Spor Arena yazarı Uğur Meleke, Dünya Kupası’nda oynanan Fransa-Hırvatistan mücadelesini ve turnuvayı değerlendirdi.
Meleke, turnuvada yeni uygulanmaya başlanan dördüncü oyuncu değişikliği kuralını olumlu bir dönüşüm olarak gördü.
Ayrıca turnuvada Türkiye açısından gurur duyulacak şeyin Cüneyt Çakır ve ekibinin olduğunu söyledi. Meleke, “Arjantin-Nijerya maçında Rojo’nun koluna gelen topa penaltı çalmamaları, doğru karardı. Biz onlarla gururlanmaktan usandık, onlar bizi gururlandırmaktan usanmadılar” ifadelerini kullandı.
İşte Uğur Meleke’nin Hürriyet’te yer alan yazısının bir kısmı:
Hırvatlar, eleme turlarından hiçbir takımı 90 dakikada mağlup edemeden geldiler finale.
Ama hem Danimarka, hem Rusya, hem de İngiltere karşısında uzatmalarda ciddi bir fiziksel fark yarattılar. Hele İngilizler’i 80’den sonra kalelerine hapsetmeleri akıl almazdı. 3 maç üst üste 120 dakika oynamışsın, rakibin İngiltere ise İsveç’i güle oynaya geçerek geliyor karşına. Ve 80’den sonra top göstermiyorsun İngilizlere. Turnuvanın en genç takımına... Ruslar amonyak koklayarak çıkıyorlardı maçlara. Hırvatlar’ın ciğeri, amonyaktan daha güçlüydü belli ki!
Böyle fiziksel bir performans sizi Dünya Kupası’nda yarı finale kadar getirebilir, hatta bazen finale de çıkarır. Ama kupaya yetmemeli. Yetmedi de... Fransızlar da çok keyif vermeseler de, Belçika ya da Brezilya kadar dominant bir futbol oynamasalar da, güçlü organizasyonları, doğru formasyonları ve akıllı menajerleriyle dünya şampiyonu oldular dün. 98’de kupaya giderken de görüntüleri benzerdi: Aimet Jacquet iyi bir organizasyon yaratmıştı. Santrforları Guivarch gol atamasa da, bir günü libero Blanc, bir günü sağ bek Thuram kurtarıyordu. Ve o takımın lideri de aynıydı: Buz adam Deschamps. Sanırım Fransa’nın da farkı buydu: Brezilya ve Arjantin, süperstarlarına yenik düştüler. Belçika’nın koçu yetersizdi, İngiltere’nin kalitesi. Fransa’nınsa hem yaşlı/kaprisli bir süperstarı yoktu, hem de iyi bir hocası vardı burada. O da yetti kazanmalarına.