Uludağ Üniversitesi (UÜ) öğretim üyelerince yapılan bir araştırmada, üniversite öğrencilerinin yüzde 27,1'inde depresyon, yüzde 47,1'inde anksiyete ve yüzde 27'sinde de stresin olduğu belirlendi. UÜ Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazan Bilgel ve UÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Ekonometri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Nuran Bayram tarafından, üniversite öğrencilerinde depresyon, anksiyete, stres sıklığı ve bunu etkileyen sosyo-demografik etmenleri belirlemek için yapılan araştırmaya, UÜ'nün değişik fakültelerinde okuyan bin 617 öğrenci katıldı. 42 soruda stres ölçümü Geçerliliği ve güvenilirliği yüksek olan "Depresyon Anksiyete Stres- 42 ölçeği"nin uygulandığı öğrencilere, depresyon, anksiyete ve stresi ölçen 42 soru yöneltildi. Sınav zamanlarının dışındaki bir süreçte gerçekleştirilen araştırmada, öğrencilerin yüzde 27,1'inde orta derece ve üstünde depresyon, yüzde 47,1'inde orta derece ve üstünde anksiyete (kaygı) ve yüzde 27'sinde ise orta derece ve üstünde stresin var olduğu belirlendi. Araştırmanın sonuçlarını Prof. Dr. Nazan Bilgel, üniversite öğrencilerinin akıl sağlığının, tüm dünyada giderek artan bir önem kazandığını, bu kapsamda UÜ'de üniversite öğrencilerinin depresyon, anksiyete ve stres durumlarını belirlemek için bu araştırmayı yaptıklarını söyledi. Kızlarda stres ve anksiyete daha yüksek Bilgel, araştırmada, anksiyete ve stres değerlerinin kız öğrencilerde erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: "Aldıkları eğitimden memnun olduğunu söyleyen öğrencilerin, aldıkları eğitimden memnun olmadıklarını söyleyen öğrencilere göre daha düşük depresyon, anksiyete ve stres değerlerine sahip oldukları gözlenmiştir. Depresyon ve anksiyete değerleriyle, yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır. Stres açısından ise 17-19 yaş grubundakilerin, 20-26 yaş grubundakilere göre daha yüksek stres değerlerine sahip oldukları saptanmıştır. Kızlarda stres ve anksiyete değerleri erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur. Depresyon için ise cinsler arasında bir fark elde edilmemiştir. Depresyon ve anksiyete değerleri, sosyal ve politik bilimlerde eğitim alan öğrencilerde fen bilimleri, mühendislik ve tıp eğitimi alan öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur." Ekonomik durum belirleyici oluyorUluslararası "Social Psychiatry&Psychiatric Epidemiology" adlı tıp dergisinde de yayımlanan araştırmada, 1. ve 2. sınıf öğrencilerinin depresyon, anksiyete ve stres değerlerinin, üst sınıf öğrencilerine oranla yüksek bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Nazan Bilgel, ayrıca ekonomik durumu kötü olan ailelere mensup öğrencilerin depresyon ve stres değerlerinin, ekonomik durumu orta ve iyi olan ailelere mensup öğrencilere göre daha yüksek olarak tespit edildiğini bildirdi. Köyden gelen öğrenciler depresyonla tanışıyorKöyden gelen öğrencilerin depresyon, anksiyete ve stres değerlerinin, şehir veya beldelerden gelen öğrencilere göre daha yüksek olduğunun saptandığını da anlatan Bilgel, şunları kaydetti: "Çalışmada, üniversite öğrencileri arasında depresyon, anksiyete ve stresin görülme sıklığının yaygın olduğu belirlenmiştir. Özellikle 1. ve 2. sınıf öğrencileri, ekonomik durumu kötü olan ailelere mensup öğrenciler, köyden gelen öğrenciler, sosyal ve politik bilimlerde eğitim gören öğrenciler tehlike altındadır. Depresyon, anksiyete ve stres, ruh sağlığı kadar beden sağlığına da olumsuz etki eden durumlardır. Yükseköğretimdeki öğrencilerin sağlıklarının korunması için bu durumların erkenden tanınması ve tedavi edilmesi, koruyucu ruh sağlığı hizmetleri verebilecek bir destek biriminin acilen kurulması gerekmektedir."