İstanbul'un ev sahipliğindeki 23. Dünya Enerji Kongresi başladı. Kongreye Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de katılıyor. Putin, 24 Kasım’da düşürülen Rus uçağı sonrası yaşanan krizin ardından ilk kez Türkiye'ye geldi. Putin, zirvede yaptığı konuşmada, "Mevcut durumlarda petrol çıkarımının kısıtlanmasının en doğru yöntem olduğunu düşünüyoruz ama bu piyasa mekanizmasının bozulması anlamına gelmiyor. Rusya petrolün kısıtlanmasının yanındadır" dedi.
Putin'in ardından konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat Kalkanı Harekâtı'na ilişkin olarak, "Kendi topraklarımızda nasıl başarılı mücadele yürütüyorsak Suriye ve Irak'ta da bu terör örgütlerine karşı aynı hakka sahip olduğumuzu düşünüyorum" dedi. Erdoğan, "Dünyanın dört bir yanından gelen siz kıymetli yatırımcılara sesleniyorum. Suriye, Irak'a, Ortadoğu'ya barış getirmek için gelin el ele verelim" ifadesini kullandı.
Kongrenin açılış oturumuda ilk konuşmayı Dünya Enerji Konseyi Başkanı Younghoon David Kim yaptı. Daha sonra ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak söz aldı. Albayrak'ın ardından Başbakan Binali Yıldırım kürsüye çıktı. "Fiyatlar bağlamında çok yükseğe çıkmayalım" diyen Yıldırım, "İstikrarı sürdürelim. Enerji arzının güvenliği, çeşitliliği ve enerji kaynaklarına güvenli ve makul fiyatlarla erişim güvenlik kapsamına gelmiştir" ifadesini kullandı.
Putin, 23. Dünya Enerji Kongresi açılış oturumunun ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşecek.
Erdoğan ve Putin’in en önemli gündem maddeleri, Türk Akımı, Akkuyu, Türk vatandaşlarına uygulanan vize ve Suriye. Enerji uzmanlarına göre, zirvenin sürpriz gelişmelerinden biri Rusya ve Türkiye’nin Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı Projesi’ni imzalaması olabilir. Dünyanın gözü bugün iki ülke liderinin yapacağı toplantıda olacak.
Erdoğan ile Putin’in gündeminde ekonomik işbirliği ve milyar dolarlık enerji projeleri var. İki lider arasındaki görüşmede Karadeniz geçişli Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesinde de hükümetler arası anlaşmaya imza atılması ihtimal dâhilinde. Rusya’dan doğalgaz alım kontratlarında değişiklik yapılması da bekleniyor. Kibar Enerji, Avrasya Gaz, Sheel Enerji, Enerko gibi şirketler Rusya ile yapılan anlaşma doğrultusunda yıllık 10 milyar metreküp doğalgaz ithal ediyor. Bu nedenle anlaşmaların revize edilmesi önem taşıyor. Bu görüşmelerde yeniden bu konunun ele alınması ve vizesiz geçiş serbestliğinin yeniden başlaması talep ediliyor.
İran ve Irak enerji bakanları kongreye katılmadı. OPEC kaynakları kongrenin, üye ve üye olmayan ülkelerin tümü arasında yapılacak bir toplantı değil, daha çok ikili görüşmeler biçiminde geçeceğini söylediler. Kaynaklar toplantıda herhangi bir karar çıkmasının beklenmediğini de belirttiler.
Berat Albayrak'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Günümüzde enerji kaynaklarına sahip olmak kadar bu kaynakların güvenli bir şekilde taşınması da önem arz ediyor. Türkiye sahip olduğu jeopolitik avantajı, Batı ile Doğu'nun buluşmasını sadece coğrafi olarak karşılamıyor, bölge kaynaklarının da bu coğrafyalara ulaşmasında büyük rol oynuyor. Tüm politikalarımızda temel kaygımız küresel barışın sağlanmasıdır. Politikalarımızı oluştururken enerjiyi tamir edici bir enstrüman olarak görüyoruz. Uluslararası enerji politikalarının bölgesel istikrarı arttırmak için bir fırsat olarak görüyoruz. Burada bir kez daha vurgulamak isterim ki; Türkiye, ulusal menfaatleri çerçevesinde kazan-kazan prensibine dayanan coğrafyadaki bölgesel huzuru sağlan tüm projenin müttefikidir. Bu türde projelerin hayata geçmesi için sorumluluk almaktan asla geri durmayacaktır. Enerjiyi bütüncül bir yaklaşımla ele alıyoruz, büyümemizi de bu istikamette sürdürmeye devam edeceğiz. Bunun sadece Türkiye'ye değil, tüm bölgeye hayırlı olacağından şüphemiz yok. Ortak akılı kurmamız, hem huzurun sağlanması hem de terörist faaliyetlerin sona ermesinde önemli bir işlev görecektir, yeter ki paylaşalım. Kaynakların daha adil paylaşımı için, daha parlak bir geleceğin inşası için, barış için paylaşalım. Bir kez daha bizler için övünç kaynağı olan bu kongreye katılımınız için teşekkür ediyorum."
