Bir yakınının cenaze törenine katılmak için gittiği Okmeydanı Cemevi'nde polisin silahından çıkan kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybeden Uğur Kurt'un ölümüyle ilgili ilk duruşma görülmeye başlandı. Kurt'a isabet eden kurşunun silahından çıktığı belirlenen polis memuru S.K. olayı gününü anlattı: "Bize doğru gelmekte olan şahsın ayak hizasını hedef alarak bir el ateş ettim . Silahımda 11-12 mermi vardı. Geri kalanları havaya sıktım. Çok üzgünüm, o kişinin orada öleceğini tahmin etseydim, kendimin ölmesini isterdim." Bu arada duruşmada Uğur Kurt'un annesi sanık polise bakarak önce söylendi, ardından elini yumruk haline getirip polisin başına vurdu.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, tutuksuz sanık polis memuru S.K. hazır bulundu. Uğur Kurt'un babası Kemal, annesi Gülnaz, eşi Narin ile 2 buçuk yaşındaki oğlu Kemal Kurt da davaya müşteki olarak katıldı. Hacı Bektaşi Veli Anadolu Vakfı Genel Başkanı da olayın cemevi bahçesinde yaşanması nedeniyle suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşmaya CHP Milletvekilleri İlhan Cihaner, Mahmut Tanal, Umut Oran, Aykut Erdoğdu ve Berkin Elvan'ın babası Sami Elvan da izleyici olarak katıldı. Kimlik tespitinin ardından mahkeme başkanı, sanık polisten olay gününü anlatmasını istedi.
S.K., "2460 kod nolu ekipte polis memuru olarak görev yapıyordum. O tarihte olan malum olaylar nedeniyle bize grubu uzaklaştırmamız yönünde talimat verildi. Ara sokaklarda bir süre kovalamaca yaşandı. Araçta toplam 4 kişi vardı. Şoför ve şoförün yanında ekip şefi Şahabettin, şoförün arkasında ise ben ve Burak oturuyordu. Caddeye çıkacağımız sırada nereden geldiğini görmediğim bir molotof kokteyli aracın ön mazgalından içeri girdi. Önde oturan şoför ve şef ateş içinde kaldı. Araç alev topuna döndü. Şoför kapıyı açamadı. Arka kapıyı açıp araçtan indim. Elimde yanma meydana gelmişti. Bu panikle araçtan aşağıya indim. Şoför de inmişti onun da eli yanmıştı. Araç yandığı halde bizim bulunduğumuz yere bir molotof kokteyli daha atıldı, hemen ayaklarımın altına isabet etti. O istikamete baktığımda bir şahsın elinde molotof kokteyli ile bize doğru geldiğini gördüm. Şefime baktım eli yanmıştı" dedi.
"Silahım belimi rahatsız ettiği için aracın içindeydi, tekrar araca binip silahımı aldım" diyen S.K., "Bize doğru gelmekte olan şahsın ayak hizasını hedef alarak bir el ateş ettim . Silahımda 11-12 mermi vardı. Geri kalanları havaya sıktım. Ateş ettiğim sırada elinde molotof olan şahıs 25-30 metre uzaktaydı ve benim karşımdaydı. Olay sırasında ben ateş etmeden önce de silah sesleri duydum. Bu nedenle benden önce başka polisler tarafından da ateş edildiğini düşünüyorum. Bulunduğumuz yer düz alan değildi. Kot farkı vardı. Bu sebeple yaptığım atış şahsın üzerinden geçip gitmiş olabilir. Ateş etmem ya da etmemem yönünde kimseden bir talimat almadım" diye konuştu
Mahkeme başkanının "Araçta başka bir silah var mıydı?" sorusuna sanık S.K., "Araçta, FN isimli bir silahımız vardı. Boyalı top mermisi atan bir silahtı. Silah aracın ön kısmındaydı" diye yanıt verdi.
Mahkeme başkanı bunun üzerine 'O silahı neden kullanmadın?' diye sordu. S.K., 'Normalde FN silahı aracın içinde monte edilmiş şekilde bulunur, ancak bizim araçta silah o an monte değildi. Araç yanıyordu, 20 kiloluk bir silahla yanan araçtan inmem imkansızdı" diye cevap verdi.
Daha sonra mahkeme başkanı 'Orada cemevi olduğunu, cenazenin bulunduğunu biliyor muydun?' sorusuna sanık S.K., 2009'dan beri polis olduğunu, olaydan 4 ay önce TEM şubesinde göreve başladığını belirterek, "O sokağa ilk defa girmiştim. Orada cemevi olduğunu ve cenaze olduğunu bilmiyordum" diye cevap verdi.
Sanık S.K, olayın ardından önce Cemal Kamacı Spor Kompleksi'ne gittiklerini, burada kendilerini yaklaşık 3-4 saat beklettiklerini sonra da hastaneye gittiklerini söyledi. Bunun üzerine Kurt ailesinin avukatı Turgut Kazan, S.K.'ya polis olan babasıyla birlikte olay yerinde inceleme yaptıkları yönünde soru sordu, S.K., babasının Kağıthane İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde görevli olduğunu, olaydan sonra babasıyla birlikte olay yerine gitmelerinin mümkün olmadığını, çünkü olayların devam ettiğini söyledi.
Polis memuru S.K., "Polis memuruyuz ama etten kemikten ibaretiz. Yanıyoruz. Bu olayın bir şekilde meydana geldiği için çok üzgünüm. Yanan bir araçtan iniyorsunuz ve sizin yandığınızı görüyorlar ve hala devam ediyorlar. Hayatım boyunca böyle bir olayın aklıma ve başıma gelmesini tahmin edemezdim. Bir eşi kocasız, bir çocuğu babasız bırakmayı hiç istemezdim. Bu olaydan dolayı çok üzgünüm. Keşke o anı geri alabilsek ama mümkün değil. Yargılama sonunda vereceğiniz her türlü cezaya razıyım. Ailesi acılarında haklı. Diyebileceğim tek şey bilerek isteyerek o kişinin ölmesini istemedim. Çok üzgünüm, o kişinin orada öleceğini tahmin etseydim, kendimin ölmesini isterdim" diye konuştu.
Daha sonra söz verilen Uğur Kurt'un eşi Narin Kurt, konuşmak için kucağında uyuyan çocuğunu yanında bulunan Uğur Kurt'un annesi Gülnaz Kurt'a verdi. Gülnaz Kurt çocuğu izleyiciler arasında birine vermek üzere sanığın bulunduğu yere doğru gitti. Sanığın önünde çocuğu başka birine veren Gülnaz Kurt, sanığa bakarak önce söylendi, ardından elini yumruk haline getirip S.K'nın başına vurdu. S.K., bir süre tepkisiz bir şekilde başını öne eğerek bekledi. Bu durumu fark eden mahkeme başkanı anne Gülnaz Kurt'u uyardı.
Mahkeme başkanı daha sonra tanıkların dinlenmesi için duruşmaya ara verdi.
İddianemeyi hazırlayan savcı Hasan Yılmaz, Uğur Kurt'u vuran polis memuru S.K.'nın "Taksirle adam öldürme" suçundan 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmasını istemiş, dosyayı İstanbul 85. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. Dosyayı inceleyen 85. Asliye Ceza Mahkemesi, Uğur Kurt'u öldüren polis hakkındaki "taksirle adam öldürme" suçlamasını yetersiz bularak, suçun 20 ila 25 yıl arası hapis cezasını öngören "Olası kastla adam öldürme" olduğunu belirtip dosyayı "görevsizlik" kararıyla Ağır Ceza mahkemesine göndermişti.