Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu, 11 Şubat 2018 tarihli yazısında, "Türkiye'ye füze yağarken NATO'nun sessiz ve katkısız kaldığını vurgulayarak, Bu hukuki zorunluluğu NATO'ya hatırlatan ve göreve çağıran iktidar ya da muhalefet var mı? Bakalım olacak mı?" diye sorduğunu hatırlattı. Uğuroğlu, "Cumhurbaşkanı çağrıma uydu" başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Mersin AKP kongresinde, NATO'ya Suriye konusunda çağrıda bulunduğunu söyledi.
Uğuroğlu'nun "Cumhurbaşkanı çağrıma uydu" başlığıyla yayımlanan (12 Mart 2018) yazısı şöyle:
Tam bir ay önce 11 Şubat 2018'de yayınlanan, "Ey NATO neredesin?" başlıklı yazımda Türkiye'ye füze yağarken NATO'nun sessiz ve katkısız kaldığını vurgulayarak bu soruyu gündeme getirdim.
Yazımda NATO'nun üye ülkelere karşı sorumluluğunu hatırlatarak özetle, "Türkiye NATO üyesi değil mi? Üyesi elbette de NATO nerede? NATO acilen devreye girmeli" diyerek şu soruyu sordum:
"Bu hukuki zorunluluğu NATO'ya hatırlatan ve göreve çağıran iktidar ya da muhalefet var mı? Bakalım olacak mı?"
Evet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yazımı okudu ve Mersin AKP kongresinde, NATO'ya Suriye konusunda çağrıda bulunarak, "Eğer dünyada terörizme karşı samimi duruş sergileyen hangi kuruluş varsa yürüttüğü mücadelede Türkiye'nin yanında olmak zorundadır. Buradan sesleniyorum. Ey NATO, neredesin? Türkiye, NATO'nun ülkesi değil mi? Şimdi de ben çağırıyorum. Hadi bakalım Suriye'ye gel, niye gelmiyorsun" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan benim yazımdan alıntılar yaptı ama geç de olsa aynen benim gibi, "Ey NATO, neredesin? Türkiye, NATO'nun ülkesi değil mi? diyerek doğru yaptı.
İşte yazımın özeti:
"Türkiye NATO üyesi değil mi? Üyesi elbette de NATO nerede?
1991 Körfez Savaşı sırasında ve daha sonra 2003'de ABD'nin Irak'ı işgalinde; Irak'ın muhtemelen kimyasal başlıklar da taşıyabilecek kapasitedeki Scud ve türevi füzelerine karşı Türkiye'nin savunmasını sağlamak için NATO harekete geçmiş, ABD ve Hollanda tarafından Türkiye'nin güneydoğusundaki birkaç hava üssü ile kentin korunması için Petriot savunma sistemleri konuşlandırılmıştı.
Bugün Türk halkının can ve mal güvenliğine her gün saldırılar düzenleniyor ve NATO başta üye ülkeler ki en başta Amerika seyrediyor.
Pardon Amerika Türkiye'ye saldıran PYD/YPG terör örgütlerini silahlandırmaya devam ediyor ve Türkiye'ye yapılan alçakça insanlık dışı füze saldırıları ile masum sivil halkın öldürülmesini görmezden geliyor.
Haziran 2004'deki İstanbul Zirvesi'nde Aktif Kademeli Taktik Balistik Füze Savunması (Active Layered Tactical Ballistic Missile Defense) adıyla bir füze savunma kalkanı kurulması kararlaştırılmıştı.
Kuruldu mu? Hayır, İşte bugün bu yüzden NATO acilen devreye girmeli.
NATO'ya üyelik sürecimiz pehlivan tefrikası gibi yıllarca sürmüştü. Türkiye NATO'ya ilk resmi başvurusunu Mayıs 1950'de, ikinci başvurusunu ise Ağustos 1950'de yapmış, Kore savaşına katılımımızın da tetiklediği başvurumuzun ardından, 18 Şubat 1952 tarihinde Kuzey Atlantik Antlaşması ve Protokolünü TBMM'nin kabul etmesiyle tam üyelik gerçekleşmiştir. Hem CHP hem DP hükümetleri üyeliğimizin gerçekleşmesi için çaba göstermiştir.
Kuzey Atlantik Antlaşmasının 5. Maddesi gereğince NATO, bir saldırı veya saldırı tehdidine karşı üyelerini savunmaya ve bu amaçla, bir üyesine yapılacak saldırının tüm üyelerine yapılmış varsayılacağı ilkesine dayanan bir örgüttür.
Siyasi ve askeri alanlardaki günlük işbirliğiyle sergilenen dayanışma ve uyum, temel güvenlik sınamalarının üstesinden gelinmesinde hiçbir müttefikin yalnız bırakılmayacağını garanti etmektedir.
Ayrıca, NATO üyelerinin savunma alanında egemen sorumluluklar üstlenme haklarına halel getirmeksizin, müttefiklerin asli ulusal güvenlik hedeflerine kolektif çabalarla ulaşmalarına yardımcı olmakla yükümlüdür.
Bu hukuki zorunluluğu NATO'ya hatırlatan ve göreve çağıran iktidar ya da muhalefet var mı? Bakalım olacak mı?"