Rusya'nın Ukrayna'nın Donbas bölgesine askeri yığınak yapmasının ardından Rusya ve Ukrayna arasındaki yeniden tırmanan gerginliğe Türkiye de dolaylı olarak dahil olmaya başladı. Geçen hafta İstanbul'da Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Gerilimin artmasını arzu etmiyoruz,Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini güçlü biçimde savunduk" mesajı da Moskova'da rahatsızlık yarattı. Görüşmeden kısa bir süre sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye'yi Ukrayna'ya silah sevkiyatı yapmaması konusunda uyardıklarını açıkladı ve aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ülkelerle yürüttükleri görüşmelerde "Kiev rejiminin savaşçı beyanatlarının iyi analiz edilmesini talep ettiklerini" söyledi.
Bu açıklamanın ardından da 15 Nisan - 1 Haziran arasında Rusya'dan Türkiye'ye artan vakalar gerekçe gösterilerek seyahat kararı geldi. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, her ne kadar seyahat yasağının siyasi olmadığını söylese de Rusya'dan aldığı hava savunma sistemi S-400'ler nedeniyle ABD ile ilişkileri bozulan Türkiye'nin şimdiyse Ukrayna'ya sattığı SİHA'lar nedeniyle Rusya ile karşı karşıya geldiği görülüyor.
Türkiye ile Ukrayna arasında imzalanan anlaşmayla Baykar Savunma tarafından üretilen 6 adet Bayraktar TB2 SİHA ve 3 adet yer kontrol istasyonu 2019 yılında Kiev'e teslim edilmişti. Türkiye ayrıca yakın zamanda Pakistan'ın yanı sıra Ukrayna ile MilGem korvet satış anlaşmaları da imzaladı.
Kiev ve Ankara'dan gelen açıklamalar iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da derinleştirilmek istendiğini gösteriyor.
Ancak "Ukrayna ile işbirliğinin sonuçlar doğurmaya başladığını" söyleyen Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mitat Çelikpala, bu işbirliğinin rahatsız edeceği ülkelerin başında Rusya olduğuna dikkat çekti. "Ukrayna'ya İHA/SİHA satıyorsunuz, Ukrayna bunları etkin bir biçimde ayrılıkçı unsurlara karşı kullandığında meşru bir süreç" olduğuna vurgu yapan Çelikpala, "Ama Rusya'yı rahatsız ediyor" şeklinde sözlerini sürdürdü.
DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede Rusya'nın Türkiye'ye yönelik yaptırım uygulamasıyla ilgili tartışmalara da değinen Çelikpala, "Türkiye 2015'ten sonraki gelişmeler Rusya'nın Türkiye'ye yönelik ne türde bir yaptırım uygulayabileceğini ya da bu yaptırımların ne gibi etkileri olduğunu biliyor, tecrübe etti. Bunu değerlendirerek süreci götürecek" şeklinde konuştu. "Rusya'nın rahatsızlığının artıracağını" belirten Çelikpala, "Buna karşın Türkiye'nin ise Ukrayna ile savunma alanındaki işbirliğinin şu anda duracağına dair bir işaret yok" dedi.
Türkiye, 2015 yılında Suriye'nin kuzeyinde hava saldırıları düzenleyen bir Rus savaş uçağını, uyarılara rağmen hava sahasını ihlal etmesini nedeniyle düşürmüştü. Ardından da Rusya, aralarında bazı gıda maddelerinin ihracatı, Türk şirketlerine yönelik kısıtlamalar, Türkiye’ye turizmin durdurulması ve bazı uçak seferlerinin iptali, vizesiz seyahat uygulaması kaldırılması gibi birtakım yaptırımlar uygulamıştı.
ABD'de yeni politikalarla iktidara gelen Başkan Joe Biden ise Şubat ayında düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı'nda "ABD geri döndü" vurgusuyla bölgede yeniden etkin olacaklarının sinyallerini verdi.
Önümüzdeki dönemde daha sertleşen Batı-Rusya gerginliği söz konusu olduğunda "Batı burada Türkiye'yi yanında görmek isteyecektir” diyen Mitat Çelikpala, bunun Türkiye'nin çıkar ya da beka meselesi olarak gördüğü konularda politika alanını daraltıp daraltmayacağıyla ilgili ise "Bunu her bir olayın kendisi gösterecektir" dedi.
