İngilterebasınında bugün tüm gazetelerin manşet konusu aynı: Amerika'ya gidenuçakları havada bombalama planları yapmakla suçlanan üç kişinin dünLondra'da hüküm giymesi.
Independent konuyu "İngiltere'nin 11 Eylülü'nü planlamaktan suçlu bulundular" başlığı ile verdi.
Times da benzer bir başlık seçti: "Üç kişi, 11 Eylül'le yarışacak uçak bombası komplosundan suçlu bulundu."
Daily Telegraph ise manşetinde "10.000 kişiyi öldürecek bomba komplosu" var.
Gazeteyegöre 2006 yılında ABD ve Kanada'ya giden yedi uçakta patlatılmasıplanlanan sıvı bombalara ek olarak, başka planlar da yapılıyordu.
Bunlardanbiri de, 18 intihar eylemcisinin katılacağı ve uçaklarda 5 bin,düşecekleri yerlerde de 5 bin kişinin ölmesinin planlandığısaldırılardı.
Diğer gazetelerse, çok daha düşük rakamlardan söz ediyor.Guardian'a göre hedef, 1.500 kişiyi öldürmekti.
Tümüİngiltere vatandaşı Müslümanlar olan bombacılara verilen emirlerse,Pakistan'daki el Kaide ve diğer aşırı çevrelerden geliyordu.
Gazeteyegöre zanlıların, geçmişte terör komplolarına karışmış kişilerle olanbağlantıları ve hem kullanılacak bombaların, hem de planların sonderece sofistike olması, Batılı terörle mücadele yetkililerini elKaide'nin olaya karıştığına inandırdı.
Guardian'ın sözünü ettiği bağlantılardan biri, saldırının mimarı olduğundan şüphelenilen Raşid Rauf.
Aynızamanda Londra'da 52 kişinin öldüğü metro saldırılarının beyni olmaklasuçlanan Rauf, 2006'da Pakistan'da tutuklanmış ama gözaltındaykenkaçtığı açıklanmıştı.
Guardian, Rauf'un iki yıl sonra Amerikan ordusunun düzenlediği bir insansız uçak saldırısında öldüğünü söylüyor.
'Demek yasalar yeterliymiş'
Gazetenin yorum sayfalarında davadan hatırlanması gerekenler sıralanmış.
Guardian'agöre dün çıkan kararlar ve son zamanlardaki terör davalarından çıkanpekçok karar, yasanın şu anki haliyle yeterli olduğunu gösteriyor.
Dolayısıylada son yıllarda defalarca gündeme gelen, "Polisin kanıt bulmak içinzamana ihtiyacı var." denilerek gözaltı sürelerini uzatma çabalarıanlamsız.
Guardian'daki yorum başka bir uyarıyla sona eriyor:
"Siyasetçilerde halkı tehlikenin nereden geldiği konusunda yanıltmamaya özengöstermeli. Dün suçlu bulunan adamların hepsi İngiltere vatandaşıydı vePakistan'ın etkisi altındaydılar. İngiltere'nin Afganistan'dasürdürdüğü savaş, terörle mücadelenin bir parçası diye gösterilerekmeşrulaştırılıyor ama bu savaş, bu adamları durduracak güçte değil."
'Tehdit sürüyor'
Sol eğilimli Guardian'ın aksine, muhafazakar Times gazetesi davadan başka sonuçlar çıkarmış.
Gazeteye göre bu olay, el Kaide'nin henüz yenilmediğini gösteriyor.
Times bu nedenle "Terör konusunda rahatlamaya da, sinikliğe de yer yok. Tehdit sürüyor." demiş.
Times'ın dikkat çektiği bir başka nokta ise, davanın bedeli. Özetle aktaralım:
"Uçaklaraiçecek şişelerinde sokulan sıvı bombaların patlatılacağı bir komplonunvarlığını ve bu olaydan sonra uçak yolcularına uygulanan sıkı güvenlikönlemlerinin meşruiyetini kanıtlamak üç yıla, iki uzun davaya, dev birizleme operasyonuna ve polis ile yargıda 50 milyon sterlinlik masrafamal oldu."
