Uluslararası Af Örgütü'nün yeni raporu, yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgını döneminde tecrit önlemlerinin sürdüğü Avrupa'da polisin etnik azınlık grupları ve ötekileştirilen grupları; şiddet, ayrımcı kimlik kontrolleri, zorla karantinaya alma ve para cezalarıyla orantısız hedef aldığını açıkladı.
‘Pandemiyi denetlemek’ başlıklı rapor, 12 Avrupa ülkesini ele aldı. Rapor, polis teşkilatındaki kurumsallaşmış ırkçılık ve bağlantılı ırkçı önyargıların tedirgin edici ölçüde yaygın olduğunu ortaya çıkardı. Rapor ayrıca ABD ve Avrupa’da süregelen Black Lives Matter (Siyahların Hayatları Değerlidir) protestolarında ifade edilen kapsamlı sorunlara dair de önemli tespitlere yer verdi.
Uluslararası Af Örgütü Batı Avrupa Araştırmacısı Marco Perolini konu hakkında yaptığı açıklamada, “Polis şiddeti ve kurumsal ırkçılıkla ilgili sorunlar yeni değil; ancak Covid-19 pandemisi ve karantinaların baskıcı bir biçimde uygulanması, bu sorunların ne kadar yaygın olduğunu gözler önüne serdi” dedi. Perolini, sözlerini şöyle sürdürdü: Ayrımcılık, hukuka aykırı güç kullanımı ve polis teşkilatındaki cezasızlıktan oluşan üç yönlü tehdit, Avrupa’da acilen ele alınmalıdır.
Belçika, Bulgaristan, Kıbrıs, Fransa, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Sırbistan, Slovakya, Romanya, İspanya ve Britanya'nın incelendiği rapordan öne çıkan bulgular şöyle:
Polisin karantina denetimleri, çoğunlukla etnik azınlık grupların diğer bölgelere kıyasla daha yüksek oranda yaşadığı yoksul bölgeleri orantısız etkiledi. Anakara Fransa’nın en yoksul bölgesi olan, ağırlıklı olarak siyahların veya Kuzey Afrika asıllı kişilerin yaşadığı Seine-Saint-Denis’de karantinaya uymama gerekçesiyle kesilen para cezası sayısı, ülkenin geri kalanında kesilen para cezası sayısının üç katıydı. Yerel yetkililerse bu bölgede karantina tedbirlerine diğer bölgeler kadar saygı gösterdiğini belirtiyor. Nice’te ağırlıklı olarak işçi sınıfı ve etnik azınlıkların yaşadığı bir mahalle, kentin geri kalanından daha uzun süreli sokağa çıkma yasağına tabi tutuldu.
Polis güçleri karantina tedbirlerini denetleme kapsamında; durdurma, üst arama ve kimlik kontrolleri yaparken sıklıkla hukuka aykırı güç kullandı.
Kolluk faaliyetlerinde etnik aidiyete göre sınıflandırılmış veri toplayan az sayıda Avrupa ülkesinden biri olan Birleşik Krallık’ta, Londra polisi, Mart ile Nisan 2020 arasında durdurma ve üst aramalarında yüzde 22 artış kaydetti. Bu süreçte üst aramasına tabi tutulan siyahların oranı yaklaşık üçte bir arttı.
Uluslararası Af Örgütü’nün Kanıt İnceleme Bölümü, Avrupa’nın çeşitli yerlerinde kaydedilen ve polisin hukuka aykırı güç kullandığını gösteren 34 videoyu doğruladı. Bu vakaların birçoğunda güç kullanımı hiçbir şekilde gerekli değildi.
29 Mart’ta internette paylaşılan bir video, iki kolluk görevlisinin İspanya’nın Bilbao kentinde Kuzey Afrika kökenli olduğu bildirilen genç bir erkeği durdurduğunu gösteriyor. Polis, görünüşte kendilerine yönelik hiçbir tehdit oluşturmamasına rağmen bu kişiyi şiddetli bir biçimde itiyor ve ona copla vuruyor. Bir duvarın önünde elleri arkasından bağlı halde tuttukları sırada gencin annesi ortaya çıkıyor ve polis memurlarına oğlunun akıl sağlının yerinde olmadığını söylüyor. Bunun üzerine bir polis memuru kadına copla vuruyor, daha sonra da üç polis memuru kadını yere düşürüyor. Olayı görüntüleyen mahalle sakinlerinden bazılarına, kolluk görevlilerinin görüntülerini ‘izinsiz kullandıkları’ gerekçesiyle para cezası verildi.
