Üniversite hastanelerinin neredeyse tamamına yakını zarar ediyor ve zararları da gittikçe büyüyor. Hastaneler ise çarkı borçlanarak döndürmeye çalışıyor. Bunun en güzel örneği de, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nin 2009 yılı için öngördüğü 40 milyon TL'lik zarar. Neredeyse son beş aydır ülkenin gündeminde ekonomik kriz olduğundan, diğer gelişmeler gözden kaçmaya başladı. Noyan Doğan’ın Referans gazetesindeki haberi (27.4.2009) sağlık alanındaki çok önemli bir probleme dikkat çekiyor. İşte haberin tam metni: Son gelişmelerle birlikte bugün sağlık konusunu neresinden tutarsanız tutun artık iyiden iyiye elinizde kalmaya başladı. Eğer bir şekilde müdahale edilmezse de işin içinden hiç çıkılamayacak. Örneğin, üniversite hastanelerinin durumu. Geçenlerde Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Erdener; bu yılı, 40 milyon TL zararla kapatmayı hesapladıklarını açıkladı. Kimse çıkıp da bana ‘ne var ki canım kriz nedeniyle herkes zarar ediyor' demesin. Çünkü bu zararın krizle falan alakası yok. Sadece Hacettepe değil, son iki-üç yıldır üniversite hastanelerinin neredeyse tamamına yakını zarar ediyor. Ayrıca bırakın krizi, bir üniversite hastanesinin zarar etmesi kadar akıllara durgunluk verecek bir başka durum herhalde olamaz. Önceli gelin birlikte bir durum tespiti yapalım. Yapalım ki, durumun vahameti anlaşılsın. Üniversite hastanelerinin sayısı bugün 50'nin üzerinde. Bunların bir kısmı büyük kentlerde yeralan ve geniş teşkilatlanma içinde olan hastaneler. Bir kısmı da Anadolu kentlerindeki daha küçük yapıya sahip üniversite hastaneleri. Mesela Hacettepe'yi örnek alırsak, sadece geçen sene bir milyonun üzerinde ayakta hastaya hizmet vermiş. Yatırımlarını kendileri yapıyor Şu da bir gerçek ki, üniversite hastaneleri her hastaya bakmakla yükümlü olmasa da halk, bu hastaneleri çok tercih ediyor. Nedeni ise basit... Bilgi, deneyim, teknoloji açısından daha donanımlı olmaları. Hal böyle olunca da üniversite hastanelerinin yoğun olarak teknoloji yatırımı yapması gerekiyor ki, hem misyonlarını sürdürebilsinler hem de hastalara hizmet verebilsinler. Ve bu yatırımlarını da sürekli olarak yenilemek zorundalar. Peki, bu yatırımlarını nereden karşılıyorlar? Bütçeden pay, Sağlık Bakanlığı'ndan da kaynak alamadıkları için tüm yatırım harcamalarını kendi kaynaklarından karşılamak zorundalar. İşte zarar etmelerinin nedenlerinden bir tanesi bu. Oysa Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastaneleri -ki, bilindiği üzere SSK hastaneleri ile birleşince bunların sayısı 900'ü buldu- devletle global bir bütçe üzerinden anlaşıyorlar. Örneğin, 11 milyar TL gibi bir rakamı devlet bütçesinden alabiliyorlar. Üniversite hastanelerinde ise böyle bir durum olmadığından nereden bakarsanız bakın her güne 60-70 milyon TL alacak ile başlıyorlar. Ciddi zararlar üstleniyorlar Bitmedi... Devam ediyoruz... Üniversite hastaneleri ilave bir ücret talep edemediklerinden kamunun belirlediği kurallarla hareket etmek zorundalar. Daha açık bir anlatımla, bu hastaneler temelde 100 liraya mal ettikleri hizmetten 50 lira almak durumundalar. İşte size zararın bir başka nedeni daha. Üniversite hastaneleri tetkik ve tedaviyi Sağlık Uygulama Tebliği çerçevesinde yaptıkları zaman ciddi zararları da üstleniyorlar. Olayı şöyle de anlatabiliriz. Birinci sınıf bir oda, her türlü konfor, her türlü ileri düzeyde tetkik ve araştırma ama karşılığında alınan 15 lira fatura. Tabi ki, buna can dayanmaz. Sanmayın ki, zararın nedenleri bu kadarla sınırlı. Bu hastanelerin kullanacakları tıbbi malzemenin de ücretini yine sistem belirliyor. Mesela, diyor ki, ‘bu malzemenin değeri 100 lira' ve ihaleye çıkılıyor. Tıbbi malzeme satan firmalar da hastanelerin ödeme sıkıntısı içinde olduklarını bildiklerinden birebir aynı fiyatı yani, 100 lirayı, teklif ediyorlar. Hastanelerde bu duruma katlanıp, mecburen alıp, bile bile zarar ediyorlar. Çünkü araştırma payını, Hazine payını ödemek zorundalar. Bu da 100 liraya aldıkları maldan, yüzde 15 zarar ettikleri anlamına geliyor. Çarkı borçla döndürüyorlar Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Bugün üniversite hastaneleri çok ciddi finansal krizin içinde ve zararları da gittikçe büyüyor. İşin daha da kötüsü bu hastaneler çarkı borçlanarak döndürmeye çalışıyor. Nitekim, bunun en güzel örneği de, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nin 2009 yılı için öngördüğü zararın 40 milyon TL gibi bir rakama çıkması. Ve bu çarkın bu şekilde daha fazla dönmesine imkan olmadığından, yakın gelecekte üniversite hastaneleri hizmet vermekte zorlanacak. Bu duruma gelinmesinin de iki nedeni var. Birincisi malum, sağlık sistemindeki çarpık yapı. Maalesef bu yapı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Genel Sağlık Sistemi ile daha da çarpık hale geldi. İkincisi ise, bana göre artık Sağlık Bakanlığı'nın, sistemin tümünün sahibi olduğu bilincine de varması gerekiyor.