Olayla ilgili ilk davada jüri, asıl suçlamalar konusunda karara varamamış ve dağılmıştı.
Times,bu ikinci davada kanıtların daha iyi sunulduğunu ve en önemli kanıtlarıiçeren elektronik posta yazışmalarının, Yahoo! şirketinden mahkemekararıyla alındığını yazıyor.
ABD-Alman gerginliği
Guardian gazetesi geçen hafta Afganistan'da sivillerin ölümüne yol açan bir hava akınının, ABD ile Almanya'nın arasını açtığını yazıyor.
Bunagöre ülkedeki uluslararası gücün Amerikalı komutanı Stanley McChrystal,saldırı emrini veren Alman komutanı kapalı kapılar ardında eleştirmiş.
Alman Savunma Bakanı Josef Jung ise saldırıyı savunmaya devam ediyormuş. Jung şöyle demiş:
"Sivilkayıplar ya da yaralananlar varsa, bundan tabii derin üzüntü duyarız.Ancak saldırı emri, Taliban'ın kaçırılan yakıt tankerleri ile Almanaskerlerine intihar saldırısı düzenlemeye hazırlandığı istihbaratıüzerine verildi."
Buna karşılık AfganistanCumhurbaşkanı Hamid Karzai, kaçırılan araçların hava akını sırasındabir dere yatağına saplanıp kalmış olduklarını hatırlatarak, "Neden karabirliklerini göndererek tankerleri ele geçirmediler?" diye sormuş.
Seçimlere etkisi
Financial Timesgazetesi de Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Savunma Bakanı Jung'unbugün parlamentoya giderek bu konuda hesap vereceklerini duyuruyor.
Gazeteye göre konu Almanya'da 27 Eylül'de yapılacak genel seçim kampanyasında bugüne dek fazla gündeme gelmemişti.
Çünkü gerek Merkel'in partisi, gerekse baş rakibi Sosyal Demokratlar Afganistan'daki Alman askerlerinin çekilmesine karşı.
AncakFinancial Times, "Alman halkının çoğu bu misyona karşı olduğu için,durum değişebilir. Merkel ve sağ ortakları, kamuoyu yoklamalarındahaftalardır ilk kez %50'nin altına inmeye başladı." diyor.
Sarkozy'nin imajı
Ve son haberimiz, bu sabah hemen tüm gazetelerde yer alan bir başka konu.
Boyununkısalığı ile bilinen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin birfabrikayı ziyareti sırasında, cumhurbaşkanı fotoğraflarda uzun görünsündiye karşısına yalnızca kısa boylu fabrika çalışanları çıkarıldı mı,çıkarılmadı mı?
Independent'a göre iddiaların kaynağı, bu fabrikada çalışan bir kadının internette dolaşan video klibi.
O sırada Sarkozy'yi izleyen bir Belçika kanalının çektiği görüntülerde bu kadın, boyu kısa olduğu için seçildiğini doğruluyor.
Yerel sendika yetkilileri de kararın, Elysee Sarayı ile fabrika arasında önceden yapılan pazarlıklarda alındığını söylemiş.
Oysa Sarkozy'nin Normandy bölgesindeki bu otomobil fabrikasına ziyareti basına "sürpriz bir ziyaret" olarak duyurulmuştu.
Fransız cumhurbaşkanlığı yetkilileri ise iddiaları "zoraki ve gülünç" diye nitelemiş.
