'Ulysses' Kürtçe'ye çevriliyor

'Ulysses' Kürtçe'ye çevriliyor

Dünya klasikleri olarak isimlendirilmiş birçok kitabı Kürtçe'ye çeviren Kawa Nemir, ünlü İrlandalı yazar James Joyce'un 'Ulysses'i için çalışmalara başladığını açıkladı. Son bir yıldır "Ulysses" üzerine çalışan Namir, çeviriyi önümüzdeki dört yıl içinde bitirmeyi planladığını söyledi. 

James Joyce'un Ulysses'i Kürtçe'ye tercüme edilecek.

Taraf gazetesinden Medine Kılıç'ın haberi şöyle: 

 

Kürtçe Ulysses'e hazırlanın

 

James Joyce’un Ulysses ’ini yıllar önce okumaya kalkıştığımda eserin ruhunun ve tekniğinin beni aştığını fark ederek gerçeğe boyun eğip okumayı bıraktım. “İlle de okuyacağım” diye ısrar etmek sadece acı çektirecekti bana. Edebiyatla ve kitap dünyasıyla içli dışlı olan birçoğumuz için durum böyleyken, Kawa Nemir, Ulysses’i okumak bir yana, Kürtçe’ye çevirmek için kolları sıvadı. Kürtlerin varoluş savaşında aşılan her eşik heyecan yaratıyor. Yıllar yılı varlıkları ve dilleriyle yok sayılan Kürtler için atılan her edebi adım bir çeşit iade-i itibar ya da takdis ediliş gibi. Bu yüzden Kawa’nın tarihi cesaretine kayıtsız kalınamazdı.
 
108 yıl sonra geçen yıl 16 Haziran’da (James Joyce’un, Nora Barnacle’ı sevdiğini anladığı gün) Ulysses’i çevirmeye başlayan Kawa, çalışmayı dört yılda bitirmeyi planlıyor. Kitabın yaklaşık 100 sayfasını çevirmiş bile. Tabii bunlara “olmuş” gözüyle bakmıyor. Her defasında üzerinden yeniden yeniden geçilecek. Daha sonra “kapasitelerine güvendiği” birkaç arkadaşına okutacak. Ardından da son halini verecek.
 
“Kavranamaz” Ulysses’in kelime ve ruh zenginliğini çevriye yansıtmak gibi devasa bir sorun bekliyor Kawa’yı. Bu sorunun üstesinden gelmek için destek almaya açık olduğunu ifade eden Kawa, “Yığınla anlam belirsizliği var, bunları elbirliğiyle, en doğruya yakın bir şekilde çözmek zorundayız. Daha iyi karşılıklar ve daha anlaşılır bir dil bulma yolunda kapılarımı ardına dek açık tutacağım. Somut ama gerçekten somut öneriler getirebilecek herkese sonsuz saygı duyacağım ve onları hiç unutmayacağım” diyor. Kawa yılbaşından beri, günlük çalışma saatlerinin yüzde seksenini Ulysses’e ayırıyor.
 
 

Anadilini yaşatmaya kararlı bir aydın

 
 
Peki bu kadar büyük ve ağır bir işe soyunmanın motivasyonu nereden kaynaklanıyor? 
 
Cumhuriyet tarihi boyunca ve hâlâ eğitim dili olamayan, gelişmemesi için her türlü önlemin alındığı Kürtçe’ye Ulysses’i çevirmeye cesaret etmek; ancak Kawa’nın doğduğu toprakların diline büyüleyici sadakatiyle açıklanabilir. Zira onu yakından tanıyanlar, özellikle de anadillerini konuşmayan, konuşamayanlar, Kürtçe’nin hayatta kalması için nasıl didindiğini ve hayatının vazgeçilmezi yaptığını iyi bilir. Kawa Kürtçe için didinirken, onu zavallı çapsızlara ispatlamaya da çalışmaz; sadece doğal olanın doğallığı içindedir. Bu doğallığın devasa hazinesinden beslenen Kawa, daha önce Shakespeare külliyatından Hamlet, Soneler ve Bir Yaz Gecesi Rüyas’nı İngilizce’den Kürtçe’ye kazandırmıştı.
 
 

Anadil benim varoluş biçimim

 
 
Kawa, çoğunlukla “beyhude çaba” olarak dudak bükülen ama esasında entelektüel bir direniş olan çeviri çalışmalarının ardındaki gücü şöyle açıklıyor:
 
“Anadilimle yazmakla üstünde doğduğum toprakların ruhunu araştırmak, benim varoluş biçimim. Bu bana verilmiş bir görev değildir, bir borcu ödemek için yazmıyorum. Kimseye Kürtçe yazmak diye bir borcum yok. Varlığım bir soruysa, bu sadece bir varlık olarak yaşama yanıtımdır, doğalında Kürtçe’dir. İnsan zihnini delik deşik eden, dünyayı her an yeniden sorgulatan ve bu yüzden vurulduğum yazarları en iyi bildiğim dünyaya, Kürtçe’ye getirmek-çevirmek, benim için her zaman doğalında kaçınılmaz oldu.”
 
