Hürriyet yazarı ve spor yorumcusu Uğur Meleke, Milli Takım'ın yeni teknik direktörü Mircea Lucescu'nun, takımı bıraktığını açıklayan Arda Turan ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası geri dönme ihtimalini, "TFF'nin Arda'yı kadro dışı bırakma nedeni, bir gazeteciye yaptığı fiziki saldırı değil miydi? Bu ceza sadece 1 maçlık mıydı sahi? Ardanın Milli Takım'a dönüşüyle ilgili kararı Lucescu'nun değil de federasyonun vermesi gerekmez mi?" sorularıyla yorumladı.
Rumen teknik adamın görevinin başındaki ilk icraatının Avrupa'da oynayan Türkiyeli futbolcularla görüşmesini olumlu olarak yorumlayan Meleke, Türk futbolundaki 'teknik direktör kısıtlılığını' eleştirdi.
Uğur Meleke'nin 10 Ağustos 2017'de Hürriyet'te "TFF, Arda’yı kadro dışı bırakmamış mıydı?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Lucescu’nun göreve gelir gelmez Avrupa turu yapması olumlu. Zaten benim de milli takım hocalığının ikinci iş olarak yapılmasına karşı olmamın temelinde, teknik direktörümüzün bolca Avrupa’ya gitmesi gerekliliği de yatıyordu. Hakan’la, Cengiz’le, Enes’le, alt yaş grubundan A takıma çıkacaklarla, seçim aşamasında olanlarla bizzat görüşeceksin, yerinde izleyeceksin, birlikte karar alacaksın. Bunun başka yolu yok.
Ancak Rumen Hoca’nın İspanya seferinde Arda’yla görüşüp onu milli takıma davet ettiği de gelen haberler arasında. Eğer bu haberler doğruysa, benim kafamda soru işaretleri kaldı doğrusu. Arda, bundan 2 ay önce ulusal takımı bıraktığını açıkladığı basın toplantısını yapmadan birkaç saat önce zaten TFF tarafından kadro dışı bırakılmamış mıydı?
TFF’nin Arda’yı kadro dışı bırakma nedeni, bir gazeteciye yaptığı fiziki saldırı değil miydi? Bu ceza, sadece 1 maçlık mıydı sahi? Arda Turan’ın milli takıma dönüşüyle ilgili kararı yeni teknik adamın değil, TFF’nin vermesi gerekmez mi? Arda-Bilal Meşe olayı yaşandığında Lucescu bu olayın bir parçası değildi ki, şimdiArda’nın ayağına gidip onu ulusal takıma geri çağırıyor!
Eğer siz Arda Turan’ın Bilal Meşe’ye yaptığı fiziki saldırıyı böyle yok sayarsanız, adeta cezasız geçerseniz; Fatih Terim’in görevine Alaçatı baskını nedeniyle son verme konusunda yüzde yüz haklı olmanıza rağmen haksız duruma düşmüş olursunuz. Hukuksuz olursunuz. Hukukun olmadığı yerde de kaos kaçınılmazdır zaten.
Terim, Alaçatı’da kebapçı basar, milli takımdaki görevine son verilir.
Arda, gazeteci dövmeye kalkar. Yalnızca 2 ay sonra ayağına gidilip, “lütfen milli takıma dön” denir...
Aziz Yıldırım, Özgür Yankaya’yı Fenerbahçe Stadı’nın çimleri üstünde açıkça tehdit eder. Hak mahrumiyeti cezası alır. Bu cezayı niye aldığını anlamadığını söyler! Birkaç ay sonra bu kez trafikte korumaları, bir motorcuyu tehdit eder. Görüntüler medyaya açıkça yansımasına rağmen konu mahkemeye intikal etmez. Kapanır gider.
Bir ülkede sokakta hukuk yoksa, sahada da olmuyor galiba...
- Hepimiz, milli takım hocasının yerli olmasını tercih ederdik; ama Terim-Güneş-Denizli-Yanal-Avcı dışında da kamuoyunun isminde birleştiği bir Türk çıkaramıyoruz. Bu 5’linin de en küçüğü 54 yaşında. Elbette teknik adam eğitiminde sıkıntılarımız olabilir. Bu müfredatla ve uygulamayla ilgili Almanya’dan destek alsak keşke. Elbette yerli hocalarımızın dil öğrenmeme, kendilerini geliştirmeme ısrarları söz konusu. Umarım bunu da kırarız zamanla. Ama bunlardan daha ivedilikle atılması gereken adımlar basit:
1- Kulüplere yılda maksimum iki teknik sorumluyla kontrat sınırlaması gelmeli.
2- Bir Süper Lig kulübü, sezon içinde ikinci teknik sorumlu ile imza atacaksa, TFF’ye 1 milyon dolar “kontrat fesih cezası” ödemeli. Alt ligler için de uygun cezalar belirlenmeli. Aynı fesih cezası, statü uygunsa kontratını tek taraflı fesheden teknik adam tarafına da uygulanabilir elbette.
- En azından 5 yıllığına şu kısıtlamaları denesek, holigan müteahhit başkan güruhu, bu kadar kolay hoca harcayamayacak. Teknik adamları bir süre korursak, kulüplerde biraz uzun çalışabilmelerini sağlarsak, belki de bu kadar itibarsızlaştırmayacağız. Mehmet Özdilek, Tolunay Kafkas, Rıza Çalımbay, Ertuğrul Sağlam, Okan Buruk, Cihat Arslan, Sergen Yalçın hepsi çok iyi başladılar kariyerlerine. Sonra ne oldu da, milli takıma aday adayı sayılabilecek kıvama gelemediler, iyi etüt etmeli bu noktadaki problemi. Özdilek bugün hâlâ Antalya’da, Kafkas Gaziantepspor’da, Sağlam Bursa’da olsalardı, belki de her birini anabilecektik milli takım koçu adayı olarak.
Bugün Freiburg’da Çağlar Söyüncü’nün teknik direktörlüğünü yapan Christian Streich’in 1997’de aynı kulübün U19 takımında Ali Güneş’in hocası olduğunu fark edince, bizdeki problemin ne olduğunu kavrayabiliyorsunuz sanırım.
Biz de kendi Streich’lerimizi çıkarmak istiyorsak TFF’nin acilen kulüplere “teknik sorumlu kontrat limiti” ve “sözleşme fesih cezası” getirmesi gerek.
Bu açmazdan başka çıkış yolu yok.