'Ümit Kıvanç Birgün gazetesinde olsaydı istifa eder miydi?'

'Ümit Kıvanç Birgün gazetesinde olsaydı istifa eder miydi?'

Orhan Miroğlu (Taraf, 7 Mayıs 2012)

 

Taraf ve yazarları

 

Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977 katliamı için söyledikleri, yeni bir tartışma başlattı.

Tartışılan ve gündemde olan herhangi bir konu hakkında yapılan haberlerin veriliş biçimini eleştirebiliriz, açıklamalara katılmayabiliriz, ama sırf bu yüzden, okur olarak gazeteyi boykot etmek veya yazar olarak gazeteye yazı yazmaya son vermek, Taraf’ın hak ettiği bir şey değil diye düşünüyorum.

Bu bakımdan, Sevgili Ümit Kıvanç’ın gazetedeki yazılarına son vermesi, gazetenin okurları ve hepimiz için bir kayıptır.

Hiç şüphesi olmasın, Ümit Kıvanç’ın okurları ve dostları, onu yenilgiye uğramış, güç yetirememiş biri olarak değil, tam tersine, yazdığı yazılarla insanı düşündüren, her yazısına yüreğini, samimiyetini katan bir yazar olarak hatırlayacaklardır.

Ama buna rağmen, istifa gerekçesinin onu haklı kılmadığını düşünüyorum.

Ümit’in veda yazısı, Halil Berktay’ın başlattığı yeni tartışmanın, sadece “bardağı taşıran son damla” olduğunu ima ediyor. Yani öncesi var galiba ve öncesinden bir sonuç çıkmayınca, gazete “düzelmeyince”, sevgili Ümit yenilgiye uğradığı hissine kapılmış, güç yediremediğine inanmış ve süreç istifayla sonuçlanmış.

Beş yıldır bu gazetede yazıyorum. Gazetenin sahipleriyle şimdiye kadar hiç karşılaşmadım, onları tanımıyorum, medyada da görünmedikleri için , yolda rastlasam selam dahi veremem..

Şimdiye kadar gazete yönetimi herhangi bir yazıma müdahale etmedi.

Taraf’ta fikirlerine katılmadığım, ve sadece arada bir okuduğum yazarlar var.

Sevgili Ahmet Altan’ı her gün okurum, ama son yazılarının pek azına katılmam mümkün olabilir.

Bu beş yıl içinde okurken üzüldüğüm manşetlerin sayısı da az değil.

Ama bu, Taraf’ın durduğu yere hiçbir şekilde halel getirmiyor; bütün bunlar fazlasıyla kişisel ve biz Taraf yazarlarını biraraya getiren asıl kuvvetli sebeplere göre birer ayrıntı, hepimizi kendine hayran bırakan bir fotoğrafın üstündeki belli belirsiz gölgeler gibi duruyor.

Taraf çok zor süreçlerden geçti.

Bazı çevrelerin, Kürtler, Aleviler ve solcular bu gazeteyi okumasın diye ne kadar çok çaba gösterdiğini, Taraf’ı ve yazarlarını itibarsızlaştırmak için ne yalanlar yaydığını herkes biliyor.

Kürt siyasetini ve sol siyaseti yönetenler, bu siyasetleri onaylamayan ve kendi içlerinden çıkmış aydınlarının ipini kolayca çekebiliyor, defterini dürebiliyor.

Birtakım komiserlerin aldıkları kararlarla ait olduğunuz toplum içinde ve bir anda itibarsızlaştırılıyor, imi timi belirsiz insanlar haline geliyorsunuz.

Taraf bu gibi aydınlar ve yazarlar hatta okurlar için dahi, sığınılacak bir liman oldu.

Kendi payıma, eğer Taraf olmasa, bu aykırı fikirlerimle çoktan benim de ipimi çekmişlerdi.

Ayakta kalma gücümü bu gazeteden, bu gazeteye yazdığım yazılardan aldım.

Arkamda hiçbir siyasi desteğim yokken, gemileri yaktım.

Bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum, ama hiç pişman değilim.

Sol gelenekten gelen Halil Berktay da benim gibi gemileri yakmış sayılır.

Ama bu gazeteye yazan solcu arkadaşlarımız galiba biraz daha farklı bir ortamın içindeler.

Özellikle Ümit için söylemiyorum, ama bir ayakları, yakılması gereken o gemilerde, bir ayakları gazetede olan yazar dostlarımız, bana kalırsa zor durumdalar.

Bazıları siyaset arayışını yine sol çevrelerde sürdürüyorlar. Taraf’ta yazı yazmak, sonra da sol siyasetle uğraşmak büyük bir çatışma yaratıyor. Bu arkadaşlarımız bu yüzden müthiş bir “mahalle baskısı” yaşıyorlar.

Kendimden biliyorum ki, bir ayağım Kürt siyasetinde, bir ayağım Taraf’ta olsaydı, bu kadar uzun zaman gazeteye yazı yazmayı sürdüremeyecektim.

Ümit’in istifasına üzüldüm. Ama aklıma şöyle bir muhakeme de gelmedi değil.

Mesela dedim içimden, eğer Taraf’ta ve Halil Berktay gibi artık “saflarda” olmayan biri değil de, “aflarda” sayılan biri, mesela Oğuzhan Müftüoğlu, olur ya geçmişle yüzleşmek adına ve Birgün gazetesine, aynı şeyleri söyleseydi ve Ümit dostumuz Taraf’ın değil, Birgün gazetesinin yazarı olsaydı, istifa eder miydi?

Pek sanmıyorum.

Durum tamamen mahalle baskısı ve mahallenin gizli kalması istenen hakikatinin, mahallenin dışında tartışılmasına katlanamamak gibi görünüyor.

Yani Taraf’a ve Halil Berktay’a..

Sol ve Kürt çevreler, Taraf’ı, işi gücü, geçmişi inkâr etmek olanların toplandığı bir gazete gibi görüyor.

Gazetenin çıktığı ilk yıl ve sonrasında da karşılaştığım Kürt dostlarımın önemli bir kısmı “Niçin bu gazeteye yazıyorsun,” diye soruyor ve “halkımız senin yazılarını Gündem’de, Özgür Politika’da okumak istiyor” diye de ilave ediyorlardı. Oysa tecrübelerim ve duyduklarım, bu her iki gazeteyi yönetenlerin, “halkımızın isteği” hilafına, hiçbir zaman bu gazetelere düzenli yazı yazmamı istemediklerini gösteriyordu.

İnsanın yazdığı yazılara, kitaplara daha iyi telif almasının, en doğal hakkı olduğunu düşünürüm ve doğrusunu isterseniz, Taraf’ta yazmaya, ancak daha iyi telif alabilmek için son verebilirim.

Bugün için başka bir sebebim olmaz.

Bulunduğumuz bu olağanüstü değişim sürecinde, Taraf’ın zayıflamasını ve güç kaybetmesini de hiç istemem.

Ve bugünkü konumunu koruduğu sürece, Taraf’a bir ömür boyu yazabilirim.