildik. Başka Üst Kurullar bunu yapamadı, kulaklarını tıkadılar. Gelişmeler gösterdi ki RTÜK doğrusunu yaptı ve arkasında durmaya devam ediyoruz.
Kaçak yayın yapanı devlet uyarmaz mı? Kaçakçılık suç mu, suç. Kaçak herhangi bir üründe takip, uyarı gibi normalse lisanssız yayında neden anormal? RTÜK görevinin gereği uyarısını yaptı. Kuruluşun yurt dışındaki merkezine ulaşılarak gerekli yazışmalar yapıldı. Türkiye gibi genç nüfusa sahip bir ülkeden büyük paralar kazanan platform, hemen bizimle temasa geçti. Görüşmelerimiz devam ediyor. Amacımız üzüm yemek. 'Gelin Türkiye'de ofis açın, vergi verin, hukuki muhatap bulalım' diyoruz. Lisans süreci başladı. Onlar da sosyal medyada koparılan fırtınalara aldırmadan gelip yasal yükümlülükleri kabul ediyorlar. Olay bu kadar basit.
Netflix ile ilişkilerimiz iyi. Son dönemde bütün uyarılarımızı dikkate aldılar. Nihayetinde ticari bir kuruluş. Türkiye'den kar ederken, regülasyon kurumuyla kötü olmak istemezler. Bizim onlardan milli ve manevi değerlerimize saygı ya da milli güvenliğe ilişkin taleplerimizin olması doğaldır. Bir kesim bunu maalesef sansür olarak algılıyor, esefle kınıyorum. Sansür, yayın öncesi denetimdir. Böyle bir denetimimiz yok. Biz, kurallar içinde hareket edin, diye telkinlerde bulunuyoruz. Bundan sonra da her platform için irtibatımız devam edecek. Nasıl ki diğer yayıncılarımızla ikili diyalogları sürdürüyorsak, isteğe bağlı yayıncılık yapan uluslararası platformlarla da görüşmeye devam edeceğiz. En basit tabirle belirtiyorum, kendilerine tavsiyelerimizin, uyarılarımızın olması normaldir.
"Benim ülkemde kimse 'yayıncılık' adı altında halkı kandıramaz, aldatamaz. Çoğu uydu üzerinden yayın yapan televizyonlar sağlık beyanıyla sahte ürün, gıda ve ilaç pazarlıyor. Aleni dolandırıcılık. Kılıcımız onlara karşı çok keskin. Her hafta gündeme özellikle aldırıyorum. Ağır cezalar veriyoruz, vereceğiz de durana kadar. Durmazlarsa lisanslarını iptal ediyoruz. Ağır para cezaları ve yayın durdurmayla müeyyideleri başlatıyoruz. İşin ucu lisans iptaliyle kanal kapatmaya kadar gidiyor. Yasayı titizlikle uyguluyoruz."
Kasım ayından itibaren TBMM'de bütçe maratonunun başlayacağının hatırlatılması üzerine Şahin, milletin vekillerine sonsuz saygı duyduklarını ancak bürokrat olarak sınırlı cevap haklarına sahip oldukları bir ortamda, üzerlerine hakaretlerle gelinmesinin, kabul edilebilir olmadığını söyledi.
Şahin şu ifadeleri kullandı:
Geçen yıl bütçede, yalan yanlış bilgilerle adeta üzerimize yürüdüler. Malum, her kamu kurumu bir bakanlığa bağlı ya da ilgili. Kültür ve Turizm Bakanlığının ilişkili kuruluşu olarak görev yürütüyoruz. TBMM'de söz hakkı dolayısıyla Sayın Bakanımızda. Geçen yılki bütçe komisyonunda basında daha önce görev almış muhalefet partisinin genel başkan yardımcısı, gözümüzün içine baka baka tweetler paylaştı, 'RTÜK Başkanı plan bütçeyi terk etti' diye yazdı. Oysa karşısındayım. Sayın Bakanımız nezaketiyle gereken karşılığı verse de tatmin olmadan üzerimize çullanmaya devam ettiler.
TBMM'de basın toplantısı düzenleyen bir başka grup başkanvekili 'şarlatan, şaklaban' diye hakaret edebiliyor. Hukuk yoluyla hakkımızı arıyoruz. Bu sefer de 'Başkanım neden dava açtınız, bürokrat siyasiye dava açar mı?' diye serzenişte bulunuyorlar. Peki ya bürokrat insan değil mi? Onuru, gururu yok mu? Haksızlık karşısında susacak mı? Hakaretlere karşı suç duyurularında bulunduk, birçoğu dava haline geldi. Klavye başında aslan kesilen o hakaret sahipleri, bir anda bin tane özür diliyor. Hep söylüyorum, sosyal medya sınırsız hakaret alanı değildir. Hukuki mücadelemiz sonuna kadar devam edecek."