Başbakan Yıldırım'ın konuşmasından satır başları şöyle:
23. Dünya Enerji Kongresi'nin açılışı dolayısıyla sizlere hitap etmekten mutluluk duyuyorum. Bu vesileyle kongrenin düzenlenmesinde önemli rol oynayan başta dünya enerji konseyi olmak üzere enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız olmak üzere herkese şükranlarımı sunuyorum. Birazdan, konuk devlet başkanları ve sayın cumhurbaşkanımız enerji bağlamında değerlendirme yapacaklar ve biz bunları dinleme fırsatı bulacağız. Enerjinin bütün alt sektörlerinin farklı açılardan ele alınacağı, 65 oturum yapılacak yaklaşık 250 konuşmacı bilgilerini aktaracak ve kapsamlı bir görüş alış verişi yapılarak geleceğe yönelik tahminlerde bulunacaklar. Kongre, enerji sektöründe kayda değer görüşmelerin yapılması, anlaşmaların sonuçlandırılması için de önemli bir fırsat olacaktır. Enerji Olimpiyatları tanımının hakkının en iyi şekilde verileceğine inancım tamdır. Malum olimpiyatlar için kullanılan bir slogan var, daha iyi, daha güçlü, daha yükseğe; ancak fiyatlar bağlamında çok yükseğe çıkmayalım. İstikrarı sürdürelim, herhalde hepimizin ortak beklentisi budur. Enerji arzının önemi ve enerji kaynaklarına makul fiyatlarla erişim her ülke için bir ulusal çıkar ve güvenlik konusu haline gelmiştir. Mesele sadece ülke içi ekonomik dengeleri ve kalkınma dinamikleri değil devletler arası ilişkilerini doğasını, dış politika tercihlerini, savunma politikalarını etkileyebilecek bir nitelik kazanmıştır. Bu bağlamda, enerji, güvenlik, refah ve barışın bölünmezliği bağlamında tartışılmaz bir olgu haline gelmiştir. Enerji alanında karşılıklı menfaatlerin gözetildiği bir uluslararası iş birliği hiç olmadığı kadar önem arz ediyor.
Bu şartlar altında fosil yakıtların güvenilir ve sürdürülebilir farklı kaynaklardan çeşitlendirilmiş güzergahlar üzerinden kesintisiz akışının enerji güvenliğinin ana hedefi olacağını bilmeliyiz. Ortadoğu, Rusya, Orta asya, Kafkasya OPEC'in önemini koruyacağını da işaret etmektedir. Bir diğer konu nükleer; Fukuşimada yaşanan facia, nükleer santrallerin kapatılmasına yönelik tartışmalara yol açsa da izlenimimiz riskleri en aza indirerek bu alana yatırım yapmaya devam etmek yönündedir. Dünya enerji haritası değişmekte ve enerji alanında yeni oyuncular ortaya çıkmakta, talebin arttığı görülmektedir. Tüm bu dönüşüm sürecinin dünya enerji camiasının önde gelen temsilcileri tarafından etraflıca ele alınabilmesine imkan vermesi bakımından 23. Dünya Enerji Kongresi'nin zamanlamasının da son derece yerinde olduğunu ifade etmektedir. Ülkemizin enerjide ithalat bağımlılığı hala yüzde 72 seviyesindedir. OECD ülkeleri içerisinde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke Türkiye'dir. Dünyada Çin'den sonra ikinci ülke konumundayız, dünya ortalamasının 3 katı üstünde artan enerji talebimiz, 2023'te şuandakinin iki katı olacaktır. Bu anlayışla elektrikte son 10 yılda kurulu gücümüzü iki katına çıkardık. Elektrik üretiminde özellikle yerli ve yenilenebilir gücümüzü değerlendirerek yerli santralleri devreye sokuyoruz. Dünya, Türkiye'yi yakından izlemekte ve yenilenebilir enerjinin önemini anlamaya özen göstermektedir. Yüksek yenilenebilir enerji potansiyelimizi değerlendirerek güneş ve rüzgar kapasitemize yenilerine etkilemekteyiz. Dolayısıyla 2023 yılı hedefimiz bunların da üzerine çıkarılmasıdır. Türkiye'nin jeotermal enerji potansiyeli de gözardı edilmemelidir. Türkiye bu konuda dünyada da ilk 5'te yer almaktadır. Bu konuda kapsamlı bir master plan hazırlığımız tamamlanma aşamasına gelmiştir. Avrupa iletim sistemiyle entegrasyon sağlamamız her iki taraf için de sevindiricidir. Enerji verimliliği kapsamında da mevcut alt yapımızı sürekli yenileyerek yasal olmayan kullanımları da önlemiş olacağız.