Başka bir video, 10 yıldır Fransa’da yaşayan 27 yaşındaki Mısır vatandaşı Samir’in, 26 Nisan 2020’de Île-Saint-Denis’de polis tarafından kovalandığını ve sonunda kendini Seine Nehri’ne attığını gösteriyor. Videoda, polis memurlarının, Samir’e hakaret ettiği, aşağıladığı ve bir memurun diğerine “ayağına ağırlık bağlamalıydın” dediği duyuluyor. Bu kişi daha sonra polis aracında memurlar tarafından dövülerek alıkonuluyor.
Olay sonrasında hiçbir suç isnat edilmediği halde Samir’in ülkeden gitmesi istendi. Tespit edilen iki polis memuru ise daha sonra ırkçı hakaretlerde bulundukları gerekçesiyle görevlerinden uzaklaştırıldı.
Bulgaristan ve Slovakya hükümetleri, Romanlara yönelik ayrımcılığı açıkça ortaya koyarak, ülkelerindeki Roman yerleşimlerini zorunlu karantinaya aldı. Slovakya hükümeti ayrıca karantina denetimi için orduyu görevlendirdi. Uluslararası Af Örgütü, ordunun halk sağlığı tedbirlerinin uygulanması konusunda uygun olmadığı ve yalnızca mevcut polis memurlarının yetersiz kaldığı durumlarda kolluk faaliyetleri için kullanılması gerektiği kanaatindedir. Söz konusu vakalarda buna benzer bir gerekçe yoktu.
Bulgaristan’daki zorunlu karantina döneminde 50 binin üzerinde Romanın ülkenin geri kalanıyla iletişimi kesildi ve bu yerleşimlerde şiddetli gıda kıtlığı yaşandı. Yapılan bir ankete göre Roman mahallerindeki ortalama gelir, Mart ile Mayıs 2020 arasında yüzde 61 azaldı.
Burgaz’da yetkililer, Roman yerleşimlerinde yaşayan kişilerin ateşini uzaktan ölçmek ve davranışlarını gözlemlemek için termal sensörlü insansız hava araçları kullandı. Benzer şekilde, Yanbolu şehrinde yetkililer, COVID-19 salgınından etkilenen Roman mahallelerini ‘dezenfekte etmek’ için uçaklar kullandı ve ülke çapındaki olağanüstü hal sona erdikten sonra bile bu mahalleleri katı karantina altında tutmaya devam etti.
Kamplarda ve müşterek yerleşimlerde yaşayan sığınmacılar, mülteciler ve göçmenler Almanya, Kıbrıs ve Sırbistan’da ülke genelinden farklı olarak karantinaya alındı. Fransa ve Yunanistan’da ise bu kişiler yaşadıkları kamplar ve müşterek yerleşimlerden zorla tahliye edildi.
Örneğin Sırbistan, olağanüstü hal döneminde; mülteciler, göçmenler ve sığınmacıların yaşadığı, hükümetin idaresindeki merkezleri seçici bir biçimde hedef alarak, özel yönetim uyguladı. Bu merkezler, 24 saatlik zorunlu karantina altına alındı ve sokağa çıkma yasağını denetlemek üzere ordu birlikleri görevlendirildi.
Uluslararası Af Örgütü Doğu Avrupa Araştırmacısı Barbora Černušáková, “Devlet, kayıt dışı yerleşimlere ve kamplara yönelik ayrımcı karantinalar uygulamaya ve mültecileri ve göçmenleri zorla tahliye etmeye son vermeli. Onun yerine herkesin barınma ve sağlık hakkını güvence altına almalı” dedi.
Evsizler de karantina sürecinde cezalandırıcı uygulamalara maruz kaldı. İtalya’da Avvocato di Strada isimli sivil toplum örgütü, evsizlerin kendi kendini tecrit etme ve seyahat kısıtlaması tedbirlerine uymadıkları gerekçesiyle para cezasına mahkum edildiği en az 17 vakayı belgeledi. Fransa, İspanya ve Birleşik Krallık’ta da kolluk görevlileri onlarca evsize para cezası kesti.
Barbora Černušáková, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Yetkililer, polis teşkilatının COVID-19 pandemisiyle mücadele kapsamındaki uygulamalarının temel bir niteliği olan kurumsal ırkçılık, ırkçı önyargılar ve ayrımcılık sorunlarını çözmeli. Buna benzer pratiklere son verilmesinin ve Avrupa’nın kendi içindeki ırkçılıkla yüzleşmesinin zamanı geldi.”