Türkiye'nin ürettiği Bayraktar TB2 SİHA'lar Dağlık-Karabağ bölgesindeki Azerbaycan ve Ermenistan çatışmasında kullanıldı. "Türkiye, savunma ihracatını jeopolitik önem atfettiği bölgelerdeki dış politika hedeflerinin bir unsuru olarak değerlendirdiğini" söyleyen EDAM Güvenlik ve Savunma Programı Direktörü Dr. Can Kasapoğlu, Tunus, Azerbaycan, Ukrayna, Katar gibi pazarlardaki hareketliliğin de "bunun ciddi bir göstergesi" olduğunu söyledi.
Türkiye, Tunus ile Anka, ayrıca Katar'la Bayraktar TB2 SİHA sözleşmeleri imzalamıştı.
Öte yandan Türkiye, ürettiği bazı askeri sistemlerde yabancı şirketlerden ithal ettiği parçaları da kullanıyor. Bu da Türkiye'nin askeri savunma sistemleri üretim ve satışında zaman zaman engel olabiliyor. Dağlık Karabağ'da Bayraktar TB2'lerin kullanılmasıyla her ikisi de NATO ülkesi olan Kanada ve Türkiye arasında çıkan SİHA gerilimi örneklerden biri.
Konuyla ilgili açıklama yapan Kanada Dışişleri Bakanı Marc Garneau, "Kanada teknolojisinin Dağlık Karabağ'da kullanıldığına dair güvenilir kanıtlar bulunmasının ardından 2020 sonbaharında askıya alınan izinlerin iptal edildiğini” duyurmuştu. Kanada'nın kararın ardından gözler buradan ithal edilen ürünler kullanılarak sürdürülen projelere ve envanterdeki sistemlere çevrildi. Türkiye, Kanada'nın geçtiğimiz yıl satış izinlerini askıya almasının ardından yerli görüntüleme sistemi çalışmalarına hız vermiş, bu çerçevede Aselsan'ın geliştirdiği CATS adı verilen bir sistem için seri üretime geçmişti.
Savunma Sanayii Başkanlığı rakamlarına göre, 2002 yılında 248 milyon dolar olan savunma ve havacılık ihracatı, 2019 yılında 3,06 milyar dolara ulaştı. Türkiye'nin "savunma sanayi geleneğinin" yeni olduğuna dikkat çeken Mitat Çelikpala, bunun sahada dış politikaya nasıl yansıyacağını ise "süreçlerin göstereceğine" vurgu yaptı. Çelikpala, "Türkiye'nin aldığı kararlar ve faaliyetler daha çok bölgesel etki yaratıyor. Küresel aktörlerin bölgesel ilişkilerde Türkiye ile zaman zaman rekabet edip zaman zaman işbirliği yaptığı alanlar yaratıyor. Bu dış politikada Türkiye'nin önünü açtığı dönemler var, daralttığı dönemler var. Şimdi en daraltılmış dönemlerden bir tanesini geçiriyoruz" görüşünü dile getirdi.
Türkiye, Altay tankı gibi, Hürkuş gibi savunma üretimlerinde ithal donanımlar da kullanıyor. Bunlardan biri de 2018 yılında BMC şirketi ile seri üretim sözleşmesi imzalanan Altay tankı projesi oldu. Sözleşme kapsamında 250 tank üretilmesi ve ilk tankın 18 ay içerisinde teslim edilmesi planlanıyordu. Ancak Almanya tarafından uygulanan ambargo nedeniyle tankın üretimi henüz tamamlanamadı.
Türkiye gibi orta büyüklükteki savunma ekonomilerinin "askeri-sınai kapasite üretirken uluslararası işbirliğine gitmek durumunda" olduğuna değinen EDAM'dan Can Kasapoğlu, "önemli olan müttefikler ile kurulan savunma ilişkilerinin sürdürülebilirliği" olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin askeri teknolojiler konusunda sık sık "yerli ve milli" vurgusu öne çıkıyor. Peki Türkiye'nin askeri yetenek ve kapasitesi gerçekten ne kadarı yerli ve milli?
Yerli ve milli vurgusunun "siyasi söylemde ve toplumun genelinde bir karşılığı olan, retorik boyutu kuvvetli bir ifade" olduğuna dikkat çeken savunma politikaları analisti Arda Mevlütoğlu, "yerlilik ve milliliğin ölçülmesinin son derece zor olduğu" değerlendirmesinde bulundu.
Savunma Sanayii Başkanlığı da "2002 yılında 66 savunma projesini yaklaşık yüzde 80 dışa bağımlılık oranı ile yürütürken; 2020 yılında yüzde 65'in üzerinde yerlilik oranı ile proje sayısının 762'ye ulaştığını" belirtiyor.