Avrupa'nın enerji güvenliği bakımından da önem taşıyacak güney gaz koridoru da önemlidir. Sorun ve gecikmenin doğrudan diğer hatları da etkileyeceğini unutmamalıyız. Ülkemizin enerji bağlamında kaynak ve güzergahın çeşitliliğin sağlanması bakımından şanslı olduğunu belirtmek isterim. Kaynakların sevkinde ülkemiz önemli fırsatlar sunmaktadır. Türkiye'nin enerji ticareti merkezi haline dönüştürülmesi projelerle desteklenmektedir. Depolama, ilave sıvılaştırılmış doğalgaz tesisleri gibi alt yapı çalışmaları da devam etmektedir. Ülkemizin enerji stratejisinin ana hedeflerinden birisinin sağlam ve dengelenebilir bir enerji sepeti oluşturmaktadır. Nükleer santrali de enerji sepetimize dahil ettik. Bu sayede 2023 yılında toprak üretimimizi yüzde 3 oranında nükleer güç santrallerimizden sağlamayı düşünüyoruz. İklim değişikliği ile etkin biçimde mücadele ve geliştirilmiş enerji sepetiyle katkı sağlamayı öngörüyoruz. Enerjiye erişim sağlamaksızın kalkınmadan, yatırımdan, sağlıktan bahsetmemiz mümkün eğildir. G20 dönem başkanlığı sırasında 2015'te enerjiye çok önem atfettik. Çalışmalarımızı sahra bölgesi üzerine G20 ülkeleri olarak yoğunlaştırdık. Kongrenin programına bir gün daha ilave ederek son gün görüşmelerinin tamamen Afrika'ya ayrılmasını çok önemli buluyoruz.
Enerjimizi bundan böyle dünyanın barışı ve kardeşliğini sağlamamız temennisiyle sözlerimi tamamlıyor, kongrenin ülkemizin enerji geleceğine rehberlik etmek üzere yeni iş birliği imkanları geliştirmesine vesile olmasını diliyorum.
Vladimir Putin'in açıklamalarından satır başları şöyle:
Tüm insanların güncel enerji kaynaklarına erişimini sağlamakta ve şu an 2 milyar insan civarında erişimi yoktur. Ekonominin ve enerjinin gelişimi konusunda engelleri kaldırmak, en yoksul ülkelerindekilerin de erişimini sağlamalıyız. Şunu görüyoruz ki enerji piyasalarındaki konjonktür çok değişti. Bazıları diyor ki petrol fiyatının 2 katında düşmesinde hidro elektrik çağının başladığını ifade ediyor. Bu kadar uzun vadeli sonuçlara şu anda gerekçe yoktur. İnsanlık gerçekten yeşil enerjiye doğru gitmektedir. Yenilenebilir enerjiye talep hızla artıyor. Birikim, akıl, elektrik ağı gibi yeni teknolojilerin kullanımı sayısında bu süreci daha da hızlandırmaktadır. Bunun yanı sıra petrol ve doğalgaz tüketimi de artaya başlıyor. Daha önce bu kadar hızlı değildi. Geleneksel enerjilere olan talep, bu kadar Çin ve Hindistan gibi ülkelerde arttırılması nedeniyle yükselmektedir ve hayatımızın çeşitli alanlarında petrol ve doğalgazın daha fazla kullanılması nedeniyle bu talep artmaktadır. Doğalgaz piyasasının gerçekten gelişmesi anlamına gelmektedir. 10 sene sonra sıvı doğalgazın hacmi borudaki sevkiyatı aşacaktır. Özellikle şunu hatırlatmak isterim; uluslararası enerji kurulunun takvimlerine göre 20 ya da 30 sene sonra dünyamız hala hidrokarbon talebinde e artış devam edecektir. 2020 yılına kadar petrol tüketimi yüzde 26 olacak, doğalgaz yüzde 24, bio kaynakları yüzde 10, hidro enerji yüzde 4... 2014 yılında bu tahminlerimiz var orta vadede hidro takvim ve bize bazı ipuçları göstermektedir. Bugünkü karbonhidrat arzının fazlası nereden çıktı? Son 10 yılda devam eden yüksek petrol fiyatları sayesinde buna yakın fiyatlara çekilmiştir. Kolay finansman sayesinde yeni kaynakların işletilmesine yol açmıştır. Bunun sayesinde bir dizi ithalatçı ülke kendi üretimini artırmıştır.
