Hıncal Uluç Sabah gazetesindeki yeni patronu Ahmet Çalık’a köşesinden methiyeler dizdi. Uluç, yazısında Hürriyet gazetesi çalışanlarının bugüne değin 2.5 patron gördüğünü kendilerinin ise patron zenginliği yaşadıklarını yazdı. Çalık’a karşı peşin hükümlere kapılanların yanlışa düştüklerini belirten Uluç’un bugünkü yazısı: Peşin hükümler ve gerçekler: Çalık Holding'in en tepesinde İstanbul'a panoramik bakan salonda toplandık. Hani nasıl derler. Deyim yerindeyse Genişletilmiş Komuta Konseyi. Sabah'ı sabah yapanlar. Başta Ergun Babahan gazeteyi hazırlayan yazı işleri ekibi ve de onların pişirdiği yemeğin tuzu, biberi köşe yazarları. Masanın başında da yeni, son patronumuz Ahmet Çalık . Biz Sabahçıların bir patron zenginliği var. Hürriyet'teki dostlarımız mesela, en fazla 2.5 patron gördüler. Erol Simavi, birazcık Erol Aksoy, sonunda da Aydın Doğan. Biz Dinç Bilgin'le başladık. Sonra gene deyim yerindeyse, Fetret devri. Mehmet Emin Karamehmet verdi maaşlarımızı bir süre. Sonra Turgay Ciner. Sonra da devlet. Ya o da var. Devlet memuru da olduk. Büyük lokma yiyip büyük laf etmeyeceksin. Diplomamı gösterirken anneme "Bak valide. Bu Mektebi Mülkiye'nin diploması. Osmanlı'dan beri devleti aliye memur yetiştiren okulun yani. Ama hiç bekleme, umma, ben devlet memuru olmam" demiştim. Kaderden kaçılmıyor. Ben devlete gitmedim, devlet bana geldi, ne yapayım. Şimdi patronumuz Ahmet Çalık. Ve de Ahmet Çalık'la ilgili bir yığın tevatür, bu bir yığın tevatürün getirdiği peşin hükümler. Bana öyle geldi ki, sadece dışarda değil, Sabah'ın içinde de Çalık'ı yanlış, eksik tanıyanlar ve de peşin hükümlere kapılanlar var. Bu yüzden bu toplantıyı en çok isteyenlerdendim. Ne kadar haklı olduğumu da iki saat boyunca gördüm. Sonunda geldiğimiz noktanın da, size çok daha güzel, çok daha sevimli ve en önemlisi çok daha inanılır bir Sabah vereceğini hissettim.. Şimdi sizlerden de bir dileğim var. Sabah'ı bir süre ve lütfen tüm peşin hükümlerinizi bir yana bırakıp, yeni bir gazeteymiş diye izleyin.. "Hani bakalım neymiş bu" diye merak edersiniz ya, öyle.. O gözle yapacağınız eleştirileri de, Yazı İşlerine iletin.Gazeteyi hazırlayanlara.. En güzeli birlikte bulacağız, inanın! * * * Toplantı, Çalık Holding'in tanıtımıyla açıldı. Sabah/ atv gurubu artık bu Holding'in içinde.. O zaman tanımamız gerek.. Tanıdık da.. Enerji, inşaat ve tekstil, Holding'in belli başlı alanları. Ve bu alanlarda hiç de mütevazı değil.. Enerjide mesela, sadece Ceyhan Rafineri projesi 8 milyar dolarlık. Ülke doğalgazının yüzde 7'sini dağıtıyor. İnşaatta dünyada 162'nci büyüklükte. Tekstilde, Denim yani blucin kumaşı üretiminde dünya onuncusu. Bildiğiniz tüm markalar, Levi's, Diesel, Replay, Lee, Wrangler, Zara, aklınıza ne gelirse iş birliği içinde. Yani, Sabah/ atv gurubunun medyatik anlamını bir yana bırakırsanız, Holding'in iş çapı içinde 1.2 milyar dolarlık alış fiyatımızla biz hayli küçüğüz. Bu büyüklükte bir dünya holdinginin kredibilitesi de büyük. Telekom dahil iki dev ihaleye girmişler.. Birinde 6.5 milyar dolar teklif etmişler. Yüzde 60'ı iç ve dış kredi.. Birinde 4.5 milyar dolar.. Gene yüzde 60 kredi ve tamamı içerden. Yani Holding'in kredi bulma konusunda sıkıntısı yok. Öz kaynak sıkıntısı hiç yok. "O zaman niye kamu kuruluşu VakıfBank" diye sordu arkadaşlar.. "Kurulduğumuzdan beri VakıfBank'la iş yapıyoruz. Bankalar topladıkları paraları satarak kazanırlar. Biz de onlar için iyi müşteriyiz" dedi Ahmet Çalık.. VakıfBank'a Sabah kredisi için her yıl ödenen faiz 60 milyon dolar mesela.. Aslında çok uzun, çok ayrıntılı anlatıldı. Dikkatle dinledik ve kafamıza takılan her şeyi sorduk.. Sonunda açıkça ortaya çıktı ki, Çalık Holding ve Ahmet Çalık'ın hiçbir kişi ya da kuruma herhangi bir diyet borcu yoktur.. Ne kurulup gelişirken, ne de Sabah/atv'yi satın alırken.. Bir şey daha öğrendik, keyifle, gururla.. Ahmet Çalık'ın vizyonu, bu ülkenin en büyük medya kuruluşlarından biri olmanın ötesindedir. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden, Balkan ülkelerine basılan ve dağılan bir Sabah.. Tüm bunların altının çok net çizilmesi, biz Sabah'ı hazırlayanlar için çok önemliydi. Daha sonra Sabah'ın genel karakteri konuşuldu. Mehmet Barlas, Sabah'ın kuruluş çizgisinin doğruluğunu anlattı. Merkezde bir halk gazetesi olarak kalmamız gerektiğini söyledi. Hasan Bülent Kahraman harikaydı. "Gazete alan insan, sorunlarına sahip olunmasını ister. Bu da yayını ister istemez muhalif yapar.. Ama geçmişin çağdışı kalan muhalefeti değil bu.. Sabah sisteme muhalefet etmeli. Trafiğe mesela.. Eğitim, Sağlık sistemlerine mesela.." Geçmişin kötü örnekleri olarak kalan Zafer, Ulus gibi siyasal partilerin organı izlenimi verecek bir gazeteye de herkes şiddetle muhalefet etti. Gazetenin "Köşe yazılarında özgür, haberlerinde tarafsız olması" ilkesi tartışılmadı bile.. Şimdi Sabah'la ilgili tüm düşünce ve kararlarınızı bir yana bırakın.. Bu özetlediklerimin ışığında gazeteyi bir hafta izleyin. Neyi yapıp, neyi yapamadığımızı da bize iletin. Bu Sabah hepimizin, unutmadan!..