Eski İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması sonrası başlatılan “adalet yürüyüşü”için kullandığı “Ben Atatürk düşmanlarıyla yürümem” ifadesine ilişkin olarak açıklama yaptı. “Sözlerimin arkasındayım” diyen Kocasakal, “Yürümem ve yürümeyeceğim. Ancak bu sözlerimle; bu yürüyüşe gerçekten adalet arayışı düşüncesiyle katılan, yürüyen, Cumhuriyet duyarlılığından zerrece kuşku duymadığım, Atatürk ile sorunu olmayan partilileri veya yurttaşları kastetmiş değilim” ifadesini kullandı.
Söz konusu ifadelerin “cımbızlandığını” savunan Kocasakal, “Söylediklerim, bütünselliğinden kopartılıp, cımbızlanarak ve kasıtlı bir biçimde çarpıtılıp, kastetmediğim anlamlar yüklenerek bir bardak suda fırtına kopartılmakta ve hakkımda bir ‘linç kampanyası”’yürütülmektedir” diye konuştu.
Sözcü’de yer alan habere göre Kocasakal, sözlerinin devamında şunları kaydetti:
Bu “linç” kampanyasında kimlerin yer aldığına bakılınca durum daha da açıklık kazanmaktadır.
Üç saat kadar süren bir programda, yürüyüşün ana fikrine karşı olmadığımı, buna iyi niyetle katılanlara saygı duyduğumu, ancak başka niyetlerle katılanların da olduğunu, içi yeterince doldurulamadığı için amaç dışı sızmalar olduğunu vurguladım. Adalet yürüyüşünün esasen ideolojik, fikri ve manevi bir yolculuk olduğunu, gerekli siyasi ve hukuki altyapısını oluşturmadan adaletin tesis edilemeyeceğini belirttikten sonra bu ideolojik-fikri yolda kimlerle yürünemeyeceğini ifade ettim.
Çarpıtılan ve cımbızlanan konuşmanın ilgili bölümü şöyledir:
“Ben bu ülkenin bölünmez bütünlüğüyle sorunu olanlarla, Cumhuriyet ve Atatürk'le sorunu olanlarla, emperyalizmin işbirlikçiliğini yapanlarla yürümem. Atatürk düşmanları ile de yürümem, hele ki yürüyüşü yapan CHP ise…Oraya gelen bir takım insanların kim olduğunu, ne olduğunu, daha önceden Cumhuriyet'le, Atatürk'le ilgili neler söylediğini ya da Balyoz ve Ergenekon tertiplerinde nasıl o FETÖ'cü çeteyle beraber; “ ALIN BUNLARI İÇERİ ATIN BUNLARI. TÜRKİYE BAĞIRSAKLARINI TEMİZLİYOR” diye çığlık attıklarını bilmiyor muyuz ? Geliyorlar şimdi adalet yürüyüşünde boy gösteriyorlar. Aptal mı herkes ?.. Boş bırakırsanız içini herkes istediği gibi doldurur. Sonra bir bakmışsınız ki siz iyi niyetle adalet için yola çıkmışsınız ama bunun içine adalete yabancı bir sürü unsur katılmış”.
Yukarıda ilgili bölümü aktarılan bu konuşmadan, bu yürüyüşe iyi niyetle ve gerçekten adalet talebiyle katılanların “Atatürk düşmanlığı” ile itham edildiği sonucuna nasıl varılabilmektedir? Bu sözlerimin çarpıtılmasıyla şahsıma karşı başlatılan saldırının iyi niyet, adalet ve insaf ile bağdaşıp bağdaşmadığını, asıl amacın ne olduğunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. İyi niyetle okunduğunda, bu ifadelerden kimleri kastettiğim ya da kastetmediğimin açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Aynı şekilde, bir konuşmanın bütününe, içeriğine, amacına bakmaksızın bir kısmının cımbızlanıp maksatlı bir biçimde çarpıtılarak adeta bir linç kampanyası başlatılmasının yürüyüşün amacı olduğu ifade edilen adaletle, ifade özgürlüğüne saygılı olmakla ne denli uyuştuğu hususunu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum..
Tüm bu saldırıları göğüslemeye hazırım. Çünkü kralın çıplak olduğunun açıkça ifade edilmesi, bedeli ne olursa olsun artık bir zorunluluktur. Tek üzüntüm, kimleri kastettiğim çok açık olan bir hususta üzerine alınması gerekenlerin alınmayıp, alınmaması gerekenlerin alınması, Cumhuriyet ve Atatürk duyarlılığına sahip samimi partililerim ve yurttaşlarımın planlı bir çarpıtmayla bu linç girişimine ortak ve alet edilmeye çalışılmasıdır. Buna karşılık “Atatürk düşmanlığı” ifadesinin, yöneldiği gerçek kişiler saklanmaya ve hedef saptırılmaya çalışılsa da, toplumda haklı ve gerekli infiali yaratmış olmasından, buna bağlı olarak bazı maskelerin de düşmüş olmasından mutlu ve umutluyum.
Söylediklerimin gerçek anlamı, amacı ve haklılığı, bugün olmasa da yakında anlaşılacaktır. Çünkü Türkiye bu karanlığa, adaletsizliğe, Cumhuriyet ve Atatürk'ten uzaklaşarak gelmiştir. Bu nedenle Türkiye'yi bu badireden çıkaracak, gerçek anlamda adaleti tesis edecek olan da katıksız bir şekilde; Cumhuriyetin kuruluşundaki ilkelere ve heyecana, Atatürk'e dönmek, emperyalizmin tuzaklarını bozmak, her alanda (siyasi, ekonomik ve kültürel) tam bağımsızlığı, millet olma bilinci ile yurttaşlık duygusunu yeniden kazanmaktır. Bunun yolu ise gündelik, sığ tartışma ve suçlamalardan sıyrılarak büyük resmi görebilmekten, ideolojik-fikri bir tartışma ve hesaplaşmadan geçmektedir. Bu ideolojik-fikri tartışma ve hesaplaşma ise er veya geç olacaktır.
Bu linç girişiminin; anti-emperyalizm ve Atatürk yolunun ne olup olmadığı, gerçek içeriği, parçaları bakımından bir tartışma yaratabilme fırsatı oluşturma olasılığı da benim için, şahsıma saldırılmasından çok daha önemlidir.
Böyle uzun soluklu ve fikri yürüyüşte, yolda ise belirttiğim gibi ülkenin bölünmez bütünlüğüyle, Cumhuriyetle ve Atatürk'le sorunu olanlarla, emperyalizmin işbirlikçiliğini yapanlarla yürünemez. Bu açıdan Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerçek tabanı ve seçmeninin, bu ideolojik yolculukta “emperyalizmin işbirlikçileri ve Atatürk düşmanları ile yürünemeyeceği” yönündeki ilkeye yürekten katıldığı ve desteklediğine inancım da tamdır.
Bu yolda şahsımın “linç edilmesi” veya planlı “bel altı” vuruşlarla itibarsızlaştırılmaya, hedef haline getirilmeye çalışılması da hiçbir önem taşımamaktadır. Kişiler bertaraf edilip yok edilebilir.
Ama namus ve vicdan, vatan sevgisi taşıyan doğru fikirler ve gerçekler asla…”