Uğur Meleke: Medyaya baskı, bizim en başarılı olduğumuz spor dalı

Uğur Meleke: Medyaya baskı, bizim en başarılı olduğumuz spor dalı

Hürriyet yazarı ve spor yorumcusu Uğur Meleke, Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim'in Milli Takımlar'daki görevlerini bırakması üzerine bir yazı kaleme aldı. 

Rüştü Reçber ile köşe yazısı ve mektup yoluyla tartışan Terim'in "yargıya başvuracağım" sözlerine tepki gösteren Meleke, "Bir hafta önce damadının işletmesiyle ilgili bir anlaşmazlıkta yargıya gitmeyi tercih etmeyen Terim’in, bir hafta sonra bir köşe yazısı sonrası mahkemeden bahsetmesi bir Türkiye gerçeği: Medyaya baskı, bizim en başarılı olduğumuz spor dalı!" diye yazdı.

Uğur Meleke'nin 27 Temmuz 2017'de Hürriyet'te "Bir trilyon, bir harfi satın alamaz" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Mesele özünden bir miktar sapıp kişiselleşmiş olsa da, Reçber-Terim tartışması önemli. Rüştü, en fazla milli olan futbolcumuz. Terim de, milli takımı en uzun süre çalıştıran antrenör. En rütbeli beş Türk futbol adamını seçseniz, ikisi bunlar.

Bir trilyon, bir harf etmez

Rüştü Reçber’in pazartesi günkü yazısı, son derece isabetli. Yalnızca tek bir paragrafına itirazım var. Yazısının sonunda önce Terim’i istifaya, sonra da TFF’yi göreve davet ediyordu sevgili Rüştü. Buraya kadar her şey normal. Ancak devamı enteresan: İstifa ya da görevden alma olmazsa spor bakanını ve onun üstlerini de eklemiş davet listesine... Benim anlamadığım şu: TFF, özerk bir kurum değil mi? Milli takım hocasını belirleme yetkisi, TFF Yönetim Kurulu’na ait değil mi? Memlekette her meseleyle ilgili kararı siyaset verirse, bu kurumların varlık sebebi ne ki öyleyse? Reçber daha önce TFF başkanlığına aday olacağını beyan etmedi mi? Eğer bu kurumları böyle fonksiyonlaştırırsanız, neye talip oluyorsunuz ki siz? Talimatla iş yapmaya mı?

 

***

 

Terim’in cevap metni de enteresan. Birkaç alaycı cümlenin ardından, yargı yoluna başvuracağını beyan ediyor Fatih Hoca. Doğrusu ben, makalenin içeriğinde bir sıkıntı göremedim, dolayısıyla Terim’in hangi ifade için hukuki yollara başvuracağını anlayamadım. Bir hafta önce damadının işletmesiyle ilgili bir anlaşmazlıkta yargıya gitmeyi tercih etmeyen Terim’in, bir hafta sonra bir köşe yazısı sonrası mahkemeden bahsetmesi bir Türkiye gerçeği: Medyaya baskı, bizim en başarılı olduğumuz spor dalı!

Ayrıca geçmişte yaşanan bazı olayları da hatırlamak gerekiyor sanırım bu noktada: Gökhan Töre-Hakan-Ömer arasında silahlı bir hadise yaşanır. Silah çeken “evlat”tır, çekilen Ömer 2 yıl ulusal takım forması göremez. Başakşehir’liler gazetecilere saldırır, Volkan birkaç gün sonra sahadadır. Fransa’da bir prim tartışması yaşanır, bir yıl sündürülür, karından konuşmalarla kriz bin katına çıkarılır ve halı altına süpürülür. Memleket futbolu tarihi bir düşüş yaşar, teknik direktörler basiretsiz müteahhit başkanlar yoluyla harcanır, hâlâ kulüplere bir sezonda iki antrenörle çalışma limiti getirilmez. Genç yetenekler forma şansı bulamadan yok olur, hâlâ 18 kişilik esame listelerine bir tane 21 yaş altı oyuncu koşulu bile konulmaz. Ya da hâlâ maç kadroları niyeyse 18 kişiden 23’e çıkarılmaz. Bunlarla ilgili senelerdir bir gelişme yok. Ama Alaçatı’da bir restoran sorununa birkaç saat, Reçber’in yazısına bir gün içinde müdahale edilir! Türkiye Futbol Direktörü’nü ülke sporuyla ilgili konularda aktif görmek istiyorum ben artık. Ülke sporu dışındaki her şeyde değil.

***

Ben bu yazıyı gazeteye geçtikten birkaç saat sonra Terim görevden ayrılmış. Ancak Terim’in Reçber’e yazdığı mektuptaki “bir kısmı kendisinde kalması gereken destek” kısmını, kişilerden ve durumdan bağımsız olarak irdelemek icap ediyor bence... Bu destekle ne kastedildiğini bilmiyoruz ama varsayalım ki Terim, Reçber’e kariyerinde çok önemli yardımlarda bulundu. Bu yardımlar, Reçber’in köşesinde artık hiçbir zaman Terim’e eleştiri getiremeyeceği anlamına mı gelir? Satılık mı bu köşeler? Yardıma ya da paraya tahvil edilebiliyor mu? Bu sütunların, bu harflerin bir namusu vardır benim bildiğim. Bu gazeteler kimsenin değil; okuyucunun. Bu sütun, benim namusum. Ne parayla pulla, ne dostlukla-destekle değiş-tokuş edilemez.

Bir ay içinde önce Arda, Bilal Meşe’yi talimatla yazı yazmakla; sonra Terim, Reçber’i dostluklarına aykırı yorum yapmakla itham etti bu ülkede. Hangi ülkede? Uğur Mumcu’nun, Hrant’ın, Sabahattin Ali’nin yazılarından dolayı katledildiği ülkede... Arda’nın, Meşe’nin, Terim’in ya da Reçber’in hangisinin haklı olduğunu bilmiyorum. Ancak şunu biliyorum: Bu köşeler satılık değil. Burada tek bir harf, trilyonlara tahvil edilemez. Nokta.