İflas etmekten son anda kurtulan Amerikan otomotiv devi GM'in,bünyesindeki Opel'i satmaya karar vermesi her ne kadar başkentBerlin'deki siyasi kulislerde "Federal Hükümet'in büyük bir başarısı"olarak gösterilse de gazeteler temkinli bir iyimserliği tavsiye ediyor.
Ulusal gazetelerden Frankfurter Allgemeine Zeitung'da konuyla ilgili şu satırları okuyoruz:
"Tüm belirsizliklerin ortadan kalktığı söylenemez. Rahat bir nefesalmak için henüz erken; en azından Almanya'daki vergi mükellefleriiçin! 4,5 milyar euroluk ek finansmanın yükü yine vatandaşın omuzlarınabinecek. Orta vadede Opel çalışanlarının da ihtiyatlı olması gerekiyor.Zira Magna, Opel ve GM üçgenindeki işbirliği, otomobil endüstrisindekapasite fazlalığı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. Bir zamanlar'geleceğin büyük otomobil pazarı' olarak bel bağlanan Rus otomobilpazarı yerlerde sürünüyor. Avrupa'daki pazarsa 'hurda pirimi'uygulamasıyla yapay olarak şişirildi. Bu pirim için ayrılan kaynaklarıntükenmesi, Opel gibi küçük ve orta sınıf araçlar üreten bir işletmeyifevkalade olumsuz etkileyecektir. Opel'i zor yıllar bekliyor."
Başka ulusal gazete olan Süddeutsche Zeitung Opel'in satış kararına hem politik, hem de ekonomik açından yaklaşıyor, konuyla ilgili değerlendirmesi şöyle:
"Politik açıdan değerlendirildiğinde gerek Almanya Başbakanı AngelaMerkel, gerekse rakibi Frank-Walter Steinmeier'in siyasi bir galibiyetelde ettiği söylenebilir. Opel'in Magna ve Ruslara satılması fikriSteinmeier'e aitti. Daha sonra Merkel de bu fikri sahiplendi. Ekonomikaçıdan bakıldığındaysa Opel için işler yine de olumsuz seyredebilir.Belki birkaç ay, belki birkaç yıl sonra... Yeni patronlar, Rüsselsheimtesislerindeki Ar-Ge biriminde varolan büyük bilgi birikimini Rusya'yaaktarırsa ne olacak? Ya da otomotiv branşındaki kriz, önümüzdekiaylarda daha da derinleşirse?"
Almanya'nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild'in yorumunda ise Opel konusunda "oyun içinde oyun" olabileceği endişesi dile getiriliyor:
"GM, Opel'i Magna'ya satmasaydı, Federal Alman Hükümeti cümle âlemerezil rüsva olurdu. Aylarca müzakere edip üstüne 1,5 milyar euroverdikten sonra -tıpkı aptal çocuklar gibi- karşı tarafın oyununagelinecekti. Genel seçimler öncesi ne Hrıstiyan Birlik Partileri ne deSosyal Demokrat bu duruma düşmek istiyordu. Nihayetinde Opel'inMagna'ya satılacağı açıklandı açıklanmasına da; yapılan teklifi düşükbulan GM'in, şimdi pazarlık yaparak fiyat yükseltmeye çalışacağı dasöyleniyor. Hatta GM'in talep edeceği fiyatın, Magna'nın ödeyebileceğirakamın çok üzerinde olacağı öne sürülüyor. Tüm bu gelişmelerin netlikkazanmasının, 27 Eylül genel seçimlerinden sonraya kalabileceğibelirtiliyor. Eğer tüm bunlar doğruysa, hem Opel çalışanları hem deseçmenlerle resmen dalga geçiliyor demektir."