Son 25 sene boyunca uzun süre devam eden yatırımın aktivitesinin düşmesine neden oldu. Petrol çıkarmada kapital hacim yarım milyon civarında düştü. Jeolojik aramalarda düşük yatırımlardan dolayı 70 yılda en az 60 kaynak kaydedildi. Bazıları iptal edildi. Kuşkusuz olarak bu verilerin devam etmesi halinde eksik finansman kronik olacaktır. Sonuçta fazla üretim yerine enerji açığı ve fiyatlandırmada dalgalanma gelecektir. Bu hem tüketiciyi hem üreticiyi yoracaktır. Mevcut durumlarda petrol çıkarımının kısıtlanmasının en doğru yöntem olduğunu düşünüyoruz ama bu piyasa mekanizmasının bozulması anlamına gelmiyor. Rusya petrolün kısıtlanmasının yanındadır.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Ülkemize ve İstanbul'a kıtaları ve medeniyetleri birleştiren bu güzel şehire hoş geldiniz. Sizleri bu önemli ve tarihi toplantı vesilesiyle Türkiye'de misafir etmekten duyduğum memnuniyeti özellikle belirtmek istiyorum.
Ülke temsilcilerinin yanı sıra uluslararası kuruluşların ve dünya enerji camiasının aktörlerini bir araya getiren bu kongrenin başarıya ulaşmasını temenni ediyorum. Değerli misafirler, dünyanın enerji olimpiyatları olarak nitelendirilen bu kongrenin "Barış için paylaşalım" mesajını tüm insanlığa ulaştırmayı hedefliyoruz. Amacımız bu kongrenin geleceğe yönelik vizyon ve senaryolar hakkında görüş alışverişine dönüştüğü bir zemine ulaşmasını sağlamaktır. Söz sahibi olduğumuz tüm uluslararası platformlarda her fırsatta dile getirdiğimiz Afrika'da enerjiye erişim konusu elbette bu kongrenin gündem maddelerinden biri olacaktır. Bu konu, Mayıs ayında İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz dünya insani zirvesinde de belirttik.
Her şeyden önce ülkemizin ve milletimizin tarihinde sömürgecilik utancı olmadığını bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum. Bugün de ülkemizin Afrika'ya yaklaşımı ne doğal kaynak, ne beşeri kaynak, ne de başka herhangi bir çıkar esasına dayanıyor. Tarihten gelen güçlü ve tamamen insani değerler üzerine kurulu bağlarımızı yeniden canlandırma derdindeyiz. Afrika'nın tamamını dünyada el uzatılmadık mazlum bırakmama anlayının tezahürü olarak kucaklama derdindeyiz. Afrika'nın ihtiyaçlarını Afrika'dakilerle görüşerek anlamaya çalışıyoruz. Afrika sorunlarına Afrika çözümü üretilmesini amaçlıyoruz. Dönem başkanlığımızda sağlam, dengeli bir büyümenin yanı sıra kapsamlı bir büyümeyi de G20'de dile getirdik. Kıtada enerjiye erişim açısında mahrumiyetler olduğunu düşünüyoruz. Enerji sorunu çözülmeden sağlıktan, beslenmeden, kalkınmadan bahsedebilmemiz mümkün değil. Bugün dünya genelinde elektrikten mahrum olan 1.1 milyar insanın 650 milyonu Sahra Altı bölgesinde yaşıyor. Bölgedeki durumun aciliyeti nedeniyle çalışmalarımızı burası üzerinde yoğunlaştırdık. Dönem başkanlığımız sırasında onaylanan bir diğer çalışmamız da G20 Enerjiye Erişim Planı olmuştur, bu kongrenin plana yardımcı olacağını umuyorum.
