Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, "Ramazan'ın ilk 2 haftasını içeren 'yarı kapanma' konuşmanızı ekrandan izledim. Dünyanın en zor kararlarından birini almak ve açıklamak zorunda kalmanın üzüntüsü gözlerinizden okunuyordu... Sadece bahşişle geçinen milyonlarca insanı ilgilendiren, kafe, restoran, eğlence yerlerinin kapanması ne demekti, mesela? Aslında herkes tüm kapanma beklerken, halkınızdan destek bekleyerek 'yarım kapanma'yı denemek zorunda kaldığınızı anlattınız... 'Maske, Mesafe ve Temizlik kesin şart... Toplantı kesin yok' dediniz... 'Bunlara uyarsanız, 15 günlük kapanma sonunda rakamlar düşer. O zaman daha da gevşetiriz. Ama yapmazsanız rakamlar yükselir, bu defa 'tam kapanma' kararı almak zorunda kalırız'! Sayın Başkan... Ne Adalet, ne İçişleri, ne de Sağlık Bakanı'nız umursadı... İşte 15 günlük yarı kapanmada, dünya Covid listelerinin başında giden İstanbul'da durum... Bu durum İstanbul'un neden salgın rekortmeni olduğunu da açıklıyor..." dedi.
Uluç, yazısında, "Sayın Başkan, bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle Covid kurallarını ihlal etmenin cezasını, 'önleyici, engelleyici' düzeylere çıkarmaz, '10 güne kadar zorlama hapsi' cezasını, can yakacak para cezalarının yanına eklemezseniz, ramazan 15'te tüm İstanbul'u hapsetmek zorunda kalacaksınız... Peki bizim günahımız ne olacak o zaman?. Kurallara uyan uygar vatandaşların suçu ne olacak ki, hapsolacağız? Bahşişle yaşayan yüz binler ne olacak? 'İmdat' Cumhurbaşkanım!. İmdat!' En ağır cezaları koyun... 'Maske takmamaya 50 bin lira para, 10 gün hapis cezası olur mu' diyemez kimse... 'Takarsan ceza SIFIR!. Ne korkuyorsun o zaman' dersiniz, olur biter, bir! İkincisi... Covid'in sonunda 'ÖLÜM' var... Yani salgını yayma suçunun hukuktaki adı 'Cinayete tam teşebbüs!.' O zaman 10 gün zorlama hapsi 'Af' gibi kalır, Sayın Başkanım!" görüşünü savundu.