AB parlamenterlerine seslenen Cemil Çiçek, "Türkiye, müzakere edilen bir ülke mi yoksa oyalanan bir ülke mi, bunu konuşmanın zamanı geldi" dedi.
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısı Meclis'te başladı. Toplantının açılış oturumunda konuşan Çiçek, Suriye'de bir insanlık dramının yaşandığını, her gün onlarca insanın hayatını kaybettiğini, yüz binlerce insanın yerlerinden, yurtlarından edildiğini söyledi.
Buna karşılık uluslararası camianın "maç seyreder gibi tribünden olayları seyrettiğini" belirten Çiçek, "Böyle bir dramı insanlık bir süre önce Bosna'da yaşamıştı, 250 bin kişi hayatını kaybettikten sonra bir çözüme ulaşabildi. Hiç temenni etmem ki kaybedilenlerin sayısı o rakam çıktıktan sonra bir çözüm arayışı, gayreti olsun. Ama maalesef şu ana kadar bu manada çok olumlu düşünmemizi gerektirecek bir gelişmeyi görmüyoruz. Sadece karşılığı olmayan beyanlarla bu duruma karşı seyir söz konusu" dedi.
Çiçek, Türkiye'nin, AB ilişkilerine önem verdiğini, bu konuda epey çaba sarfettiğini kaydetti. Görüşlerine katılmayanların, söyleyeceklerini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirebileceklerini dile getiren Çiçek, AB ilişkilerinin sağlam bir zeminde, sağlıklı bir yol takip ederek ve ortak hedefe birlikte ulaşılabilmesini temenni ettiklerini söyledi.
"AB, bir hayır kurumu değildir, iyilikseverlerin, hayırseverlerin bir araya geldiği kurum değildir" diyen Çiçek, "AB, Ortak değerler üzerine inşa edilmiş bir menfaat birliğidir. Dolayısıyla Türkiye'nin AB'ye üyeliği her iki tarafın da lehinedir. Her iki tarafın da çok açık menfaatleri vardır. Hem bizim hem AB üyesi ülkelerin önüne çıkmış en önemli tarihi fırsattır" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin, Osmanlı'nın son yüzyılı dahil tercihini batıdan yana yaptığını anlatan Çiçek, Ankara Anlaşması'nın üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçtiğini, bu sürede Türkiye'nin AB ile bütünleşme çabasının devam ettiğini kaydetti. Çiçek, "Hedefimiz AB'ye tam üyeliktir. Bunun dışındaki başka bir statü, başka bir tercih, bizim asla kabul edemeyeceğimiz bir husustur. Bunun dışında bir tercih varsa Türkiye'yi oyalamanın hiçbir anlamı yoktur" dedi.
Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye, görünürde müzakere tarihini almış, müzakereye başlamış bir ülke olarak gözüküyor ama geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye'nin müzakere edeceği başlık bulunmamaktadır. Bazı ülkelerin çok da doğru olmayan gerekçelerle, siyasi mülahazalarla önemli başlıklar kapatılmıştır. Yeni başlık bugün müzakere edilemez haldedir. Türkiye, müzakere edilen bir ülke midir yoksa müzakeresi engellenen, oyalanan bir ülke midir, bunu konuşmanın zamanı geldiği kanaatindeyim. Bugün bu toplantıda Türkiye-AB ilişkilerini daha net, açık, kısa cümlelerle konuşma zamanı gelmiştir. Elbette Türkiye bu süreçte inişli çıkışlı zaman dilimlerini yaşamıştır ama hiçbir zaman istikametinden, çağdaşlaşmadan, modernleşmeden vazgeçmemiştir. Bu noktadaki kararlılığın müzakerenin ruhunu oluşturduğunu, bizi anlamada bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Eğer Türkiye, AB ile bütünleşecekse tam da karar verme zamanıdır. Elbette biz yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bu bizim bilerek tercih ettiğimiz bir husustur. Cumhuriyeti ve demokrasiyi tercih etmekle Türkiye çok doğru bir iş yapmıştır. Bu tercihi yapanları başta Atatürk olmak üzere saygıyla, şükranla anıyorum. Çevremizde yaşananları gördükten sonra bu tercihin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyoruz. AB, bizim üyeliğimize 'evet' dese de demese de bizim çizgimizde bir değişiklik, kırılma söz konusu olmayacaktır. Millet olarak olanca gücümüzle Cumhuriyeti de demokrasiyi de çağdaş anlamda kurumsallaştırmaya, kökleştirmeye, standartlarını yükseltmeye devam edeceğiz. Ancak AB'nin bir karar verme zamanı gelmiştir ve buna mecburiyetleri de vardır. Çünkü biz ahdi taahhütler çerçevesinde bu müzakereyi sürdürüyoruz. Önce 'evet' deyip sonra yan yollara sapmanın hiçbir anlamı yoktur. Önce 'evet' deyip problemleri sebebiyle üye edilmemesi gereken bir topluluğu tam üye yapıp onun arkasından Türkiye'nin üyeliğinin engellenmesini çok doğru bulmuyoruz. Ahdi taahhütlere aykırı buluyoruz. Verdiği sözde durmak AB'nin değerleri arasındaysa bunun bir anlamı varsa bu konudaki kararın da açık ve net olarak şu günlerde verilmesi gerekiyor."
Müzakere başladıktan sonra Türk halkının AB'ye desteğinin yüzde 80'lerin üzerinde olduğuna dikkati çeken Çiçek, bir süre sonra AB ülkelerindeki iktidar değişikliklerinin ardından 'imtiyazı ortaklık' gibi sulandırılmış bir takım açıklamalar nedeniyle bu oranın yüzde 50'nin altına düştüğünü vurguladı. Çiçek, "Dolayısıyla heyecan kalmamıştır. Şu toplantı 2003-2005'de yapılsaydı Türk halkı tarafından çok büyük ilgi görürdü. Artık geldiğimiz noktada AB meselesine bizim halkımız yeteri kadar ilgi göstermiyorsa bunun oturup düşünülmesi gerekir" dedi.
Bunun, iç sebeplerden kaynaklanan bir husus olmadığını söyleyen Çiçek, halkta 'Siz ne yaparsanız yapın sizi almayacaklar' şeklindeki bir kanaatin giderek iman haline gelmeye başladığını kaydetti. Çiçek, şöyle konuştu:
"Bir kısım ülkelerin liderlerinin yaptığı açıklamalar, ister istemez halkımızı böyle kötümser bir noktaya getirmiştir. Bunu tekrar hareketlendirme, yeni baştan konuyu değerlendirmeye ve işin doğrusunu yapmaya bağlıdır. Onun için biz müzakerelere devam etmek istiyoruz. Tam üyelik bizim hedefimizdir. Bunun için elimizden gelen çabayı bugüne kadar gösterdik, bugünden sonra göstermeye devam edeceğiz. Elbette bizim eksikliklerimiz var, bunu kabul ediyoruz, bunun gereğini de her geçen gün yapmanın gayreti içerisindeyiz. Ancak bu yapamadıklarımızda sizin katkınız nedir, sizin de bir vicdan muhasebesi yapmanızı istiyoruz. 'Bunları niye yapmıyorsunuz?' diyen ülkelerin eksiklikleri var, sizin de bunları kabul etmeniz lazım."