Türkiye enerjide büyük ölçüde size bağımlı bir ülkedir. Özellikle son 14 yılda rekor derecede bir büyüme performansına sahiptir. Yüzde 6 ile yüzde 8 arasında büyümeye yol açtır. Bu talebi karşılamanın yanı sıra enerji arzımızı karşılamak ve enerji sepetimizi çeşitlendirmek üzerine çalışıyoruz. Dünyanın ispatlanmış rezervlerin üçte ikisinin istiflendiği bir bölgede yer alıyoruz. Mavi akım, İran ve Bakü-Tiflis-Erzurum projesi bu kapsamda yapılan çalışmalardan biridir. Yine Azerbaycan ile geliştirdiğimiz güney gaz koridorunun bel kemiğini teşkil eden TANAP projesini hayata geçiyoruz. Bununla birlikte Azeri gazı Avrupa piyasalarına ulaşacaktır. Rusya'nın halihazırda balkanlar üzerinden aldığımız gazı doğrudan Karadeniz üzerinden ülkemize sevk etmesini öngören Türk akımı projesi de devam ediyor. Bu projenin ikinci aşaması da Avrupa'daki gelişmelere bağlı olarak geliştirilecektir. Yapılan araştırmalar, Doğu Akdeniz projesi için en doğru güzergahın Türkiye olduğunu gösteriyor.
Yeni ve önemli yatırımların arefesindeyiz. Bu alanda büyük yatırımlar gerçekleştireceğiz. Böylece doğalgaz ticaretinde bölgemizdeki tüm ülkeler için güvenilir ortak haline gelme hedefimize bir adım daha yaklaşacağız. Tedarik, taşıma, tüketim... Biz tedarikçi bir ülke değiliz. Biz tüketici ve taşımacı ülke konumundayız. Bu özelliğimizi teknolojiyle bütünleştirme suretiyle tedarikle bir araya getiriyoruz. Avrupa'nın doğalgaz arz güvenliğine de böylece katkı sağlıyoruz. Avrupa'ya dördüncü gaz koridorunu birlikte oluşturma amacındayız. TANAP ile Avrupa'ya gaz tedarikinde yeni bir alternatif ortaya çıkmış olacak. Bu projenin Avrupa için de önemli olduğuna inanıyoruz.
Önem verdiğimiz bir diğer alan da Nükleer enerjidir. Akkuyu Nükleer Güç Satrali'nin gerçekleştirilmesine yönelik anlaşma yaptık. Japonya ile de Sinop Nükleer Güç Santrali için anlaşma imzaladık. Şimdi de üçüncü nükleer güç santrali için arayış içindeyiz. Hedefimiz önümüzdeki yıllarda elektrik üretimimizin yüzde 10'unun nükleer enerjiden karşılanmasıdır. Türkiye, yenilenebilir enerji açısından da ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Yenilenebilir enerjinin, enerji sepetimizdeki payının yüzde 30'a çıkarılması için çalışmalarımız sürüyor. Bunun için tüm enerji şirketlerini ülkemizde yatırım yapmaya davet ediyoruz. Bu ülkeye yatırım yapan asla pişman olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
Günümüzde küresel alt yapı yatırım ihtiyacının çok büyük bölümünü enerji yatırımları oluşturuyor. Ancak düşen petrol fiyatlarının enerji yatırımlarını olumsuz etkileyeceği üzerinde durmak istiyorum. Bugün ertelenen yatırım kararların yarın enerji güvenliğinde olumsuz etkide bulunması kaçınılmazdır. Bunun için iş birliği içerisinde çalışmamız gerekiyor. Küresel alt yapı yatırımlarının da küresel finansmanının sağlanması için kamu ile özel sektör arasında iş birliği sağlanmalıdır. Enerji alanında gerçekleştirilecek yatırımlarda arzu edilen rakamlara ulaşılması küresel büyümeye de çok önemli katkı yapacaktır.
