Uğur Gürses: Merkez bankacılığının yeniden keşfi mi yapılıyor?

Uğur Gürses: Merkez bankacılığının yeniden keşfi mi yapılıyor?

Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz artıracağı yönündeki beklentiler nedeniyle Merkez Bankası’nın tek faiz uygulamasına geçeceğini belirten Radikal yazarı Uğur Gürses, “Fed’in Eylül’de faiz artırımına başlama olasılığının güçlenmesi, Başçı’nın yeni ‘ambalajı’ olacağa benziyor. Şimdi ‘bu faiz artırma değil teknik bir düzenleme’, ‘Fed’e hazırlık’ denilerek tek faize geçerek faiz yukarı çekilecek. Sorarsanız ‘tek faize geçtik, bu teknik’ denilecek” görüşünü dile getirdi.

Uğur Gürses, yazısında “Başçı muhtemelen ‘siyasetçiler kızmasın’ diye bu ‘sadeleşmenin’ yani normale dönüşün, para politikasında sıkılaşma ya da gevşeme şeklinde algılanmaması gerektiğini söylerken, bunun Ağustos içinde teknik bir çalışma ile “tek bir faizle mevcut para politikamızı devam ettirseydik, bu faiz ne olurdu?” sorusunun belirleneceğini de ekliyordu. Duyduğumda şaka zannettim; Merkez bankacılığının yeniden keşfi mi yapılıyor?” ifadelerine yer verdi.

Gürses, “Tüm bunların nedeni, siyasetle kol kola olan Merkez Bankası’nın enflasyonu aşağı çekme iradesi yerine düşük faizi hakim kılma, ‘siyasete orta yapma’  çabasında olmasıydı. Kurların çıldırdığı ve işin krize gittiği anlarda 3-5 puanlık zorunlu faiz artırımına giderken, biraz sakinleşme ile faizleri fazlaca gevşetiveriyordu” dedi.

Dün Enflasyon Raporu’nu açıklayan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın ‘FED’in para politikası normalleşiyor, biz de normalleşiyoruz, artık geniş bir faiz koridoruna ihtiyaç kalmıyor’ sözleri; son 5 yıldaki hatalı ve iflas etmiş para politikasından ‘şekere bulanmış’ bir sunumla çıkış demek.

Merkez bankaları, ekonomide kısa vadeli faizleri kendi faizleri, tek bir faiz oranı ile etkiler; eğer mali piyasalardaki faizler merkez bankasının faizleriyle uyumlu hareket ediyorsa etkili ve ciddiye alınıyor demektir. Etraftaki mevduat, kredi ve kısa vadeli tahvil faizlerine bakalım, hangisi Merkez Bankası’nın faizlerine yakın?

Merkez Bankası’nın uyguladığı politikaya bakılırsa bankanın haftalık repo faizi yüzde 7.50, tavanda ise gecelik faizi yüzde 10.75’te. Bankanın bu iki kanaldan piyasaya verdiği paranın ortalama faizi ise (ortalama fonlama faizi) yüzde 8.50 civarında. Peki, kısa vadeli mevduat faizleri nerede? Merkez Bankası verilerine göre bankaların uyguladığı 3 aylık mevduat faizinin ortalaması yüzde 10.55 seviyesine tırmanmış durumda. Pratikte bankaların yüzde 12’leri geçtiği görülüyor. Ticari kredi faizlerinin ortalaması ise yüzde 15’e uzanmış durumda. Yani şimdiden en iyi hali ile mevduatla 2 puanlık, kredi ile 6.5 puan faiz farkı var.

Bunun anlamı, Merkez Bankası’nın para politikası yetersiz ve piyasanın gerisinde kalıyor; faizler bu koridorun dışında oluşmaya başlamış durumda. Dolayısıyla normal koşullarda sade ve tek bir faiz oranı uygulaması gerekirken, ‘siyasi tribünlere’ farklı, mali piyasalara farklı faiz uyguluyor görüntüsü veren Merkez Bankası’na şimdi iki seçenek kalıyor; ya koridoru genişleterek tavan faizi yükseltmek ya da çok önceden yapması gerekeni, yani tek faiz uygulamasına geçmek. Ama her halükarda faizin artırılması gerekiyor.

Başçı dün, ABD merkez bankası FED’i örnek göstererek, kısa vadeli faizlerin yükseltilmesinin uzun vadeli faizleri fazlaca yukarı çekmeyeceği yönünde sözlü yönlendirme yaptıklarını, bunun da başarılı yürüdüğüne işaret ederek, bunun da geniş bir faiz koridorun ihtiyaç bırakmayacağını, Merkez Bankası’nın da Türkiye’deki para politikasının operasyonel çerçevesini sadeleştireceğini söylüyor.

Özeti şu; şu anda piyasaya verdiği paranın yüzde 70’ini yüzde 7.50’lik haftalık repo ile yüzde 30’unu da yüzde 10.25-10.75’lik gecelik olarak veren bankanın, bunu sadeleştireceği ve tek bir faiz oranından vereceği anlaşılıyor. Yani, normal klasik pencereye geri döneceğinin sinyali veriliyor.

Başkan Başçı’nın her zaman olduğu gibi başarısız politikalardan çıkışı bile ‘şekere bulama’ yeteneği yadsınamaz; koridoru genişletmek mevcut uygulananın hatasını ortaya sermek olacağından, Fed’in Eylül’de faiz artırımına başlama olasılığının güçlenmesi, Başçı’nın yeni ‘ambalajı’ olacağa benziyor. Şimdi ‘bu faiz artırma değil teknik bir düzenleme’, ‘Fed’e hazırlık’ denilerek tek faize geçerek faiz yukarı çekilecek. Sorarsanız ‘tek faize geçtik, bu teknik’ denilecek.

Başçı muhtemelen ‘siyasetçiler kızmasın’ diye bu ‘sadeleşmenin’ yani normale dönüşün, para politikasında sıkılaşma ya da gevşeme şeklinde algılanmaması gerektiğini söylerken, bunun Ağustos içinde teknik bir çalışma ile “tek bir faizle mevcut para politikamızı devam ettirseydik, bu faiz ne olurdu?” sorusunun belirleneceğini de ekliyordu. Duyduğumda şaka zannettim; Merkez bankacılığının yeniden keşfi mi yapılıyor?

Tüm bunların nedeni, siyasetle kol kola olan Merkez Bankası’nın enflasyonu aşağı çekme iradesi yerine düşük faizi hakim kılma, ‘siyasete orta yapma’  çabasında olmasıydı. Kurların çıldırdığı ve işin krize gittiği anlarda 3-5 puanlık zorunlu faiz artırımına giderken, biraz sakinleşme ile faizleri fazlaca gevşetiveriyordu.

Faizleri 5 yıl boyunca olduğu gibi fazlasıyla gevşek tutabilmenin uluslararası zemini artık kalmadı. Bol para dönemi sona erdi. İşte bununla beraber Başçı da şunun itirafını da yapıyor; artık faizi düşük tutabilmek de, çeşitli göz boyayıcı deneysel politikalarla para politikasında ‘hokus pokus’ dönemi de sona erdi; tek faize dönülüyor. Aynı Başçı’nın “enflasyonun yüzde 7’nün üzerinde olmaması lazım” demesi ayrıca kara mizah örneği.