Üniversite yönetimi sendikaya katılan üç işçiyi işten çıkardı

Üniversite yönetimi sendikaya katılan üç işçiyi işten çıkardı
Berk Doğan / Koray ÇilT24 - İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yine bir ilk yaşandı.  Üniversitenin ahşap atölyesinde görevli Kadir Karabulak, Bülent Karaçeper ve Rıza Karaçeper’in işten çıkartılması üzerine çalışanlar bugün (5 Mayısı 2010) öğlen saatlerinde Santral yerleşkesinde eylem gerçekleştirdi. Eylemin ardından iş akitleri feshedilen işçilerden Kadir Karabulak yaptığı açıklamada sendikal hareketle ilgili olarak defalarca "sorgulandığını", okul içinde takip ettirildiğini ifade etti. Karabulak, okuldaki ahşap atölyesinin kâr etmediği açıklamasıyla işten çıkarıldıklarını ancak 2009 yılındaki raporlamada atölyenin kârlılığının ortaya çıktığını söyledi. Sosyal-İş sendikası adına yapılan basın açıklamasında sendika üyesi Profesör Nevin Ateş, işten çıkarılmaların sendikalaşmaya gözdağı vermek olduğunu belirtti. İş akitlerin feshiyle ilgili açıklamada bulunan Genel Sekreter Yardımcısı Kaya Arslan ise, işten çıkarılmaların sendikalaşmayla ilgisi olmadığına dikkat çekerek, "Eğer sendikayla uğraşsaydık toptan işten çıkarma yapardık" dedi.Vakıf üniversitelerinde ilk sendikal örgütlenme Bilgi'den başlıyor

Üç çalışanını işten çıkarmasıyla ilgili dün (4 Mayıs 2010) öğrencilerin protesto gösterisine sahne olan Bilgi Üniversitesi’nde bugün de çalışanlar eylem yaptı. İşten çıkarmaların sendikal örgütlenme nedeniyle olduğu gerekçesiyle yapılan eyleme akademik ve idare kadro çalışanları ile öğrenciler katıldı. Üüniversitenin ahşap atölyesinde görevli Kadir Karabulak, Bülent Karaçeper ve Rıza Karaçeper dün yeni yapılanma nedeniyle ihtiyaç duyulmadığı ve kârlılık olmadığı gerekçesiyle işten çıkarılmıştı. İstanbul Bilgi Üniversetesi’nde, bir kaç aydır vakıf  üniverisiteleri arasında bir ilk gerçekleştirilerek sendikal örgütlenme çalışmaları başlamıştı.

 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Sosyal-İş sendikasında örgütlenen İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları bugün 3 arkadaşlarının işten çıkarılmasını protesto etmek ve atılanların işe iadesi için santralistanbul yerleşkesinde bir araya geldi. Saat 12:00 sıralarında toplanan akademik ve idare kadroda görevli 300’ün üzerinde çalışan ve destek veren öğrenciler üzerlerinde “İşten atılanlar geri alınsın”, “Örgütlenme hakkımız engellenemez” yazılı pankartlarla rektörlük binasına yürüyüş yaptı. Çok sayıda sivil polis ve özel güvenlik personelinin de takip ettiği yürüyüş sırasında çalışanlar “Örgütlenme hakkımız engellenemez”, “İşten atılanlar geri alınsın”, “Örgütlü Bilgi'yi hiçbir kuvvet yenemez”, “Güvenceli iş, güvenceli gelecek”, “Bilgi biziz” sloganları attı. Rektörlük binası önünde hem Sosyal-İş sendikası hem de çalışanlar adına yapılan iki ayrı basın açıklaması yapıldı.

 

'İşten çıkarmaların amacı gözdağı vermek'

Sosyal-İş sendikası adına yapılan basın açıklamasında sendika üyesi Profesör Nevin Ateş'in Nisan ayında “üniversite yönetimini eleştirdiği” gerekçesiyle tazminatsız olarak işten atıldığı belirtilerek, “Ahşap Atölyesi sorumlusu Kadir Karabudak ile aynı atölyede çalışan Bülünt Karaçeper ve Rıza Karaçeper de 'yeniden yapılanma' gerekçesiyle işten atıldı. Bu çıkarmalar, sendikamıza üye olan ve olmaya hazırlanan Bilgi çalışanlarına gözdağı verme amacının taşıdığını göstermektedir” denildi.

 

Kimi sendikacılar ve diğer üniversetilerden akademisyenlerin de destek verdiği eylemde çalışanlar adına yapılan basın açıklamasında da akademik ve idare kodralarda çalışan tüm Bilgi Üniversitesi emekçilerinin 2010 Mart ayından bu yana bir sendikal örgütlenme sürecinde olduğu belirtilerek, “Bu sendikalaşma süreci, akademik, idari ve destek personelin birlikte geliştirdiği, dayanışma gösterdiği, Bilgi’yi ve geleneğini sahiplenen bir hatta yürümektedir. Bilgi’yi Bilgi yapan emeğimizle belleğimizle Bilgi çalışanları olarak Biziz! Ve biz yönetimin Anayasa ve insan haklarını hiçe sayan tutumuna göz yummayacağız!” denildi.

