Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 5. kez Suriye gündemiyle Çankaya'da bir araya geldi. Üçlü zirve öncesi açılışta liderler söz aldı.
İlk sözü alan Erdoğan, Astana sürecinin Suriye krizi konusunda etkili çözümler üreten tek girişim olduğunu söyledi. Erdoğan'dan sonra söz alan Ruhani ise Suriye'nin kendi kaderini belirleme hakkına vurgu yaparak "Suriye krizinin üzerinden 9 yıl gibi uzun bir zaman geçerken, bazılarının peşinde olduğu yönetimi değiştirme yaklaşımlarının bu süreçte elde edilen tecrübeler ışığında artık geçerliliğini yitirdiğine inanıyoruz" dedi. Putin ise, İdlib'i işaret ederek "Bu bölge teröristlere bir güvenli bölge olmamalıdır" dedi.
Zirve açılışında ilk sözü Erdoğan aldı.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
- Astana sonrası üçlü zirve süreci bugüne kadar önemli başarılara imza attı.
- Üç ülke olarak işbirliğimizi derinleştirdik.
- Astana Platformu Suriye'deki yangının söndürülmesi için etkili çözümler üreten ve somut adımlar atabilen yegane girişimdir.
- Daha fazla sorumluluk üstlenmemiz, elimizi daha fazla taşın altına koymamız gereken bir süreçteyiz.
- Ankara sürecinin Astanaya yeni bir soluk katacağına inanıyorum.
- Ülkemiz en meşakkatli dönemlerinde Suriye halkının yanında olmuştur. 3 milyonu aşkın Suriyeliyi hala topraklarımızda barındırıyoruz.
Erdoğan'dan sonra konuşan Ruhani'nin konuşmasından satırbaşları:
- Ciddi bir şekilde vurguladığımız hususlara riayet edilmeli ve bu ülkeye yeniden huzurun hakim olması için gerekli tesisler sağlanmalıdır.
- Bu krizin barışçıl yöntemlerle çözülmesi, terörizmle mücadele, anayasa komitesinin kurulmasını destekleme, tutukluların ve kaçırılanların değişimi, insani yardımların iyileştirilmesi ve ülkenin yeniden kurulması açısından çabalar gösterildi.
- Değerli arkadaşlar, İran İslam Cumhuriyeti geçmişte olduğu gibi bugün de Suriye krizinin siyasi yollardan çözülmesi gerektiğini düşünmektedir. İran İslam Cumhuriyeti, askeri müdahalelerin işe yaramayacağını düşünüyoruz.
- Suriye’nin toprak bütünlüğü ve bölünmezliği ile bu ülkenin milli egemenlik hakkına, bağımsızlığına saygı gösterilmesi ve dış güçlerin bu ülkenin işlerine müdahalelerinin sona ermesi hususlarına ciddi şekilde riayet edilmeli.
- Suriye hükümeti ve halkı bu ülkenin kendinde barındırdığı farklılıkları ve çeşitliliği dikkate alırsa kendi kaderini belirlemek gibi ağır görevi yerine getirme gücüne sahiptir.
- İran, Suriye krizinin başından beri askeri çözüm yolunun sonuç vermeyeceğini vurgulamıştır ve bu gerçek hala geçerliliğini korumaktadır. Suriye krizinin üzerinden 9 yıl gibi uzun bir zaman geçerken, bazılarının peşinde olduğu yönetimi değiştirme yaklaşımlarının bu süreçte elde edilen tecrübeler ışığında artık geçerliliğini yitirdiğine inanıyoruz. Suriye krizi ve bölgedeki benzer krizler barışçıl yöntemlerle ve o ülkelerin kendi halkı tarafından çözülmelidir.
- Amerikan güçlerinin bir an önce bölgeyi terk etmesi ve Suriye hükümetinin bu ülkenin diğer bölgelerinde olduğu gibi Fırat’ın doğusu ve kuzeyinde de egemenliğini sağlaması zaruridir.
- Bu yolda sadece Suriye halkı kendi geleceği için karar vermeli ve başkaları onların iç işlerine karışma hakkını kendinde görmemeli. ABD'nin Suriye'de asker bulundurması meşru değildir. Adana mutabakatının hayata geçmesi endişeleri giderir.
Putin'in konuşmasından satırbaşları:
- Bugün Ankara'da yaptığımız bu zirveye katılmaktan memnuniyet duyuyorum. Astana süreci eminim ki Suriye sürecine en etkin katkıyı sağlayan mekanizmadır. Suriye krizin çözümü Suriyeliler arası siyasi sürecin başlatılması gibi konuları bugün görüşeceğiz. Ortak çabalarımızla istikrar sağlanmış ve şiddet seviyesi düşürülmüştür. Ama en önemlisi olan şu ki, kalıcı çözüm için bir temel attık.
