T24 - 37 yaşındaki makine teknisyeni Ümit Köksal, geçen yıl doktorlarına göre ‘ölmesine 3 gün kala’ vücuduna takılan ‘yapay kalp cihazı’yla yaşama döndü. İstanbul’da yapay kalp operasyonu geçiren ilk hasta unvanını aldı. 1 yıldır göbeğinin üzerinde portakal büyüklüğündeki bu suni kalple yaşıyor. Her türlü fizyolojik ihtiyacını bu kalbiyle görüyor. Nereye giderse gitsin, kalbini tıpkı tekerlekli bir pazar arabası gibi peşinden çekiyor. Alışveriş merkezine gittiğinde 8 kiloluk kalp cihazını yanında görenler “bomba taşıdığını” sanıp polise ihbar bile ediyor. Ama o tüm yaşadıklarının bir gün kendisine yapılacak “kalp nakliyle” son bulacağına inanıyor. Piyasa değeri 600 bin TL olan Alman malı “Berlin Heart” modeli teknoloji harikası kalp destek makinesini Türkiye’de kullanan iki kişiden biri olan Köksal, bir kalbin gördüğü işlevlerin hepsini yapan bu makineyle yaşamın sırrını anlattı. Vatan gazetesinde yayımlanan haber şöyle:
Haydarpaşa Teknik Lisesi mezunu olan Ümit Köksal, önceleri Sanayi Sitesi’nde makine teknisyeni olarak çalışıyordu. Aynı zamanda da vücut geliştirme sporuyla “profesyonel” olarak ilgileniyordu. Makine teknisyenliği mesleği demirle ilgili olduğu için “ağır” sayılabilecek bir işti. Farkında olmadan kalbini çok zorlayan Köksal, iki yıl önce ciğerleri ağrıdığı için doktora gitti. Ancak doktorlar yaşı genç olduğu için kalbinden şüphelenmeyip “grip” dedi. Ama 1 ayda iyileşmeyince, doktorlar bu kez “son evre kalp yetmezliği” teşhisi koydu. Yapılan ilaç tedavisinden sonuç alınmayınca, Köksal için geriye tek bir alternatif kaldı; kalp nakli! Arkadaşları arasında hayata bağlılığıyla tanınan bir karakter olan Ümit Köksal, 10 yıl önce yine kalp yetmezliğinden kaybettiği abisi gibi genç yaşta hayata veda etmek istemiyordu. Aksine 10 yaşındaki oğlu ve eşi için uzun yıllar yaşamak istiyordu. Türkiye’de acil kalp bekleyen 2’nci sıradaki hastaydı. Ancak o ümidini kaybetmediği halde, doktorlar bir türlü aranan kalbi bulamadı. Sonunda yaşamla ölüm arasındaki o sayılı dakikalarda “hayati” bir karar verildi. Şu anda Florance Nightingale Hastanesi’nde görev yapan Prof. Dr. Süha Küçükaksu tarafından yapılan 8 saatlik bir operasyonla Köksal’a “Berlin Heart” (Berlin Kalbi) adı verilen yapay kalp pompası cihazı takıldı.
Büyük makineyle yaşarken hastaneye mahkumdu
Önceleri buzdolabı büyüklüğünde bir suni kalp cihazıyla yaşayan Ümit Köksal, cihaz çok büyük olduğu için hastaneden dışarı bile adımını atamamış. Ancak şu anda kullandığı “Berlin Heart” cihazı takılınca özgürlüğüne kavuşmuş: “O eski tip makineye bağlı olmak çok zordu. İzmir’de bazı hastalar o büyük makinelere bağlı oldukları için hastaneden çıkamıyorlar. Bana bu makineyi taktıkları için hastane dışına da çıkabiliyorum, dışarıda gezebiliyorum, araba bile kullanabiliyorum. Şu anda normal bir insan gibiyim. Sadece fazlalık olarak yanımda bir hortum ve makine var. Hatta şu anda normal bir insandan daha fazla kan basıncım var. Makine normale göre daha güçlü kan bastığı için kan bütün damarlarıma direkt gidiyor.”
