Ümit Kıvanç: Kurulabilecek en aptal cümle; Amerika, 'FETÖ, PKK ve DAİŞ'i kullanarak Türkiye'yi işgale uğraşıyor'

Ümit Kıvanç: Kurulabilecek en aptal cümle; Amerika, 'FETÖ, PKK ve DAİŞ'i kullanarak Türkiye'yi işgale uğraşıyor'

Ümit Kıvanç*

Biri tahsilsiz öbürü tahsilli iki tür cehaletin pençesindeki toplumumuz, üstelik bir yandan derin travmalara yolaçan olaylar yaşarken, yeni bir cehalet pompalamasıyla karşı karşıya. Buna karşı savunmasızız. Çünkü akıl ve muhakeme yeteneği stokumuz bizi koruyabilecek düzeyde değil.

Cehalet pompalaması karanlığı büyütüyor, bilinmezliği derinleştiriyor; böyle bir ortamda bunun kaçınılmaz sonucu, korkunun, paniğin artışı, her türlü sapkınlığa meyledebilme tehlikesi olacak.

Irkçılıkla bile arasına mesafe koyamamış, dünyevî iktidar aracı olmaktan öteye geçememiş dinî kültürümüzün ahlâkla herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını artık sayısız örnekle görmüş bulunuyoruz. Tesadüfe bakın ki yine ırkçılıkla mesafesiz, yarım yamalak seküler-laik kültürün yaratabildiği bir sağlam bir ahlâkî zeminden de sözedilemeyeceği ortada.

Akla intihar yeleği giydiren cehalet pompalaması, bu yüzden, iki kat tehlikeli hale geliyor. Birbirinden nefret eden kamplara bölünmüş olmamız, karşılıklı konuşmanın bile giderek imkânsızlaştığı nefret ortamında yaşıyor olmamız, bunu üç kata çıkarıyor.

 

‘Kokteyl terör’ teorisi

 

İktidardakilerin ıstıp ısıtıp önümüze sürdüğü “kokteyl terör” teorisi, göründüğünden daha korkunç sonuçlar yaratmakta. Siyaset düzleminde “tavır zemini” veya bazen niyet bildirimi niteliğindeki düzmece yargıların, olayı nasıl karşılayacağına, ne düşünmesi, nasıl davranması gerektiğine dair “yukarıdan” işaret bekleyen geniş kitlelere yönelik tesiri, cehalet pompalaması işlevi görüyor.

Gaziantep’teki katliamdan hemen sonra Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan [ http://www.tccb.gov.tr/basin-aciklamalari/365/51016/gaziantepteki-teror-saldirisi.html  ] resmî açıklamadan bir-iki pasaj aktaracağım. İlki şu; katliamı yapan örgütün adı ilk defa burada geçiyor:

…ülkemiz ve milletimiz için 15 Temmuz silahlı darbe girişiminin ve o gece kaybettiğimiz 240 vatandaşımızın faili FETÖ’yle, sadece son bir ayda asker, polis ve köy korucularından oluşan 70 güvenlik görevlimizin katili PKK’yla, Gaziantep saldırısının muhtemel faili DAİŞ arasında hiçbir fark yoktur.”

Yani “saldırıyı bu alçaklar yaptı” şeklinde değil, “bunlar yaptı ama esas düşmanımız ötekiler, sakın ola ki düğünde öldürülen çocuklar filan yüreğinizi burkup da zihninizi saptırmasın” bâbında. Gördüğümüz gibi, burada DAİŞ, FETÖ ve PKK’den sonra üçüncü sırada.

 

Katil örgütün adı bir başka yerde daha geçiyor:

 

“Milletimiz, 30 yılı aşkın süredir PKK eylemlerinde, 15 Temmuz gecesi FETÖ ihanetinde, DAİŞ’in yıllardır yaptığı canlı bomba eylemlerinde, bu oyuna gelmeyeceğini sayısız defa ortaya koymuştur.”

Bakın, DAİŞ yine üçüncü sırada. Bu defa PKK birinciliği FETÖ’den kapmış, ama DAİŞ’in yeri değişmemiş.

Ankara katliamından sonraki “kokteyl terör” demeçlerinden “milletimiz”in gerekli kısmı nasıl gereken dersi çıkarmış ve ölülerimizin ardından gülebilmiş, oh diyebilmiş, küfür edebilmişse, bu izahattan da gereken sonuçlar şüphesiz çıkarılacaktır. Nitekim iktidar siyasetçileri ve iktidar propaganda aygıtı hizmetkârlarından bazıları, “DAİŞ kılığında PKK”den girip “danışıklı dövüş”ten çıkarak, “milletimiz”e yol gösterme yarışına soyunuverdiler. (Bunları yapanlar katıksız vicdansızlar, süzme alçaklardır; aynı dünyada yaşadığımız için utanıyorum; belirtmeden edemeyeceğim.)

 

Cumhurbaşkanlığı açıklamasından aktaracağım üçüncü pasaj şu:

 

Türkmeniyle, Arabıyla, Kürdüyle aziz milletimizi oluşturan tüm unsurların bir arada huzurla yaşadığı, aynı ortak geleceğe umutlarını bağladığı Gaziantep’te, saldırının yapıldığı yer ve hedef alınan kitle, ne tür bir oyun oynanmaya çalışıldığını açıkça göstermektedir.

Burada da, saldırıya uğrayan ve can verenler Kürt olmasına rağmen, Kürtler üçüncü sırada sayılarak, “kurban oldular diye o kadar prim verecek değiliz” imâsı, yani aslında mesaj var. Oysa en azından bu defalık lafa Kürtler diye başlamak pek ufak da olsa gönül alıcı bir jest olabilirdi. Mazallah! İncelik fıtratımızda olmadığı gibi, aksi damarlarımızda dolaşıyor.

...

Yazının devamı için Gazete Duvar'ı tıklayınız