T24- TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, kamuoyunda Berfo Ana olarak tanınan Berfo Kırbayır'ın gözaltında kaybolan oğlu Cemil Kırbayır'ın işkencede öldürüldüğü kanaatinde olduklarını açıkladı.
Zafer Üskül, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, kayıplarla ile ilgili kurulan alt komisyonun Kırbayır konusunda ulaştığı nokta hakkında bilgi verdi.
Üskül, Başbakan Erdoğan’ın kayıp aileleriyle yaptığı toplantıda oğlu Cemil Kırbayır’ın akıbetini soran ve Başbakan’dan bizzat ilgilenme sözü alan Berfo Ana’ya da kara haberi verdi. “Bu kişiler devlet görevlisi mi?” sorusuna karşılık Üskül, “Teorik olarak sorguevinde sorgulanan bir kişi işkence sırasında ölmüşse, onu ortadan kaldıracak kişiler herhalde orada görev yapan kişilerdir. Başkası olabilir mi?” dedi.
Ailenin iddialarına göre, Kırbayır'ın 13 Eylül 1980'de evinden alınıp 247. Piyade Alayına, orada bir hafta tutulduktan sonra da Kars Askeri Gözetimevine gönderildiğini, sorgu evi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsünde emniyet personelince sorgulandığını, işkenceye tabi tutulduğunu ve 8 Ekim 1980'de öldürüldüğünü anımsatan Üskül, polisin ise gözaltında tutulduğu yerden kaçtığına ilişkin tutanak tuttuğunu kaydetti.
Kırbayır'ın annesi Berfo Kırbayır'ın oğlunun mezarının olması için kemiklerini talep ettiğini hatırlatan Üskül, alt komisyonun bir takım çalışmalar yaptığını kaydettiği.
Öğrendikleri birinci şeyin; Kırbayır'ın yok olmasının ardından Kars'ta Cumhuriyet Savcılığının hiçbir soruşturma yapmadığı olduğunu dile getiren Üskül, Kars Cumhuriyet Başsavcılığının kendilerinin bilgi istemesinden hemen sonra bir soruşturma başlattığını ve o soruşturmanın halen devam ettiğini anlattı.
Üskül, o dönemde emniyet, MİT ve sıkıyönetimde görev yapan kişilerin isimlerini istediklerini, Emniyet ve MİT'ten çok kısa sürede yanıt aldıklarını, ancak Milli Savunma Bakanlığından henüz bir yanıt alamadıklarını bildirdi.
O dönemde görev yapan polis ve bekçiler, MİT görevlileri, Cemil Kırbayır ile birlikte gözetimevinden sorgu evine götürülen 3 kişi, gözetimevine Kırbayır'ın götürülüşüne tanık olanlar ve Kırbayır ile ilgili bilgi sahibi başka kişileri de dinlediklerini kaydeden Üskül, şunları söyledi:
“Bütün bunlardan şöyle bir sonuç çıkıyor: Kırbayır, 13 Eyül 1980'de yakalanmıştır. Bir hafta kadar Göle'de tutulmuştur, sonra Kars'a nakledilmiştir. Kars'ta gözetimevine alınmıştır. O sırada gözetimevinde yüzlerce insan bulunmaktadır. Bir polis ekibi sorguya alınması istenen kişileri gözetimevinden almakta sorguevine götürmekte, sorgu bittikten sonra da gözetimevine tekrar götürmektedir. Sorguevinde, emniyet görevlileri, MİT gözlemcisi ve sıkıyönetim görevlileri sorgulamada bulunmaktadır. Bu düzen içinde Kırbayır, 8 Ekim 1980'de sorguevine getirilmiştir. Birlikte getirildiği 3 kişi aynı gün götürüldüğü halde Kırbayır, götürülmemiştir. Kırbayır'ın kaçtığına ilişkin bir tutanak tutulmuştur. Kaçmasından sorumlu sayılan 3 polis memuruna kınama cezası verilmiştir ki kınama cezası hafif bir cezadır.”
“İşkence yapılmıştır”
Bu seyir içinde yaptıkları değerlendirmeyi aktaran Üskül, şöyle konuştu:
“Cemil Kırbayır'a sorguevinde işkence yapılmıştır. Bilgisine başvurduğumuz bazı kamu görevlileri o sorguevinde işkence yapıldığını ve Cemil Kırbayır'ın kaçmasının mümkün olmadığını ifade etmişlerdir. Bize göre de bir kişinin oradan kaçma ihtimali yoktur. Sorguya getirilen kişi gözleri bağlı getiriliyor, sorgulamayı beklerken hücreye konulmaktadır, sonra yine gözleri bağlı sorgu odasına alınmaktadır, sorgu sırasında da bu kişinin gözlerinin bağlı olması gerekmektedir. Gözlerinin bağlı kalması için ellerinin arkadan bağlı olması gerekir. Sorgulamadan önce ya da sonra kalorifer borusuna kelepçelenen bir kişinin kaçma ihtimali aşağı yukarı yoktur. 2. ya da 3. kattan atladığı söyleniyor. Bunu başarması da akla uygun gelmemektedir. Atlaması halinde ise koşarak oradan uzaklaşması son derece zor görünmektedir.”
Dede Korkut Eğitim Enstitüsünü yerinde incelediklerini, yerleşim biriminin dışında olduğunu anlatan Üskül, pek çok güvenlik görevlisinin olduğu bir yerde Kırbayır'ın kaçmasının zor göründüğünü anlattı.
Üskül, alt komisyonun çalışmalarını rapor haline getireceğini belirterek, görevliler hakkında soruşturma açma ve gereğini yapmanın Kars Cumhuriyet Başsavcılığının görev alanı içine girdiğini, elde ettikleri bilgileri Başsavcılık ile paylaştıklarını dile getirdi. Üskül, “Çok geç olmayan bir tarihte Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturmasını tamamlayıp gereğini yapacaktır” dedi.
“Vicdan sahibi kişilerin yer gösteremsini bekliyoruz”
Soruları da yanıtlayan Üskül, “Size göre gözaltındayken öldürüldü mü?” sorusuna “Bizim kanaatimiz o yöndedir” yanıtını verdi.
Üskül, bir başka soru üzerine, net bilgi alamadıklarını, ancak Kırbayır'ın akıbetinin ne olduğunu bilen birkaç kişinin olduğu kanaatinde olduklarını söyledi. Üskül, “Vicdan sahibi bu birkaç kişinin konuşmasını, yer göstermesini bekliyoruz” dedi.
Üskül, bilen kişilerin kimler olduğu konusunda izlenimlerinin olduğunu belirterek, “Ancak bunu sizinle paylaşamam şu anda” diye konuştu.
“Bu kişiler devlet görevlisi mi?” sorusuna karşılık da Üskül, “Teorik olarak sorguevinde sorgulanan bir kişi işkence sırasında ölmüşse, onu ortadan kaldıracak kişiler herhalde orada görev yapan kişilerdir. Başkası olabilir mi?” dedi.
Bu kişilerin hayatta olup olmadığının sorulması üzerine ise Üskül, bir bölümünün hayatta olduğunu söyledi.
“Kırgınlığım yok”
Yeniden milletvekili adayı olmaması ile ilgili kırgınlığının olup olmadığının sorulması üzerine ise Üskül, “Hayır” karşılığını verdi. Biraz tatil yapacağını söyleyen Üskül, “Benim gibi bir insanın siyasetten uzak durma ihtimali olabilir mi? Siyaset illa milletvekili olarak yapılmaz. Tabii ki ilgileneceğim” dedi.