İki yıllık maden işçisi Erdal Bıçak madende geçen yaklaşık altı saati anlattı. Bıçak “Bir noktadan sonra yürüyemedik. Ustabaşımız ezan okudu ve bizim için cenaze namazı kılmaya başladı” dedi.
Maden faciasından yaralı kurtulan 24 yaşındaki Erdal Bıçak kendisini eve kapatmış. İdris Emen’in Radikal’deki haberine göre, 150 madenci arkadaşıyla madende mahsur kalan Bıçak, yaklaşık iki yıldır madencilik yaptığını söyledi ve şunları anlattı:
Yarım saatte bitti: 13 Mayıs’ta gündüz vardiyasında çalışıyordum. Mesaimiz bitince madenden çıkmak üzere yola koyulduk. Çıkış kapısına 2 kilometre mesafedeydik. Büyük bir patlama sesi duydum. Maden sarsıldı. İçerisi gaz dolmaya başladı. Amirlerimiz geri çekilmemizi istedi. Biz de ‘mekanize kaçamağı’ denilen bölüme gitmeye çalıştık. Yolumuzun üstünde bantlar vardı. Bandın üzerinden atlarken ayağım burkuldu. Mekanize kaçamağına ulaştık. Temiz hava vardı. Ancak bir saat sonra orası da gaz dolunca bize iki yıl önce verilen ve hiç bakımı yapılmayan maskeler verildi. Maskeyi taktık ama o da yarım saat sonra etkisini yitirdi.
Ustabaşı ezan okudu: Birbirimizin koluna girerek zincir oluşturduk. Madenden çıkmak istiyorduk. Maske bize ağırlık yapıyordu. Çıkarıp attık. 500 metre kadar yürüdük. Çok gaz vardı, bilincimizi kaybediyorduk. Uyumamak için direniyorduk. Yürürken tünelin içinde madenin içinde sağa sola yatmış ve bilincini kaybetmiş yüzlerce arkadaşımızı gördüm. Bir şey yapamıyorduk. Bir noktadan sonra artık yürüyemedik. İşte o an ustabaşımızın ezan okuduğunu fark ettik. Ezanı okuduktan sonra ustabaşımız bizim için cenaze namazı kılmaya başladı.
Bir daha girmem: Emniyet amirimin emriyle ustabaşını kendisine gelmesi için tokatladım. Şuurunu kaybetmişti. Herkes bir yere dağıldı. Madenin azığına doğru yürüdükten sonra bilincimi kaybettim. Gözümü açtığımda hastanedeydim. Ayağımda bandaj vardı. Meğer banttan atlarken ayağım yerinden çıkmış. Orada ölümü gördüm. İki yıl önce işe başladığımda şirkette bana üç günlük eğitim vermişlerdi. Bir daha madene asla girmem.
Dört gün boyunca eşi Şerafettin Miray’ın cenazesini almak için madenin başında bekleyen ve eşinin ölümünü kızı Fatma Miray’dan sır gibi saklayan Azime Girgin’in evinde yas vardı. Azime Girgin, küçük kızının babasının ölümünü nasıl öğrendiğini şöyle anlattı: “Her gün insanlar evimize gelip başsağlığı diliyordu. Miray da insanların neden bizim eve geldiğini anlamaya çalışıyordu. Miray bana, ‘Anne ben artık babamı görmek istiyorum’ dedi. Cenazeyi defnettikten sonra Miray’ı mezara götürdüm. ‘Babam neden burada’ dedi. ‘Baban çok yoruldu. Biraz burada uyuyacak’ dedim. Miray mezara dönerek, ‘Üzülme baba ben her gün senin yanına geleceğim’ dedi.”
Kardeşi Serkan Güneş ’in arkadaşlarının hayatını kurtarmaya çalışırken hayatını kaybettiğini söyleyen Sibel Güneş ise şöyle diyor:
“Kardeşim yeraltı revirinde çalışıyordu. Olay günü 3 kez madene girip çıkarak 3 arkadaşını kurtarmış. İçeriye oksijen maskesi götürmüş. Ama Serkan arkadaşları içeride diye dördüncüye oksijen tüpünü alarak tekrar madene girmiş. Bir daha çıkamamış. Kuzum kendini düşünse hayatta olacaktı. Kazadan yaklaşık 12 saat önce 15 Mayıs’taki vardiya döneminde işi bırakacağını söyledi. Sonra da madende hayatını kaybetti.”