Uçakta emniyet kemerini bağlamayan Bülent Ersoy’a dava açıldı

Uçakta emniyet kemerini bağlamayan Bülent Ersoy’a dava açıldı

Sanatçı Bülent Ersoy hakkında, geçen ocak ayında Türk Hava Yolları'nın (THY) Antalya- İstanbul seferi sırasında emniyet kemerini bağlamamakta direnip uçuşu geciktirdiği iddiasıyla dava açıldı.

Doğan Haber Ajansı’ndan (DHA) Mustafa Kozak’ın haberine göre  Antalya 18'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada Bülent Ersoy, 'sağlık sorunlarını gerekçe göstererek emniyet kemerini bağlamayarak uçağın yaklaşık 1 saat gecikmeli kalkmasına neden olmak ve kişilerin huzur ve sükununu bozmakla' suçlanıyor. Bülent Ersoy hakkında 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istenen davanın davanın ilk duruşması, 21 Ocak 2016'da yapılacak. 

Konuyla ilgili daha önce basın toplantısı düzenleyen Bülent Ersoy, olay sırasında hostese ya da yolculara saygısızlık yapmadığını belirtmişti. Ersoy, kemer takmamasının nedenini şöyle açıklamıştı:

"Yıllar önce Adana'da trafik kazası geçirdim. Emniyet kemeri karnımın yarılmasına, iç organlarımın dışarı çıkmasına neden oldu. Dolayısıyla yıllardır bu fobiyle yaşıyorum. Uçakta kabin amirine de durumu anlattım, 'Yardımcı olur musunuz?' dedim. Kaptana sormaya gitti, dönüşte 'Bağlanması şart' sözünü tekrarladı. Bir kez daha bağlayamayacağımı ifade ettim. Çünkü sorun sadece fobi değildi. Böbrek taşı rahatsızlığımdan dolayı kasıklarımda dikiş var. Yaralarımın iyileşmesi için de tedavi ediliyorum. Bu açıklamam bile ikna edici olmadı." 

 

"Yolculara da kibarca izah ettim"

Olay yaşandığı sırada uçağın pistin çok başında olduğunu kaydeden Bülent Ersoy, şöyle devam etmişti:

"Kaptan 'Dönüyoruz' dedi. Uçaktan inmedim, zabıt tutturdum. 15 dakikalık gecikme oldu, sonra ek kemer getirdiler, bir şekilde bağlandı. Bu arada arka taraftaki insanları duydum, 'Böyle şey olur mu? Ayrıcalık bu' falan diyorlardı. Kalktım ayağa, kibarca izahatımı yaptım, sağlık sorunlarım olduğunu söyledim, gönüllerini aldım. Ama perdenin hemen arkasında şişmanca bir beyefendi 'Sağlık sorununuz varsa uçağa binmeseydiniz' dedi. Ona tekrar böbrek taşı hastası olduğumu, dikişlerimin bulunduğunu anlatmaya çalıştım ama tavrını sürdürdü. Bunun üzerine 'Aynı dili konuşmuyoruz' diyerek yerime oturdum. Olay bundan ibaret. Ortalığı dağıtmam, rezillik çıkarmam gibi bir durum olsa, bu da tutanaklara geçerdi. Kimseyi rahatsız etmedim, halka o şekilde davranmadım, halkımız her şeyin üstündedir."