Ukrayna'dan savaş bölgelerinden kaçan Roman mültecilerin Perşembe günü Çek Cumhuriyeti'ne kabul edilmemeleri, Romanların Orta Avrupa'da karşı karşıya kaldıkları ayrımcılığı tekrar gündeme getirdi.
Ukrayna'dan Roman etnik azınlıktan bir grubun Çek Cumhuriyeti ve Ukrayna arasındaki sınırı geçmesine izin verilmediği iddiaları üzerine bir açıklama yapan Çek İçişleri Bakanı Vit Rakusan bu iddiaları doğruladı ve ülkeye giriş izni verilemeyen Roman mültecilerin Ukrayna/Macar çifte vatandaşlığa sahip olduklarını, dolayısıyla kendilerine Çek Cumhuriyeti yerine Macaristan'a gitmelerinin tavsiye edildiğini söyledi.
Romanlar ise gidecek yerleri olmadığını, Ukrayna'dan Çek Cumhuriyeti'ne geçmek isteyen tüm mültecilere izin verilirken, kendilerine neden böyle bir ayrımcılık uygulandığını anlamadıklarını söylüyor.
Ukrayna'dan kaçan Romanların Çek sınırından geri çevrilmesi mültecilerle ilgili yeni bir tartışmanın da doğmasına neden oldu. Sivil toplum kuruluşları savaştan kaçan insanların ten rengine göre değerlendirilmesinin temel insan haklarıyla ne kadar uyuştuğunu sorgularken, resmi kurumların temsilcileri ise Romanların toplumdaki çoğunlukla uyumsuz olduğunu öne sürüyor.
Çek İçişleri Bakanı Vit Rakusan, Ukrayna'dan Çek Cumhuriyeti'ne gelen ve sığınma talep eden Ukrayna/Macar çifte vatandaşlığa sahip Roman mültecilerin ülkeye kabul edilmeme gerekçesi olarak bu insanların lisan bilmemelerini gösteriyor.
Roman kökenlilerin ne Çekçe ne de Ukrayna'ca bildiklerini vurgulayan Çek bakan, Ukrayna/Macar çifte vatandaşı olan Ukrayna Romanlarının aslında Macaristan kökenli olduklarını, dolayısıyla lisanını bildikleri Macaristan'a gitmelerinin doğru olacağını söylüyor.
Bakan Rakusan, Roman ailelerin en az 10-20 bireyden oluştuğunu, birbirlerinden ayrılmayı reddettiklerini, bu kadar kalabalık aileleri evlere yerleştirmekte zorluklar çektiklerini ve ülkede yeni gettolar oluşturmak istemediklerini vurguluyor.
Rakusan, çifte vatandaş olan Ukraynalı Romanlara, bir şekilde ülkeye girmiş olsalar bile kalış izni verilmeyeceğinin, bu insanların kesinlikle sosyal yardımdan yararlanamayacaklarının altını çiziyor.
Khamora Sivil toplum örgütü temsilcisi Emil Vorac, Ukrayna'dan gelen Roman mültecilerin bir kısmının ne Romanca, ne Rusça ne de Ukraynaca konuşabildiğini, kendini sadece Macarca ifade edebildiğini kabul ediyor, ancak sorunun mülteci bilgilendirme formlarının değiştirilmesiyle ve tercümanlar yardımıyla çözülebileceğini düşünüyor.
Slova 21 adlı sivil kuruluş temsilcisi Siladzic ise ülkede yeni gettolar oluşması yönündeki endişelerde haklılık payı olduğunu, fakat gelen mültecilerin ülkede farklı yerlere dağıtılması yoluyla bunun önüne geçilebileceğini söylüyor.
Çek Cumhuriyeti'nde sivil toplum kuruluşları ve hükümet arasında Roman mültecilerin ülkeye kabulü ve gelenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için özel bir sosyal yardım projesinin hayata geçirilmesi yolunda görüşmeler de devam ediyor.
Ukrayna'yı terk eden Roman mülteciler sadece Çek Cumhuriyeti'nde değil, bölgenin diğer ülkelerinde de benzer zorluklar yaşıyorlar.
Ukrayna asıllı Romanlara karşı gösterilen tepkiler, Slovakya ve hatta Ukraynalı Romanların çoğunun yöneldiği Macaristan'da da zaman zaman gündeme geliyor. Yerel halk Roman kökenli Ukraynalı mültecilerin kalabalık ailelerinden, yerel örf ve geleneklerle uyuşmayan yaşam tarzından şikayet ediyor.
Özellikle Ukraynalı Romanların Macaristan'da karşı karşıya kaldıkları durum ilginç.
Macar yasaları, son on yıl içinde yurt dışında yaşayan, Macarca konuşan ya da birkaç nesil Macar akrabalık bağını kanıtlayabilen kişilere Macar vatandaşı olma fırsatı tanımış ve bunun üzerine de komşu ülkelerde yaşayan yüz binlerce Macar etnik azınlığa bağlı kişi Macar vatandaşlığına da müracaat ederek çifte vatandaş olmuştu.
Ancak Macar yasalarına göre, mültecilik "vatandaşı olduğu memlekette kovuşturmaya uğrayan, yaşamı tehlikeye giren bireylere" verilen bir hak. Dolayısıyla Ukrayna'dan Macaristan'a sığınan bir şahıs, eğer aynı zamanda Macar vatandaşı ise "mülteci" sayılmıyor.
İşte Ukrayna Romanlarını zor durumda bırakan nedenlerden biri de bu. Bir yandan Roman olmaları nedeniyle yerel halk tarafından önyargıyla karşılanıyorlar, diğer yandan da mülteci olarak kabul edilmedikleri için, sosyal yardımla değil, sadece halkın dayanışması sonucu oluşan yardımlarla yaşamak zorunda kalıyorlar.
Aynı sorunla Ukrayna'dan gelen Macar asıllılar da karşılaşsalar da, onların hem akrabalık ilişkileri ve hem de çalışma izinleri nedeniyle yaşamlarını düzene koyabilmeleri daha kolay oluyor.
Dünyanın, ulusal bir devlete sahip olmayan en büyük azınlığı olarak kabul edilen Romanlarla ilgili olarak bütünsel nüfus ölçümleri yapılmıyor.
Dünya Romanlarının üçte birinin Avrupa'da yaşadığı tahmin ediliyor. Romanların yoğunlukla yaşadıkları bölge de Orta ve Doğu Avrupa. En çok da Romanya, Bulgaristan ve Macaristan'da yaşıyorlar.
Yerleşik yaşamı reddeden, genellikle yaşadıkları ülkenin dilini konuşsalar da, yerleşik kültürü özümsemeyen ve egemen kültüre asimile olmamakta direnen Romanlar, bu bölgede yüzyıllar boyunca baskılarla ve bir türlü üstesinden gelinemeyen önyargılarla yüzleşmişlerdi.
20. yüzyılın sonlarında bölge ülkelerinde, özellikle de Çek Cumhuriyeti ve Slovakya'da bir devlet politikası olarak uygulanan sistemli kısırlaştırmalarla karşı karşıya kalmışlardı.
Birkaç yıl önce Avrupa Birliği'nin girişimleriyle söz konusu devletler mağdurlara tazminat ödemeyi kabul etmişlerdi.