Uludere raporu: Öldürülenlerin kim olduklarını belirlemek için zaman vardı

Uludere raporu: Öldürülenlerin kim olduklarını belirlemek için zaman vardı

Hülya Karabağlı / ANKARA

Uludere Alt Komisyonu’nun hazırladığı 84 sayfalık raporda, “Grubun terörist grup olup olmadığı hususunu teyit etmek için yeterli zaman olduğu halde bu imkânın iyi değerlendirilemediği kanaatine ulaşılmıştır” dendi. Raporda, “Alınan tüm önlemlere rağmen terör örgütünün Irak'ın kuzeyinden eleman ve patlayıcı madde aktarımı devam ettiği sürece, terör örgütünün şiddeti tırmandırma girişimleri devam edecektir”  ifadesi kullanıldı.

Uludere Alt Komisyonu'nun hazırladığı raporun tam metni için tıklayın  

Komisyon’un hazırladığı raporda, PKK’lıların sınır geçişlerinde kendilerine kaçakçı süsü verdiğine dikkat çekildi. Raporda, “Türkiye'yi derinden üzen ve sarsan bu olayla ilgili yapılan araştırma ve incelemelerde; olayın kasten yapıldığına yönelik olarak herhangi bir delil elde edilemediği görüş ve kanaatine varılmıştır” dendi.

Raporun bazı bölümleri şöyle:

Olay günü saat 21.06'da ilk grup Türkiye sınırına 50 ile 80 metre mesafede olduğu tahmin edilen açık alana ulaştığında, bu alanın en yüksek noktasında kümelenmiştir. Bu saat itibariyle ikinci grup da yaklaşık 1100 metre geride açık alanda beklemektedir. Gruplar yaklaşık 35 dakika açık alanda hiçbir güvenlik tedbiri almadan hayvanlarını bırakarak bekleme yapmışlardır.

 

‘Grubun hareketlerinden saldırıya karşı tedbir alma yok’  

 

Sağ kurtulanların ifadelerine göre ilk grup sadece açık alandaki en yüksek noktada telefon çektiği için telefon görüşmesi yapma maksadıyla toplanmıştır. Grubun hâl ve hareketlerinden mevzilenme veya herhangi bir saldırıya karşı tedbir almadıkları aksine oldukça rahat tavırlar sergiledikleri görülmüştür. Grup bu noktaya kadar İHA gözetiminde açık alanlardan, Irak'ın kuzeyinden Türkiye'ye doğru giden toprak yoldan sınır noktasına ulaşmıştır. Ayrıca, grubun açık alanda beklediği nokta Gülyazı Tugayı'na yaklaşık 5 km mesafede olup top menzili içerisindedir. İHA tarafından ilk aracın 17.20'de, insan ve hayvanlardan oluşan grubun 18.23'te tespit edildiği ve ilk bombanın 21.39'da atıldığı bilinmektedir.

Bu süre zarfında tüm kurum ve birimlerin eşgüdüm içerisinde çalışmasıyla görüntülenen grubun tanımlamasının yapılabilmesi için yeterli sürenin bulunduğu, bölgenin coğrafi koşulları ile birlikte grubun bombalandığı alan olan bekleme noktasının en yakın askeri üs bölgesine ve yerleşim yerine yaklaşık 4-5 km uzakta olduğu hesaba katıldığında, grubun terörist grup olup olmadığı hususunu teyit etmek için yeterli zaman olduğu halde bu imkânın iyi değerlendirilemediği kanaatine ulaşılmıştır.

 

'PKK'lı grup olsaydı izlenirdi'

 

Tereddüt oluşturması gereken bir başka verinin de öndeki ilk gruba atılan 3 bombadan sonra, yaylanın sonunda 1100 metre geride beklemekte olan ikinci grubun hiç dağılmadan açık alanda beklemeye devam etmesi olduğu belirtildi. PKK’lı grup olması durumunda harekâtı gerçekleştiren uçakların seslerini duyduktan ve ilk gruba atılan bombalardan sonra son derece dağlık ve sarp olan arazide gizlenecekleri sonucuna ulaşılabileceği ifade edilen raporda, askeri yetkililerin; topçu atışına rağmen grubun dağılmaması yürüyüşüne devam etmesi, ilk bombalamadan sonra arkadaki grubun dağılmamış olması, grubun 40 civarında büyük bir grup olması, gruptaki insan sayısı ile katır sayısının yakın olması gibi verilerin, bu grubun PKK’lı grup olduğu yönündeki kanaatlerini pekiştirdiğini beyan ettikleri vurgulandı.

İHA görüntülerinin komisyonda izlendiği kaydedilen raporda, insan ve hayvanlardan oluşan grubun iddia edildiği gibi köylerinden çıkarken değil, 18.23'te Irak'ın kuzeyinde, Türkiye sınırına göre yaklaşık 4,5 km uzaklıkta tespit edildiği vurgulandı. Raporda, askeri yetkililerin grubun kaçakçı olduğuna ilişkin bilgileri olmadığı ifade edildi.

Gülyazı Muhtar vekilinin ikinci bombanın atılmasından sonra Gülyazı Jandarma Karakol Komutanı'nı telefonla arayarak, bombaladıkları grubun çocukları olduğunu ve harekâtın durdurulmasını istediğine işaret edilen raporda, astsubay olan karakol komutanının hava harekâtına ilişkin herhangi bir yetkisinin olmadığı ve 69 saniye içinde son bombanın atılmasını engelleyemeyeceğinin anlaşıldığı bildirildi.

