Kitabında Uğur Mumcu Vakfı’na ‘böcek’ yerleştirilmek istendiğini yazan eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a Güldal Mumcu’dan yanıt geldi. 2009’da vakfın polislerce basıldığını açıklayan Mumcu, bu durumu İçişleri’ne ilettiklerini anlattı.
Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun, “İn” adlı kitabında Uğur Mumcu Vakfı’na 2009 yılında böcek yerleştirilmek istendiğini ancak polislerin deşifre olduğunu yazdı. TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, 2009’da vakfın “çok tuhaf bir polis baskınına sahne olduğunu” anlattı. 24 Ocak 2010 Adalet ve Demokrasi Haftası hazırlık toplantıları sırasında vakfa gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan kişilerin “burada ne toplantısı yapıyorsunuz” gibi ilginç sorular sorduğunu belirten Mumcu, olaydan dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın haberinin olmasının ardından terörle mücadele ekiplerinin vakfa gelerek vakfı basan polislerin isimlerini aldığını, daha sonra telefonunun Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden olduğunu belirten kişilerce aranarak baskını yapan polislerin sahte kimlik gösterdiği bilgisinin verildiğini aktardı.
Uzun, kitabında Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin ardından kurulan Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’na “böcek” yerleştirilmek istendiğini ancak polislerin şüpheli davranışlarından dolayı deşifre olduklarını yazdı. Olayın Orhan Özdemir’in Ankara Emniyet Müdürlüğü döneminde, 2009 yılında yaşandığını belirten Uzun, “Vakfa böcek denilen dinleme veya görüntü kaydetme cihazını yerleştirmek için bir polis ekibi gitti ve bu ekip deşifre oldu. Vakfa böcek yerleştirmeye giden ‘istihbarat polisi’ ve bu görevde kullandıkları ‘kangoo kamyonet’ tarzı otomobil, şüpheli davranışlarından dolayı çevrede bulunanların dikkatini çekmişti” ifadelerini kullandı. Uzun olayı aydınlatmakla görevli Emniyet Müdür Yardımcısı Muharrem Durmaz’ın daha sonra görevden alındığını bildirdi.
“2009” tarihinde vakfın “çok tuhaf bir polis baskınına sahne olduğunu” belirten Güldal Mumcu, 4 Kasım 2009 akşamı vakıfta yaşananları düzenlediği basın toplantısında anlattığını anımsattı. Mumcu, Sabri Uzun’un anlattıklarını kendi gözünden şöyle aktardı:
‘Adalet ve Demokrasi Haftası’ hazırlık toplantısına baskın: Adalet ve Demokrasi haftasının hazırlıkları için ilk toplantı 4 Kasım 2009 akşamı gerçekleştirilmişti. Vakfa gelen ve kendilerini Ankara Emniyet Müdürlüğü Araştırma Geliştirme biriminin mensubu olduklarını ifade eden ve polis kimliklerini gösteren sivil kıyafetli iki kişi “Burada ne yapıyorsunuz? Niye toplandınız” tarzında, adeta sorgularcasına sorular yöneltmişlerdir. Gelen şahıslar adlarını ve çalıştıkları bölümü kendi el yazılarıyla bırakmışlardır. Polislerin adları: Uğur Efe, Şamil Gener.
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’ı aradım. “Demokratik bir ülkede mi yoksa başka bir rejimin olduğu ülkede mi yaşadığımızı” sordum; o da konuyu bilmediğini, araştırıp bana bilgi vereceğini söyledi. Daha sonra Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’nden iki polis vakfa gelerek güvenlik kameralarında kayıtlı görüntüleri izleyip ilk gelenlerin isimlerini alarak gitti. Yaklaşık bir saat sonra bu defa, Ankara Emniyeti’nden olduklarını söyleyen iki polis, yine ilk gelenlerin isimlerini alarak gitti.
Gece yarısına doğru 0312 384 06 70 numaralı telefondan Ankara Emniyet Müdürü olduğunu söyleyen bir zat aramış, bu kişilerin kendi birimlerinde bulunmadığını, kimliklerinin sahte olabileceğini, “Siz bizim hedefimizde değilsiniz. Böyle bir şey yapılması mümkün değil. Biz size sadece yardımcı olmaya çalışırız” şeklinde konuşmuştur. Belki, kendini Ankara Emniyet Müdürü diye tanıtan sanal birisiyle konuşmuşumdur.
Acaba Uğur Mumcu ve benzeri demokrat aydınların öldürülmesi yetmemiştir de onun ve öteki demokrasi şehitlerinin Uğur Mumcu Vakfı şemsiyesi altında çok sayıda demokratik kitle örgütünce anılmasından, ülkemizde adalet ve demokrasinin yerleşmesini sağlamak için verilen emeklerden dahi rahatsız olan birtakım odaklar, adalet ve demokrasi özlemini, bu özlemi ifade eden Uğur Mumcu Vakfı ve öteki demokratik kitle örgütlerini taciz etmek, sindirmek mi istemektedir?
Emniyetin, bu sanal polislere ne yapacağını merakla beklemekteyim. Hıristiyan dünyasının kutsal yıldızının adıyla şirket kurdurulan kişinin Emniyet teşkilatında ve bu ülkede yaratmış olduğu derin çatlağın giderek derinleştiğini ve bir gün hepimizi yutacağını unutmayınız. Elsiz, ayaksız yılanın yarattığı bu sanal dünyanın uykusundan uyanmamız gerek. Artık kimse parmağının arkasına saklanamaz.