11 Eylül 2001'deki terör saldırılarının 8'inci yıldönümüvesilesiyle, küresel terörle mücadelede gelinen noktayı irdeleyen biryorum var.Westdeutsche Allgemeine Zeitung'un değerlendirmesi özetle şöyle:
"Bugün 11 Eylül. Bu tarihi zikretmek bile, o günkü korkunçgörüntülerin hafızalarda yeniden canlanması için yeterli. O gündensonra sık sık duyduğumuz 'Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak' sözüne kadar doğru çıktı. Saldırıların üzerinden sekiz geçti. Geriye dönüpbaktığımızda, Usame bin Ladin ve çetesinin asıl zaferinin 11 Eylülsaldırılarıyla yaptıkları tahribat olmadığını görüyoruz. Onların asılkazanımları, Batı'nın sergilediği aptalca tavırdır. Bush rejimininönderliğinde gözü kapalı olarak alelacele Afganistan'da Taliban'asaldırılmakla kalınmadı, ayrıca Irak'a karşı da hunharca bir savaşagirişildi, Ebu Gureyb'ler, Guantanamo'lar oluşturuldu. Batı, kendideğerlerini ayaklar altına aldı ve İslam dünyasıyla arasında giderekbüyüyen bir uçurum oluşturdu. Batı dünyasının itibarı hiç bu kadardüşük olmamıştı. Sanki tüm bu olup bitenler Usame bin Ladin'in yazdığısenaryoya uygun gelişmelerdi. Batı, kelimenin tam anlamıyla tuzağadüştü. Politikacılar ne kadar inkâr ederse etsin: Bugün Hindikuş'tasüren savaşta asıl söz konusu olan demokrasi ve insan hakları değil,NATO'nun ve Batı'nın itibarıdır. 11 Eylül 2001'in üzerinden tam sekizyıl geçti. Bu, yaşananlardan ders almak için yeterince uzun birsüre."
İngiliz basını
İş çevrelerinin dergisi Economist'te "Doğan ile Erdoğan karşı karşıya" başlığını taşıyan bir haber var.
Haber şu sözlerle başlıyor:
"Basınısusturma girişimi mi, yoksa yalnızca bir vergi kaçakçısını cezalandırmameselesi mi? Türkiye'nin ılımlı İslamcı hükümeti ile en büyük medyapatronu Aydın Doğan arasındaki kavga sürüp giderken kamuoyu bu konudabölünmüş durumda."
Economist'teki haberindevamında, Doğan grubuna Şubat ayında verilen 826 milyon lira vergicezasına ek olarak bu hafta da 3 milyar 750 milyon liralık bir cezakesildiği hatırlatılıyor.
Gruptan bir yetkilinin, iflas endişesi taşıdıkları sözlerine yer veren yazı, şöyle sürüyor:
"Türkiye'ninvergi yasaları, karmaşıklığıyla ünlü. Yabancı bir uzman 'Mızrak olarakda kullanılabilirler, kalkan olarak da.' diyor. Bu uzman, Aydın Doğan'akarşı bir intikam kampanyası yürütüldüğü iddialarını destekleyecekyeterli kanıt olmadığı görüşünde."
Economist dergisi, hükümet ile Doğan grubu arasındaki gerginliğin geçmişine değindikten sonra şunları yazıyor:
"Erdoğan'ın,merhamet göstermesi karşılığında Doğan'dan kendisine düşman bazı köşeyazarlarını işten atmasını istediği dedikoduları dolaşıyor. Doğangrubuna ait şirketler, vergi müfettişleriyle dolup taşıyor. Gruptan birgazeteci 'Hükümet herkese 'Siz benim peşimi bırakmazsanız, ben de sizinpeşinizi bırakmam.' mesajı veriyor.' diyor.
"Komploteorisyenlerine göre bu tutum, kızı Arzuhan Yalçındağ'ın Türkiye'de işdünyasının en büyük lobi kuruluşu olan TÜSİAD'ın başkanı olmasınarağmen, sanayici meslektaşlarının neden Doğan'ın yardımına koşmadığınıaçıklıyor."
Economist dergisindeki yazınınsonunda, AK parti bundan yedi yıl önce iktidara geldiğinden beri, ikibüyük medya grubunun daha dolandırıcılık iddiaları ile tasfiye edildiğihatırlatılıyor.
Economist'tebu hafta yer alan Türkiye konulu ikinci haber ise NATO Genel SekreteriAnders Fogh Rasmussen'in geçenlerdeki Ankara ziyareti.
Dergi, geçmiştekarikatür olayı ile Müslümanların öfkesini üzerine çeken Rasmussen'in,ziyaretini özellikle Ramazan'a denk getirdiğini yazıyor.
"FoghRasmussen, Ankara'da katıldığı iftar ziyafetinin İslam'a duyduğusaygının 'açık bir göstergesi' olduğunu söyledi. Ancak Türk evsahiplerietkilenmedi. Afganistan'da savaşmak üzere asker talebi reddedilmişgörünüyor, aynı şekilde Türkiye'den, Kıbrıs'ın NATO'ya katılmasına izinvermesi ricası da. Ancak en azından, Afganistan'daki yenidenyapılandırma projelerine daha fazla Türk askerinin katılması sözünüalabildi."