Çıkardığı sesler yüzünden geceleri uyuyamadı
Cihazı ilk kullandığı günlerde ‘tik tak’ seslerinden tedirgin olduğunu anlatan Köksal, gecelerce bu ses yüzünden uyumakta bile zorlanmış: “Cihaz çalışırken ‘tik, tak’ şeklinde bir ses çıkarıyor. İlk 6 ayda bayağı bir zorlandım. Hatta çok korktum. Günlerce bu ses yüzünden ne ben, ne de eşim uyuyabildi. Ama şimdi bana ve eşime artık ninni gibi geliyor. Cihazın sesi, arabanın sağ-sol sinyaline benziyor. Bir keresinde taksiye bindiğimde, taksici beni görmedi. Bir süre araba kullandı. Sinyal bozuldu sandı. Sesin nereden geldiğini anlamadı. Sonra da arkaya döndü ‘Bu senden mi geliyor’ dedi. Bazı taksiciler de benim arkada tespih çektiğimi sanıyor. Hatta birisi ‘Abi şak şak diye amma tespih çektin, kafam ağrıdı’ dedi. Tabii cihazın çıkardığı başka sesler de var. Şarjı bitince de ‘alarm sesi’ veriyor. İlk başlarda alarm çaldığı zaman hep panik oluyordum. Çok korkuyorsunuz. Çünkü bir cihazla ayaktasınız. Ama cihaz da kul yapısı. Sonuçta mekanik bir sistem. Her an bir arıza olabilir. Ama şimdi hepsi geride kaldı...”
Cihazı çekerek günde 1 kilometre yol yürüyor
Ümit Köksal, 8 kilo ağırlığındaki yapay kalp cihazını bazen askısıyla omzuna alıyor, bazen de tekerlekli arabasına koyup peşinden çekerek istediği yere gidiyor: “Bu makine aslında hanımlarımızın pazara giderken kullandığı çekçek arabasından farksız. Tıpkı pazar arabası gibi tekerlekleri var. Bu yüzden çekerken ağır gelmiyor. Günde aşağı yukarı 1 kilometre yol yürüyorum. Çünkü kalp nakli yapılana kadar kendimi bir sporcu gibi hazırlamak zorundayım. Kaslarımın erimemesi lazım. Çünkü ameliyatta narkoz alıyorsunuz, yoğun bakımda uzun süre kaldığınız zaman, kalkıp yürümekte zorlanabiliyorsunuz. Normal bir kalp ameliyatı için bile bu durum geçerli. Düşünün ki, benimkisi çok daha büyük, zor ve komplike bir ameliyat...”
Polisler önce bomba araması yaptı, sonra özür diledi
Neşeli bir mizacı olan Ümit Köksal, 10 yaşındaki oğlu Ahmet’in hayata bağlılığından etkilendiğini söylüyor. Köksal, sağlığına kavuştuktan sonra oğluna daha çok vakit ayırıyor. Her zaman şık giyinen ve kendine bakmayı seven Köksal, güneş gözlüklerini takıp da direksiyon başına geçtiğinde, artistlerden farksız bir karaktere bürünüyor. İşinden malulen emekli olan Köksal ve eşi Yağmur, sık sık Nişantaşı’na gidip kafede oturuyorlar. En dayanılmaz tecrübeleri ise alışveriş merkezlerine girerken X Ray’lerde “bomba kontrolünden” geçirilmek... Köksal bir anısını şöyle anlatıyor: “Kalabalık bir mekâna gittiğimizde bütün bakışlar üzerimizde toplanıyor. Cihazın bir kurmalı saat gibi çıkardığı ‘tik tak’ sesinden ürküp yanıma gelip ‘Bu bomba mı’ diye sordukları dahi oluyor. Hele gittiğimiz mekan nispeten sessiz bir yerse, bazen cihazın tik tak’ları konuşmaları bile bastırıyor. Bazen beni canlı bomba da sanabiliyorlar. Bir kere kalabalık bir kafedeydik. Bir anda etrafımızı polisler sardı. Meğerse yandaki biri gizlice ‘Burada canlı bomba var’ diye ihbarda bulunmuş. Durum anlaşılınca polisler üzülüp bizden özür diledi.”
Kalp pompası yırtılınca eşi hemen müdahale etti
Ümit Köksal ve eşi Yağmur’un belki de tek eksikliğini hissettikleri aktivite sinemaya gidemiyor olmak... Yağmur, bu yoksunluğu şöyle dile getiriyor: “Bizi sinemaya almıyorlar. Zaten kapalı bir alan olduğu için biz de gitmek istemiyoruz. Her an bir şey olabilir, cihaz alarm verebilir. Ve biz yüksek sesler olduğu için cihazın sesini de duyamayabiliriz. Geçenlerde Ümit’in kalp pompasının kompresörü aldığı kilolardan dolayı yırtıldı. Ve bu kompresörün yırtıldığını ben fark ettim. Kompresör (diyafram), kanın deveran etmesini sağlayan bir sistem. Bu olay, cihaz icat edildiğinden beri sadece iki kişide olmuş. Bunlardan biri de Ümit. Panik olduk ama hemen soluğu hastanede aldık. Yedek aparat takılınca derin bir oh çektik. Geçenlerde de uyurken Ümit yanlış bir düğmeye basmış ve nabzı 72’ye çıkarmış. Uykudan uyandım ve nabzını hemen 70’e düşürdüm. O kadar alışığım ki kalbinin sesine, sürekli duymam lazım. Ritmi değişince hemen uyanıveriyorum.”