 

‘Düğün Dağı’ndan Çukurca Bölgesi’ne’ 

 

Hava harekatında keşif/gözetleme görevinin TSK'nın Gözcü isimli İnsansız Hava Aracı (İHA) tarafından yerine getirildiği, İHA'nın 15:59:38'de Batman'dan kalkış yaparak bölgedeki PKK hareketliliği nedeniyle olayın gerçekleştiği yerin batısında bulunan Düğün Dağı'ndan itibaren Çukurca bölgesine doğru sınır hattını tarama görevindeyken, 17.20'de ilk hareketli cisim görüntüsünü Irak'ın iç kesimlerinden aldığı ve Türkiye'ye doğru ilerlemekte olan araçları gözetlemeye başladığı, saat 00:50'ye kadar 7 saat 40 dakika gözetleme yaptığı, ABD'ye ait İHA'nın, Kandil Dağı üzerinde keşif yapmakta iken Haftanin bölgesine ilave keşif amacıyla sevk edildiği ve 20.24'te bölgeye ulaştığı, bu saat itibariyle gözcü İHA'nın zaten 3 saattir gözetlemekte olduğu ve bir süre sonra Predator, İHA'nın, grubun Türkiye'ye doğru ilerlemesi ve gözcü İHA'nın gözetleme kapsama alanında olması nedeniyle bölgeden ayrıldığı anlaşılmıştır, İHA Irak'ın kuzeyinden gelen ilk aracı 17.20'de, insan ve hayvanlardan oluşan grubu da ilk kez 18.23'te Irak'ın kuzeyinde yaklaşık 4,5 km içeride tespit etmiştir. İlk bombanın atıldığı 21.39'a kadar grup, 3 saat boyunca Türkiye'ye doğru hareket ederken gözetlenmiştir. İHA görüntüleri; Komisyon üyeleri ve görüntüleri analiz eden uzmanlar tarafından dikkatlice izlenmiştir. İHA görüntülerinde yalnızca insan, hayvan ve araç ayrımı yapılabildiği, dolayısıyla sadece İHA görüntülerine dayanarak PKK’lı ya da sivil ayrımı yapmanın mümkün olmadığı, önceden yaşanan tecrübelerden hareketle grubun izlenen davranışlarından bazı çıkarımlar yapılabileceği değerlendirilmiştir.

 

‘Sınıra, kafes tel, dikenli tel, duvar yapılmalı’

 

Sınır birliği kurulmasının, geleneksel kolluk kuvvetleri yerine, görevi sadece sınırları muhafaza etmek olan, bu konuda uzmanlaşmış bir yapı olması bakımından büyük fayda sağlayacağı belirtilen raporda, ''Sınır hattında engellerin bulunmaması, en önemli eksikliktir. Sınırın oldukça sarp arazi kesiminin üzerinde bulunması nedeniyle sadece sınır taşlarıyla bilinmekte, Şırnak'ın konuşlandığı 139 kilometrelik Irak sınır hattında kafes tel, dikenli tel, duvar, iz tarlası vb. herhangi bir fiziki emniyet tedbiri bulunmamaktadır. 139 kilometrelik sınırın yaklaşık 77 kilometresi dağlık araziden oluşmakta, yaz tertiplenmesi doğrultusunda sınır hattını kontrol eden üs bölgeleri arasında 2.7 kilometre ila 5.8 kilometre aralıklarında mesafeler varken, kış tertiplenmesi sırasında bazı üslerin kapatılma zorunluluğu nedeniyle üsler arasındaki mesafenin 16.7 kilometreye çıkmaktadır.

 

‘Karar mekanizmasında iki başlılık var’

 

Jandarma unsurları hukuken İçişleri Bakanlığı ve mülki amirlere karşı sorumluluk taşırken Kara Kuvvetleri unsurlarının hiyerarşik olarak İçişleri Bakanlığı ile bir bağı bulunmayıp Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olduğu ve iç güvenlik harekâtı uygulanan bölgelerde karar alma mekanizmasında iki başlılık oluştuğu anlaşılmıştır.

34 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan olay, yıllardır var olan sınır güvenliği sorununu görünür kılmıştır. Şırnak'ta 139 kilometre sınır hattı bulunmaktadır. Bu sınır hattının 77 kilometresi Jandarma birlikleri tarafından, diğer kısmı ise Kara Kuvvetleri Birlikleri tarafından tutulmaktadır. Sınır güvenliği için oluşturulan üs bölgelerinin bir kısmı olumsuz hava koşulları ve iskân yetersizliği sebebiyle kapatılmakta ve yazın tekrar açılmakta, sınır güvenliği yaz ve kış tertiplenmesine göre farklı olmakta, bu sebeple sınır güvenliğinin sağlanması bazı bölgelerde süreklilik arz etmemektedir. Sınır güvenliğinin yeterince sağlanamaması ve bu sebeple sınır hattından kolaylıkla geçiş yapılabilmesi, kaçakçılarla birlikte, PKK mensuplarının da rahat hareket etme imkânı sağlamaktadır.

Alınan tüm önlemlere rağmen PKK’nın, Irak'ın kuzeyinden eleman ve patlayıcı madde aktarımı devam ettiği sürece, PKK’nın şiddeti tırmandırma girişimleri devam edecektir. Terör örgütü mensuplarının sınır geçişlerinde kendilerine kaçakçı süsü vermeleri ve kaçakçıların arasına karışarak ülkemize sızıp eylemlerde bulunması da kaçakçılıkla mücadelenin hem önemini hem de güçlüğünü ortaya koymaktadır.''