Economist, bu haberinin sonundaise Batılı diplomatlara dayanarak Ege'de son zamanlarda Türk ve Yunanuçakları arasındaki it dalaşının arttığını söylüyor ve şu soruyuyöneltiyor: "Acaba NATO'da yeni bir kriz mi doğuyor?"
Guardian gazetesinin manşetinde, sekiz yıl önce bugün düzenlenen 11 Eylül saldırılarından bir kare var.
Bu fotoğrafta Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin birinden dumanlar yükselirken, ikinci bir uçak diğer kuleye yaklaşıyor.
Haberin başlığı "Sekiz yıl sonra: Uzmanlar 'El Kaide eriyor' diyor".
Guardian,Usame bin Ladin liderliğindeki örgütün Pakistan'da sıkışıp kaldığını,yeni savaşçılar bulmakta ve Batılı ülkelerde ses getirecek eylemlerdüzenlemekte zorlandığını yazıyor.
Gazeteye göre hem hükümet yetkilileri, hem de bağımsız uzmanlar böyle düşünüyor.
Guardianfaaliyet merkezinin artık Yemen ve Afrika'nin kuzeyindeki "yanörgütlere" ve "şubelere" kaydığını, ancak bunların da merkezlebağlantılarının kopuk olduğunu söylüyor.
Gazete bunun sebebini şöyle açıklamış:
"Batılıistihbarat ajanlarının deyimiyle el Kaide'nin Pakistan merkezli'çekirdeği', CIA'in insansız uçaklarının ölümcül saldırılarından,elektronik iletişimin gözetlenip engellenmesinden, şüpheler ve moralbozukluğundan zarar gördü.
"Pek çokkaynağa göre el Kaide'nin 'çekirdeği' şu anda aralarında bin Ladin ileMısırlı yardımcısı ez Zevahiri'nin bulunduğu altı ila sekiz üst düzeyliderden oluşuyor. Faal çalışanlarından kayda değer olanların sayısıise 200'ü geçmiyor."
Guardian'daki haberindevamında, Taliban ile ilişkilerin zayıfladığı ve bu nedenle binLadin'i yakalatacak bir istihbarat gelme olasılığının arttığı dabelirtiliyor.
Ayrıca bazı sorgu belgelerine dayanılarak el Kaide'ye katılmaya giden Avrupalı gençlerin hayalkırıklığına uğradığı söyleniyor.
Gazeteyegöre Fransa ve Belçikalı altı genç, Pakistan'a giderken geçtikleriTürkiye'de bir insan kaçakçısı tarafından dolandırıldıklarını söylemiş.
Veziristan'avarışlarında onları kimse karşılamamış. Daha sonra silahlar, ekipman vekalacak yer için adam başı biner dolar istenmiş.
Yalnızcatüfek kullanmayı öğrendiklerini, bomba yapımını ise sadece bir kezgörüp uygulama yapamadıklarını, ayrıca Amerikan askerlerine karşısavaşmalarına izin verilmediğini söyleyen grup "internette gördüğümüzvideolardaki sıra sıra mücahitler, heyecanlı pusular ve Usame binLadin'in konuşmaları nerede?" deyince, şu yanıtı almış:
"O videolar iki amaca hizmet eden bir kandırmacaydı: Düşmanları korkutmak ve yeni savaşçılar toplamak. Propaganda."
11 Eylül'ün yıldönümüne diğer gazeteler fazla ilgi göstermezken, Times gazetesiyorum sayfalarında, "Militan İslam'ın Amerika'ya saldırmasından sekizyıl sonra" başlığı altında bir haritaya yer veriyor.
Bu haritadaçeşitli ülkelerden çıkan oklarda karikatür krizi yüzünden Danimarkabüyükelçiliklerinin bombalanması, Kafkaslardaki şiddet, Pakistan'daartan saldırlar, Mumbai'deki eş zamanlı eylemler, Bali'deki bombalısaldırı ve Somali'deki iç savaş gibi örnekler verildikten sonra,Türkiye için şunlar yazılıyor:
"Birzamanlar cihatçı bir şiir okumaktan yargılanıp hüküm giyen Recep TayyipErdoğan, ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçimlerikazanmasından sonra 2003'te başbakan oldu. Karısı türbanlı veüniversitelerde türban yasağı kaldırıldı. Ülkenin son derece laik olananayasasını korumak için bir darbe düzenlenmesinden korkuluyor."
Türbanyasağını kaldıran kararın Anayasa Mahkemesi'nce engellenip yürürlüğegiremediği bilgisi, Times'ın bu yorumunda yer almamış.