Makine bozulursa tekrar el pompasıyla çalıştırıyor
Ümit Köksal’ın kalp hortumu kazara çıkarsa, tekrar düzeltmek için sadece 15-20 dakikası var. Çünkü kalbi yüzde 95 makineyle, yüzde 5 kendi ürettiği enerjiyle çalışıyor. Türkiye’de elektriğe pek güven olmuyor, her an bir aksilik yaşanabilir ama Köksal ailesi bu konuda güvende: “Şarjımız 6 saatte bir bitiyor. Ama hemen yedekte bekleyen şarjları takıyoruz. Gece yattığımızda makineyi elektriğe bağlıyoruz. Bitmeye yakın alarm vererek bizi uyarıyor. Elektrik kesilse bile yedek şarjlarımız olduğu için sorun yaşamıyoruz. Makinede mekanik bir arıza olursa, cihazın bisiklet pompası gibi bir pompası var. Bu pompayla kalbi manuel olarak çalıştırıyoruz.” Yağmur Köksal, eşinin makinesinin nasıl kullanılacağını A’dan Z’ye biliyor: “Makinenin 3 ayda bir bakımı var.
3 ayda bir 8 milyon kalp atış sayısı dolunca, makine sürekli alarm veriyor ve ‘Benim artık bakım zamanım geldi’ diyor. Hastaneye telefon açıyoruz. Bizim için hemen yedek bataryaları getiriyorlar.”
3 saatten fazla İstanbul’u terk etmeleri yasaklandı
Ümit Köksal ve eşinin 3 saatten fazla süre İstanbul’dan ayrılması yasak. Çünkü her an uygun bir “kalp” çıkabilir ve Köksal ameliyat için acil olarak hastaneye alınabilir. Ama Köksal ve eşi bir kereliğe mahsus arabayla Ayvalık’a giderek bu kuralı delmiş... Köksal banyo ihtiyacını göğsünü özel bir sargı beziyle kapatarak gideriyor. Banyodan sonra göğsündeki sargı bezlerine hemen pansuman yapılması şart. Köksal, eşi pansuman yaparken oğlu Ahmet’in de gazlı bez tuttuğunu anlatıyor.
Köksal’ın kanındaki yoğunluğu gösteren INR oranı normalden daha yüksek. Bu kanının aşırı sulu olduğu anlamına geliyor. Bu yüzden Köksal’ın kanama geçirmemesi, kaza yapmaması ve elini kesmemesi gerekiyor. Ayrıca, sebzeyle değil de et, balık ve tavukla beslenmesi gerekiyor. Köksal için araba kullanmak ise belki de en kolay iş: “Araba kullanmak sorun değil. Sadece arabadan inip adam dövemiyorum. Eskisi gibi yolda kimseye ses çıkaramıyorum. En büyük hayalim, yeni kalbimle, oğlumun askere gittiğini görmek. Bir de kız babası olmak... “Cihazın kime takılacağına doktorlar karar veriyor
Ümit Köksal’ı hayata döndüren 600 bin TL’lik “Berlin Heart” yapay kalp cihazı sanıldığı gibi herkese takılmıyor: “Bu cihaz takılıyorsa, o adama büyük bir piyango çıkmış demektir. Duyduğuma göre, bu makineyi öncelikle sorumlulukları olan kişilere veriyorlar. Ben 37 yaşındayım. Ben varken kalkıp da 20 yaşındaki bir gence takmıyor. Çünkü ben aileme bakmak zorundayım. 50-60 yaşındaki bir adama da takmıyorlar. Yaşım genç olduğu için yine beni seçiyorlar. Ya da milletvekili gibi önemli konumda olan bir insana veriliyor. Kriterleri devlet belirliyor. Sırada bekleyen 10 hasta varsa ilk kime takılacağına da doktorlar karar veriyor. Hasta yaşanan süreci hiç bilmiyor. Bu cihaz diğer yapay kalp cihazlarından daha üstün, lüks ve son model bir cihaz. İzmir’de şu anda SGK tarafından karşılanıyor. İstanbul’da da Almanya’daki şirketle anlaşıldıktan sonra yeni yeni SGK tarafından karşılanmaya başladı. Ama kalp destek cihazının aparatlarının masrafını sigorta karşılamıyor. En büyük sorun da bu... ‘INR’ adı verilen kandaki sululuk derecesini gösteren cihazı biz 2 bin liraya aldık. Test tüplerinin 20 adedi 400 lira. Ama SGK bunu karşılamadı. Babadan kalan gelirimizle biz bunu alabildik ama ya bizim durumumuzda olmayanlar ne yapacak?”