Fındık maliyetleri ile ilgili Durmuş şu bilgileri verdi:
“Fındığın hasadıyla birlikte her şey bitmiş olmuyor. Fındığın ışkın dediğimiz, ürün veren dalların yanında büyüyen fidanların temizliği yani bıçkılama dediğimiz olay için üretici yevmiyeyle işçi tutar. Ayrıca 2 defa otlara tırpan vurulur. Ot biçme maliyeti bu yıl 300 lira. Yılda 2 defa yapıldığı için 600 liralık maliyet çıkar. Ürün yanmasın, kara yanık olmasın, ürün çürümesin diye yapılır bu işlem. Yani bahçe temizliğiyle ilgili bir süreçtir bu. Bu gibi maliyetleri alt alta yazdığımızda fındığın maliyeti ortalama 15 lira olur. Bunun üzerine üretici kâr payı ve refah payı bekler. Üretici kâr payından da refah payından da vazgeçmiş durumda.”
Fındık maliyetlerindeki artışlara da değinen Durmuş şöyle konuştu:
“Motorda benzin kullanırız, benzin fiyatı arttı. Nakliye fiyatları arttı. Patoz fiyatları arttı. Toplama ücretleri arttı. Hükümet önce işçilerin ücretini belirliyor ama işçi için de bu ücret düşük kalıyor. Ekonomik krizi göz önüne aldığımızda her şeye gelen zammı göz önüne aldığımızda bu krizden en çok etkilenen maalesef fındık üreticisi oluyor.”
Maliyetlerin artmasından dolayı fındık bahçelerine bakım yapılamadığını belirten Yaşar Durmuş bu durumun rekolteyi düşürdüğünü şu sözlerle anlattı:
“Fındık bakım istiyor, gençleştirmek istiyor. Gübre pahalı, benzin pahalı bir ocağa bir kilo gübre vermek gerekirken üretici artık yarım kilo gübre veriyor. Maliyetler arttığı için insanlar fındığın bakımını yapamıyor o da rekolteyi düşürüyor. Rekolte üreticinin, toprağın bakımını eskisi gibi yapamadığı için düşüyor.”
Fındığın artık insanların geçimini sağlamadığına değinen Durmuş fındık üreticisi örgütlerinin etkisizleştirilmesiyle tekelleşmenin doğduğuna değindi. İktidarın fındık politikalarının tekel şirketlerinin lehine olduğunu aktaran Durmuş son olarak şunları söyledi:
“Fındık eskiden 8 milyonu aşkın bir nüfusun aşı, işi ekmeğiydi. Düğünüydü, cenazesiydi, okuluydu üniversitesiydi. Ancak üretici artık bahçesindeki fındıkla geçimini sağlayamaz hale gelince büyükşehirlere göç edildi. Fındık fiyatlarının geç açıklanmasıyla ilgili de sorunlar yaşıyoruz. Özellikle geçen yıl Ekim ayında açıklandı. Ekim ayında hiçbir üreticinin elinde fındık kalmamıştı. Fındık tefeci tüccarların elindeydi onların işine yaradı bu. İtalyan FERRERO şirketinin tekeli de söz konusu bunun için de üretici de bir umutsuzluk var. Tekellerin işine yaraması için fiyatları geç açıklıyorlar. Örgütsüz olmanın, herhangi bir fındık üreticisinin ona sahiplenecek bir örgütü olmayışının getirdiği bir yılgınlık hali var. Dünya fındık üretiminin yüzde 70’ine sahip olan bir ülkenin bu durumda olmaması gerekir. Fındık yeşil altındır. Altın arama furyasının başlatıldığı bu dönemde asıl altın orta Karadeniz’deki fındıktır. Özellikle İtalyan şirketlerin tekelleşmesini sağlamak için bilinçli olarak fındık politikası bugüne getirildi bu üreticiyi krize soktu ancak tekellerin işine yaradı. Bir kilo fındık ücretiyle bundan yirmi yıl kadar önce 3 kilo zeytin alıyorduk. Şimdi zeytinin kilosu yirmi liradan 3 kilosu 60 lira yapar. Fındığın kilosu bu yıl 16,5 lira. Bu fındık üreticisinin ne hale getirildiğini anlatmaya yeter.”