 

'Ulysses bildiğim hiçbir şeye benzemiyordu'

 
 
Henüz lise öğrencisiyken bir öğretmeni sayesinde Ulysses ile ilk kez tanışan Kawa daha o zamanlar da onu çevirmeyi hayal ettiğini söylüyor: “Ulysses bildiğim hiçbir şeye benzemiyordu. Bir şey vardı önümde; bir kitap, bir akış, bir şey ama sanki parlayıp sönüyordu, sönüp aniden ve yeniden zihnimi tutuşturuyordu... Daha sonraları anladım ki James Joyce adlı bu İrlandalı’da ve Ulysses adlı bu ‘kavranamaz’ eserinde çok şey var ve uzun bir yola geri dönülemez bir biçimde çıkmıştım. Önce yıllarca her fırsatta okumaya “çalışacaktım” Ulysses’i. Zamanla işler benim için haddinden fazla ciddiye bindikçe Kürtçe’ye arka arkaya yığınla şair ve yazar çevirmeye balıklama daldım. Okuyup çevirdikçe bir yandan da Joyce okudum hep ve şunu anladım ki özellikle dilde ve çeviride biriktireceğim tüm tecrübem, Shakespeare çevirilerimde olduğu gibi, Joyce’u çevirmem için bir idman niteliğine bürünecekti. Joyce ne demeye getirip de bu ölümsüz eseri biz ölümlüler için yazmış diye okuyup anlamaya çalışacaktım ve bir karar alarak, tecrübemin kemale erdiğini hissettiğim o zaman geldiğinde, ki bu yirmi yıl sürdü, Ulysses’i çevirmeye başlayacaktım.”
 
 

Ben senin kafanı Kürtçe Shakespeare’le kırarım

 
Ulysses’i çevirmek tabii ki başka hiçbir dilde bu kadar olağanüstü karşılanmazdı. Ancak söz konusu Kürtçe olunca psikolojik durum değişiyor ve iş olağan halini aşarak bir devrim gibi algılanıyor. Kawa bunun normal bir durum olmadığına vurgu yapıyor: “Birilerinin Kürtçe’nin varlığını, bir dili beyhude bir biçimde inkâr eden birtakım cahil cühelaya ispat etmek için kalkıp ‘Lan ben senin kafanı Kürtçe Shakespeare’le kırarım!’ dediği bir yerde anormal bir durum ortaya çıkıyor. Tıpkı aslında bir hakaret olan, şu sözdeki övgü, sahiplenme ve dostluk gibi: ‘Ay, Kürtçe Shakespeare bile var?!’ Canım benim, sen önce Ehmedê Xanî’nin ulu Mem û Zîn’ini gör! Kürtler, yaklaşık 400 yıldır Xanî, Cizîrî ve Feqiyê Teyran ruh terbiyesinden geçtiler tüm yıkımlara ve talanlara rağmen. O ruh terbiyesi olmasaydı, ben şimdi Ulysses’ten söz edemezdim burada.”
 
 

Annemin verdiği sözlük en büyük yardımcım

 
 
Kawa Nemir elbette dilleri yasaklanmayan ve anadillerinde eğitim gören çevirmenlerin sahip olduğu hiçbir avantaja sahip değil. Elinin altında çeşit çeşit sözlükleri yok. Sıfırdan başlamak dışında bir seçeneği yok ve alabildiğine yalnız: “Kürt dil dünyası demek, baş döndürücü bir dağınıklık demek. Çevirmenin insanüstü bir gayretle çalışan çok dikkatli bir dil avcı-toplayıcısı olması gerekir. Örneğin, basılı sözlüklerimiz çok yetersiz ve yığınla yanlışla dolu. Beni daha çok ilgilendirdiği için artık söylemem gerekiyor ki Salah Saadallah’ın Avesta Yayınevi’nden yıllar önce çıkmış İngilizce-Kürtçe sözlüğü, emeğine saygı duyarak söylüyorum, handiyse hiçbir zaman benim bir işime yaramadı. Zana Farqînî’nin sözlük çalışmaları giderek daha sağlamlaşıyorlar diyebilirim, çok yararlanıyorum. Böylesine zor koşullarda elimde kala kala kendi okumalarım, altını çizdiklerim, analizlerim ve bir yandan da yirmi yıldır her fırsatta yaptığım tesbit etme, dinleme ve kaydetme, yani derleme çalışmalarım kalıyor. Okuduğum bütün Kürt yazarlardan faydalanıyorum ve annemden edindiğim o sonu gelmez sözlükten ve hafızadan sonra en fazla onlardan faydalanıyorum.”