- Üst düzey zirvelerimizin yanı sıra uzman düzeyinde de önemli çalışmalar devam ediyor. On üç toplantı yapıldı, Rusya-Türkiye-İran-BM ve Suriyeli taraflarla birlikte.
- Anayasa komitesi hızlı bir şekilde Cenevre'de çalışmalara başlamalı. Aşırı gruplarla mücadele önemli bir konu. İdlib'deki durum endişe verici. Son dönemde bu bölgede aşırı grupların faaliyetleri aktif hale geldi. Bu bölge teröristlere bir güvenli bölge olmamalıdır.
- Bu terörist tehdidini tamamen yok etmek için ilave adım atmak lazım. Güneydoğu'daki durum da endişe vericidir. Atılan adımlar sadece toprak bütünlüğünün korunması şeklinde olmalıdır, nüfus alanlarına bölünmesi kabul edilemez.
- 2018 yılı Temmuz ayından itibaren 380 bin mülteci Suriye'ye döndü, 1.3 milyon insan da yerlerine döndü. Uluslararası ajanslar da insani yardım konusunda ülkenin yeniden restore edilmesine daha fazla katkı sağlayacaktır. Bu, tüm Suriyeliler içindir; herhangi bir ayrıştırma olmadan uygulanmalıdır.
- Bugünkü görüşmeler, Suriye'de güvenliğin, istikrarın sağlanması, toprak bütünlüğünün korunması ve birliğine de katkı sağlayacaktır.
TIKLAYIN - Erdoğan, Putin ve Ruhani üçlü zirve için Çankaya'da
Adana mutabakatı nedir?Adana protokolü Türkiye ile Rusya arasında 1998 yılında, yani iç savaş çıkmadan 13 yıl önce imzalandı. Bu dönemde Türkiye’nin Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Başbakanı Anavatan Partisi’nden Mesut Yılmaz, Cumhurbaşkanı ise Süleyman Demirel idi. Bu protokolün imzalanmasına varan süreçte Türkiye ile Suriye arasındaki ipler PKK sebebiyle iyice gerildi. Türkiye PKK’nın geçmişteki ve olası saldırılarından bunalmıştı, dolayısıyla PKK’nın kamplarının bulunduğu ve Abdullah Öcalan’ın ikamet ettiği Suriye’ye tepki gösterdi ve baskı uygulamaya başladı. Bu sürecin sonunda Suriye ile Türkiye arasında Adana mutabakatı imzalandı. Mutabakat sonucunda ise Öcalan Suriye’den gönderildi, Suriye PKK’y bir terör örgütü olarak tanıdı ve bazı PKK üyeleri tutuklandı. Adana mutabakatına göre Suriye’nin verdiği taahhütler şöyle: “1- PKK lideri Abdullah Öcalan mutabakata varıldığı tarih itibariyle Suriye’de değildir ve Suriye’ye girmesine izin verilmeyecektir. 2- Suriye’de olduğu söylenen PKK kampları mutabakata varıldığı tarihten itibaren faaliyette değildir ve faaliyete geçmelerine izin verilmeyecektir. Birçok PKK üyesi tutuklanmış ve isimleri Türk tarafına iletilmiştir. 3- Suriye yönetimi ülke toprakları üzerinde PKK’nın askeri, ekonomik ve siyasal faaliyetlerinin hiçbirine izin vermeyecek, örgüt propagandasına müsaade etmeyecektir. 4- Suriye yönetimi PKK’nın “terörist bir örgüt” olduğunu kabul etmiştir 5- Suriye yönetimi, ülke topraklarında PKK’nın eğitim ve barınma amaçlı kamp ve diğer tesisler oluşturmasına ve ticari faaliyetlerine izin vermeyecektir. PKK üyelerinin üçüncü bir bölgeye geçişleri için Suriye topraklarının kullanılmasına müsaade etmeyecektir. 6- Suriye yönetimi, Abdullah Öcalan’ın tekrar Suriye topraklarına girmemesi için her türlü tedbiri alacak ve sınır kapılarına bu doğrultuda talimat verecektir.” Bu protokolün imzalanmasının ardından Türkiye ve Suriye ilişkilerinde bir de- eskalasyon meydana geldi. İki ülkenin birbiriyle ilişkisi birçok alanda gelişme gösterdi. Anlaşmanın imzalanmasından aylar sonra Suriye’den gönderilen Öcalan Kenya’nın başkenti Nairobi’de yakalandı ve ardından 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edildi. Mutabakat 2010'da geliştirildi2010 yılında Adana Protokolü “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması” adı altında geliştirildi. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Suriye Dışişleri Bakanı Walid Mouallem’in imzaladığı anlaşmaya sunulan gerekçe şöyle: |