Geçtiğimiz yıl bu bakımdan tarihi anlamda gelişmelere şahitlik ettik. 2015 Eylül'ünde New York'ta 2030 gündemini, Aralık'ta ise Paris Antlaşması'nı kabul ettik. Bu, yeni iş birliği imkanlarını da ortaya çıkardık. Zengin hidrokarbon imkanlarına sahip olmak her zaman tek başına zenginlik, huzurlu ve güvenli geleceği beraberinde getirmiyor. Ortadoğu'da, Güney Amerika'da bunların tezahürünü gördük, hala görüyor. Enerji erişiminde dahil sıkıntı yaşayan büyük bir kesim var. Venezüela devlet başkanı ile de bu konu üzerinde konuştuk. İnşallah Şubat veya Ocak aylarında da ülkelerine gitmem suretiyle neler yapabiliriz bunları tasarlayacağız.
Dünyanın dört bir yanından gelen siz kıymetli yatırımcılara sesleniyorum. Suriye, Irak'a, Ortadoğu'ya barış getirmek için gelin el ele verelim. Halep'teki küçük bir çocuk şöyle ufka baktığında içi umutla dolmalı. Ancak bugün Halep'te ufka bakan çocuklar sadece helikopterlerin ve uçakların kendilerini hedef alan bombalarını görüyor. Musul'da ufka bakan çocuk özgürce gelecek hayalleri kurabilmeli. Ancak Musullu çocuklar, bugün ufka baktığında mezhepçilik tehdidinin mukayesini yapabiliyor.
Suriye'de çatışmaların durması, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması için gelin hep birlikte harekete geçelim. Musul'un hem DEAŞ tehdidinden hem mezhepçilik baskısından kurtulabilmesi için gelin birlikte mücadele edelim. Gelin, barış için elimizdeki imkanları en iyi şekilde kullanalım, gelin yeni ufukları en iyi şekilde kucaklayalım.
Bizim dünyaya yaptığımız adalet, barış, istikrar çağrıları kesinlikle içi boş retorikten, samimiyetsiz beyanlardan ibaret değildir. Biz, savunduğumuz her düşüncenin bedelini en ağır şekilde ödeyen bir ülkeyiz. Kimi zaman ekonomik krizlerle, kimi zaman 15 Temmuz'da yaşadığımız gibi kanla ödeyebiliyoruz bu bedeli. Evet, bir grup terörist demokrasimizi, bağımsızlığımızı hedef alan bir darbe girişiminde bulundu. Sivil insanlarımızın üzerine tanklarla, tüfeklerle ateş açıldı. Milletimizin direnişi, kahramanlığı sayesinde akıbete uğrattık. Bu hain saldırıda 241 vatandaşımız şehit oldu. 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında FETÖ ve Pensilvanya'da yaşayan malum kişi vardır. Sizler de İstanbul'da gelerek bu hainler karşısında demokrasimize destek vermiş oldunuz. Şahsım ve milletim adına sizlere teşekkür ediyorum. Umarım sizlerin bu asil duruşunuz, bize darbecileri bahane ederek demokrasi dersi vermeye kalkan birilerine örnek olur. Tabii Türkiye'nin terörle mücadeledeki tek sorunu bu değil. FETÖ'nün yanında PKK ve DAEŞ'in saldırılarına da maruz kalıyoruz. Irak ve Suriye gibi sınır bölgelerimizde faaliyet gösteren terör örgütlerinin Gaziantep, Diyarbakır gibi birçok ülkemizde DAEŞ canlı bomba saldırıları gerçekleştirdi. PKK da her gün güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza saldırılar düzenliyor. İşte dün 18 askerimiz şehit oldu, önceki gün Ankara'da eylem yapmak isterken iki canlı bomba kendini havaya uçurdu.
Ülkemizin birliği, bütünlüğü ve huzurunu hedef alan bu kalleş saldırılarının başarıya ulaşma imkanı yoktur, asla olmayacaktır. Hareket alanı gittikçe daralan terör örgütünün son kez sesini duyurma çabalarıdır. Madem ki terör küresel bir sorundur, öyleyse ülkemizin bu mücadelesinde diğer devletlerden destek beklemek hakkımızdır. Kendi topraklarımızda nasıl başarılı mücadele yürütüyorsak Suriye ve Irak'ta da bu terör örgütlerine karşı aynı hakka sahip olduğumuzu düşünüyorum. Bu bölgelerin terör örgütlerinden ve terörist faaliyetlerden arındırılması için Türkiye için hayati öneme sahiptir. Sizler arayıcılığıyla verdiğimiz mesajların ilgili tüm makamlara açık ve net bir şekilde ulaşacağını umuyorum. Bu vesileyle kongrenin insanlık ve dünya barışı için hayırlı olmasını umuyorum."