 

Sendikal örgütlenme sürecinin başlangıcında üniversite yönetiminin sendikalaşmayı engellemeye yönelik olumsuz tutumundan, kararlı duruşumuz  ve kamuoyu desteği neticesinde geri adım atıldığı vfurgulanan açıklamada, “Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Rifat Sarıcaoğlu ve Rektör Prof. Halil Güven tarafından imzalanan 18 Mart 2010 tarihli mektupla anayasal bir hak olan sendikal örgütlenme özgürlüğüne saygılı olunacağı, aksi durumlarda şeffaf bir soruşturma süreci yürütüleceği ve ‘her tür konu ve soruda’ diyaloğa açık olunacağı taahhüt edilmişti. Bu mektubun yarattığı iyimser havaya rağmen giderek artan tempoda yaşadığımız kimi gelişmeler üniversite yönetiminin verdiği bu taahhüde uymadığını göstermiştir” denildi. Açıklamada Profesör Nevin Ateş’in 6 Nisan 2010’da tazminatsız olarak işten çıkarılması, senidika temsilcileriyle yapılan görüşmelerde iletilen taleplerin yanıtsız bırakılması, destek biriminde çalışanlara yönelik baskı ve tehditler, yeni işe alınanlara sendikaya üye olmamaları yönünde sistematik olarak telkin  ve tehditlerde bulunulması ve son olarak ahşap atölyesinde çalışyan sendikalı 3 kişinin işten çıkarılması da üniversite yönetiminin taahhütlerine uymadığının örnekleri olarak sıralandı.

 

'İşten çıkarmalar sendikalaşma sürecini engelleme amaçlı'

İşten çıkarılanların sendika üyesi ve örgütlenme sürecinin aktif çalışanları olduğu belirtilen açıklamada, “Tüm bunları göz önüne aldığımızda, bu işten çıkarmaların öncelikle arkadaşlarımızın sendikalı olmasıyla ilgili olduğu ve sendikalaşma sürecini engelleme amacını taşıdığı açıktır. Üniversite yönetiminden iş akitleri feshedilen arkadaşlarımızı en kısa sürede işlerine iade etmesini, işten çıkarmalara ve baskılara son vermesini, hukuka saygı göstermesini ve Anayasa ile güvence altına alınmış temel insan haklarımızdan olan örgütlenme özgürlüğümüzü ihlal etmekten vaz geçmesini talip ediyoruz” denildi.

 

Basın açıklamasından sonra Rektör Halil Güven’le bir görüşme yapan çalışanlar adına bir açıklama yapan Fen Edebiyat Fakültesi öğretim görevlilerinden Yardımcı Doçent Murat Paker, açıklamada belirtilen taleplerin sözlü olarak da iletildiğini ve yönetimin 1 hafta içinde resmi olarak yanıt vereceğini söyledi. İşten atılanlar geri alınana kadar eylemlerine devam edeceklerini açıklayana üniverseti çalışanları basın açıklamasının ardından santralistanbul’da oturma eylemi yaptı. İşten atılanların geri alınması, sendikal örgütlülüğün engellenmesi ve işten atılmalara son verilmesine yönelik talepler için bir imza metni ise www.bilgicalisanlari.com adresinde imzaya açıldı.

  

İşten çıkarılanlar ne diyor?

  

Rıza  Karaçeper : Bize atölyenin zarar ettiği gerekçesiyle işten çıkarılmamıza karar verildiği söylendi ve işimize son verdiler. Ben 5 yıldır bu okulda çalışıyorum ve harcadığımı emeği düşününce bu muamele zoruma gidiyor. Arkadaşlarımızın desteklerinden dolayı çok mutluyum.

 

Bülent Karaçeper : 7 senedir ahşap atölyesinde çalışıyorum. Kâr edilmemesini neden olarak gösteriyorlar ama idari koordinatörün yanına gittiğimde işe yeni alınanların başvurularını gördükten sonra oranın kar edip etmemesinin mantığını siz bana nasıl açıklayacaksınız? Demek ki birileri bi yerlere alınırken bizde çok rahat bir şekilde başka yerlere geçirilebilirdik. Fakat sendikalı çalışmanın önünü kesebilmek için yaptılar.