Washington Post bugüntüm Amerika’da kutlanan İşçi Bayramı’nda çalışanların sorunlarınadikkat çekiyor. Göçmenlik reformunun hala yapılmadığını belirtengazete, işsizliğin de giderek arttığını vurguluyor:"Emeğiylegeçinenlerin onda biri iş arıyor. Birçok kişi de yeteneklerine vebeklentilerine uygun olmayan işlerde çalışıyor. Ekonomideki düzelmeeğilimine rağmen işsizlik oranı hala yüksek. Dünya ekonomisininliberalleşmesi ve karşılıklı bağımlılık içine girmesi, uzun yıllarboyunca Amerika’daki refahın ve gelişmenin temelini oluşturdu. Ancakşimdi bu yapının istihdam yaratmaya devam edip etmeyeceği sorgulanıyor.Artık Washington’daki yetkililer, işsizliğin ve eksik istihdamın uzunsüreli olması ihtimaline karşı alınacak önlemleri düşünmeye başlamasıgerekiyor."New York Times tütün ürünlerine getirilenkısıtlamaların ardından, sigara firmalarının karşı saldırıya geçtiğiniyazıyor. Gazete, firmaların özellikle sigara reklâmlarına yönelikkısıtlamaları kaldırmaya çalıştığını kaydediyor:"Sigarasektörü, reklâmlara getirilen kısıtlamaların, yetişkinlere satılanyasal bir ürün hakkında doğru bilgiler verilmesini engellediğini önesürüyor. Ancak kamu sağlığı açısından bakıldığında, bu sektörün ölümcülürünlerini renkli görüntülerle sunmasına hoşgörüyle bakılmamalı. Sigarafirmalarının, geçmişte ısrarla ve sürekli yalanlamalarına rağmen,gençleri hedef alan bir reklâm stratejisi yürüttükleri ortaya çıkmıştı.Şimdi bu kural tanımayan sektörün ne ölçüde kısıtlanacağı konusunda sonsözü yargı söyleyecek. Mahkemelerin vereceği karar, kolaylıklaetkilenebilen milyonlarca gencin sağlığını etkileyecek."Boston GlobeAmerika’da gönüllülerin yardım kuruluşlarına verdikleri desteğingiderek azaldığını belirtiyor. Gazete, bu sorunun aşılmasında firmalarabüyük sorumluluk düştüğünü öne sürüyor:"Kriznedeniyle kemer sıkmaya başlayan firmalar, yardım kuruluşlarınayaptıkları bağışları da önemli ölçüde azalttılar. Bu olumsuzluğugidermek için, işverenler işçilerin yardım kuruluşlarında gönüllüolarak çalışmasını teşvik etmelidir. Böyle bir faaliyetin, işlerinikaybetmelerine yol açmayacağı konusunda güvence vermelidir. Hatta,mümkün olan koşullarda şirketler yardım faaliyetlerini bizzat organizeetmeli ve çalışanlarının mesai saatlerinde bu tür faaliyetlerekatılmalarını sağlamalıdır. Bu tür önlemler, birçok yardım kuruluşununkriz dönemini hasarsız atlatmasına da katkıda bulunacaktır."USA TodayAfganistan’da sivillerin ölümüyle sonuçlanan NATO hava saldırısınınAlmanya ile Amerika’nın arasını açtığını yazıyor. Haberde, her ikitarafın da sorumluluğu birbirine attığı belirtiliyor: "Saldırıdaemri veren Alman komutanların mı yoksa saldırıyı düzenleyen Amerikalıpilotların mı suçlu olduğu konusu, NATO içinde bir tartışmaya yolaçabilir. NATO sözcüsü Amerikalı Amiral Gregory Smith, hava desteğinekarar verme yetkisinin kara birliklerinde olduğunu hatırlattı. AncakSmith, bir pilotun da verilen emre reddetme hakkı olduğunu vurguladı.Alman Savunma Bakanlığı ise, Alman komutanı suçladığını ve Amerika’nınbakış açısını yansıttığını belirterek, Washington Post’ta konuylailgili yer alan habere tepki gösterdi. Açıklamada, bu tür haberlerinsoruşturmayı etkileyeceği de vurgulandı. Afganistan’daki insan haklarıörgütleri ise olaydan NATO İstikrar Gücü’nü sorumlu tuttu."