 

Kadir Karabulak: 2003 yılından bu yana Bilgi Üniversitesi için çalışıyorum. Defalarca yönetim tarafından “sorguya çekildim”. Bu okuldaki sendikalaşmayı benim örgütlediğim şeklinde sorularla karşılaştım. Evet ben anayasal hakkımı kullanıyorum dedim. Okulda dolaşırken peşimde güvenlik takmışlardı. Nereye gidiyorum kimle konuşuyorum diye izliyorlardı. Ahşap atolyesinin kar etmediği açıklamasıyla işten çıkarıldığımızı bildirdirler oysa ki 2009 yılı sonunda yapılan bir raporlarma sistemiyle ahşap atolyesinin karlılığı ortaya çıkmıştı. Zaten Genel Sekreter Yardımcısı İsmet  Aksöyek de bunu yaptığımız bir görüşmede sözlü olarak söylemişti. Bu sabah ise santral kampusundeki esyalarımı almaya geldiğimde beni kapıdan içeri sokmamaya çalıştılar. Bende buranın kamusal bir alan olduğunu söyleyerek yoluma devam ettim. Ofisteki eşyalarımı topladıktan sonra kampüsü terketmem söylendi. Bende  terk etmeyeceğimi buranın kamusal bir alan olduğunu söyledim. O arada güvenlikten amirleri Zeki Çalışkan tarafından darp edildim ve gözlüğüm kırıldı. Üniversite içerisinde böyle bir şiddet olayının kabullenir bir şey olduğu düşüncesinde değilim. Bu eylem sonrasında kendisine suç duyurusunda bulunacağım.

'İş akitlerinin feshi sendikalaşma ile ilgili değil'

 

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Genel Sekreter Yardımcısı Kaya Arslan şunları söyledi:

"Santralistanbul kampusümüzün yapılanması tamamlandı ve daha büyümeye devam edilmeyeceği için de marangozhaneye gerek olmadığını düşünerek maliyetler göz önünde bulundurularak bölümün kapatılmasına karar verdik. Marangozhane kapatılınca burada çalışan 6 personelin 3’ünün işine son verildi. Yine sendika üyesi kalanlar ise mevcut teknik işler altyapısında ahşap işleri birimine kaydırıldı. Çıkarılanların iş akitlerinin feshinde iddia edildiği gibi sendika üyesi olup olmadığı gözönünde bulundurulmadı.

 

Son bir yıldaki maliyeti gerçekten çok komikti ahşap atolyesinin. Gidip bir mobilya firmasıyla anlaşsam o fiyata 3 kampusün tüm mobilyalarını yenilerdim.  Birde biz orada sıfırdan birşey yapmıyorduk belli başlı malzemeleri alıp birleştiriyorduk. Bir üniversite için gerçekten pahalı birşey. Tüm üniversiteler kaynaklarını çok verimli kullanmak zorundalar. Bir sürü denetimden geçiyoruz mali portremizin çok iyi olması gerekiyor.  Kaynaklarımız çok sınırlı ve oraya ayıracak kaynağımız yok.  Bu tür idari kararlar her üniversite alınıyor fakat hiçbirinde dramatize edilerek bu kadar büyütülmüyor.

 

Tekrar ediyorum kimse sendikalı olduğu için işten atılmadı. Bu 3 kişi de başka bir birime kaydırılabilirdi fakat yapabilecekleri iş yok . Bu tür kararlar alırken iş performanslarını da göz önüne almak lazım. “Ben bir işe girerim ondan sonra ne yaparsam yapayım” şeklinde bir iş güvencesi olmaz. İş güvencesi alın teridir. Sen çalışırsan, emek verirsen, işini düzgün yaparsan, kurallara uyarsan varsın. Bizim herhangi bir işten çıkarma furyamız falan yok. Bu bir birimle ilgili özel bir karardı. Ne sendikayla ilgili ne üniversite ile ilgili bir işten alım işten çıkarım prosedürü falan değil. Bu başladı ve bitti. Eğer sendikayla uğraşsaydık toptan işten çıkarma yapardık. Bizim böyle bir amacımız yok. Zaten öyle bir düşüncemiz olsa 3 kişi çıkararak oraya varamayız.

 

Şimdi burada protesto ediyorlar fakat bu idari bir karardır. Yani akademisyenlerin bu konuda neden görüş beyan ettiklerini açıkçası çok anlamış değilim. Bunun açıklamasını da onlar yapsın. Akademisyenlerin eyleme katılmasını toplu bir işten çıkarılma olursa  karşısında oluruz diye algılıyorum. Fakat böyle bir şey yok zaten. Yönetim böyle bir karar alırsa bunu kurumsal bir şekilde ilan eder ve yapar. Sendikalaşma bir hak ve bunu engellemek suçtur. Sendikal özgürlüğün kullanış biçimleri bellidir.  Biz karşı değiliz karşı olsak bu eylemi de yaptırmayabiliriz. Fiziki müdahale de yapabiliriz polisi de çağırabiliriz. Yönetim bu olaylara ılımlı yaklaşıyor ki eylemere göz yumuluyor. Orda çalışanlar bizim insanımız birşekilde yanlış bir kanıyada kapılmış olabilirler. Belirtmek istedikleri bir görüş olabilir ve gelip doğru veya yanlış belirttiler bu onları bağlar."